İNSAN BEYNİNİN ÇALIŞMA YAPISI

KİTAP; SANAT ÂLEMİ - 08.01.2009

İnsan Beyni Nedir- İnsan Beyninin Çalışma Yapısı

Peter İljitschs Tschaikovski
Yetişmiş bir insanın beyni ortalama 1.350 gr. civarındadır.
Yaşamı boyunca ancak kapasitesinin % 8 -13 oranını genel olarak kullanabilmektedir.
Beynimiz yüzmilyar civarında bir hücre yapısına sahiptir ve bilgi alışverişi nöronlar sayesinde ışık hızınada beynimiz verileri incelemekte ve neticelendirmektedir.
Vücudumuzun en fazla oksijen ve glikoz tüketen organıdır.
Beynimiz iki yarıküreden müteşekkil olup bir de küçük beynimiz vardır.
İki yarıküreden oluşan beynimiz bize kumanda eder ve uykumuzda dinlenme ihtiyacı duyar yani kısmi olarak bizle birlikte o da uyur. Küçük beynimiz ise doğum-ölüm süresince asla uyumaz.
Beynimiz: Bilgi depolar ve hatırlar, İleriye programlar yapabilir, Duygu-üzüntü-sevinç yaşar, Zeka kapasitesi oluşturur, Zaman’ı algılar ve yorumlar, Rüya görür, Bilinç oluşturur, Mukayese üretebilir doğruyu arar.

Beynimizi kısmi olarak bilgisayarımızın hard diskine benzetebiliriz. Bilgisayarımız bir operatör tarafından girilen bilgileri işlevsel hale getirir ve sorguladığımızda tekrar önümüze koyar. Beynimiz ise beş duyu organımız dahil otomatik (farkında olmadan) sürekli etkileşim halinde kayıt halindedir ve ortaya konulmasında bir operatöre ihtiyaç duymaz.
İnsan doğduğunda beynindeki ön bilgiler hariç içi boştur. Yaşamı boyunca aldığı eğitim neticesinde şekillenir ve bilgiler depolanır. Bilgisayarınızı da yeni aldığınızda ön çalıştırma bilgileri hariç boştur. Kullanıcısı tarafından şekillenir ve bilgiler depolanır.
İnsan beyni önce beş duyu organı yardımıyla ve beynin sorgulaması yöntemiyle öğrenir. Öğrenme süreci ömrü boyunca devam eder fakat bu grafik ilk yirmi yaş süresince özellikle 0-7 yaş arası en yüksek seviyededir kırk yaşından sonra çeşitli etkilerle önce durgunluğa sonrada düşüşe geçer. Hard disk’te de öğrenme yaşı-süresi yoktur. Dolana kadar bilgi alabilir sadece bazı hatalardan dolayı kayıt yavaşlaması söz konusu olabilir.
İnsan beyninde bilgi alışveriş hızı ışık hızındadır fakat bilgiler eskidikçe-dosyalar fazlalaştıkça bu geri getirme-hatırlama hızında yavaşlama söz konusu olabilir. Bilgisayar hard diskinde de dosyalar çoğaldıkça dosya bulma ve dosya açılması benzer özellik gösterir.

Oysa  hiçbir zamanda hiçbir bilgisayar insan zekasını geçebilmesi söz konusu değildir. Geri toplumlarda cahil halktan ileri zekaya sahip robot bilgisayarlar geliştirilebilecektir fakat kumanda daima insanın elinde olacaktır. Hatta yarı insansı, yarı veri yüklü canlılar yapılabileceği yıllardır sibernetik adıyla işlenmektedir fakat insan beyni yenilemez olarak yaratıldığını benimsemekteyim.
İnsan; beyni sayesinde, zamanı sorgular, doğruyu bulmaya çalışır, sürekli yeni bilgiler edinir, beyindeki luzumlu jamperları açmaya-kapamaya çalışır bu anı yakalama savaşıdır. İnsandan başka hiçbir canlıda bu özellik yoktur.
İnsan beyni kapasitesi sınırsızdır. Sınırsız kapasitede bir harddisk üretilemez.
İnsan beyni günümüzde ortalama %10’unu kullanmaktadır ama beynimiz zamanla bu oranı yavaş da olsa yükseltmektedir. İnsan beyninde kısa ve açık devreler vardır. Yaşamı boyunca bu jamper’lar (bağlantılar) açık-kapalı devre haline gelmektedir. Taş devri – İsa dönemi – Fatih dönemi ve bugün insan beyni sürekli gelişim halinde devinim üretmiş o dönemlerde açık olmayan beyin devrelerimiz bugün çalışır hale gelmiştir.
İnsan beyninde binlerce jamper söz konusudur (belki çok daha fazla) bunlar tespit edilebilse ve gerekli işlemler yapılabilirse beyin çok daha fazla çalışabilir hale bir anda gelebilecek çalışma kapasitesi %100’e yaklaşabilecektir.
Çalışması %100’e yakın hale gelen bir beyin neticesi tam olarak hesaplanamamakla birlikte, mevcut duyu organlarımıza ihtiyacımızın olmayacağı ve yaşam gereksinimleri söz konusu olan atmosfer, zaman kavramı, doğum-çoğalma kavramlarının da artık gereksiz kalacağıdır.
Bir oranlama-genelleme yaparsak insanın %90’ı beyindir geri kalan %10 buna hizmet etmek için yan kuruluşlardır diyebiliriz. Ellerimiz-ayaklarımız, iskeletimiz, gözlerimiz, yeme ihtiyacımız, ve diğerleri beynin mekanik uzantılarıdır bu uzantılar sayesinde ortamında hayatta kalmayı ve hayatı yenmeyi başarır.
Yaşama düştüğü andan itibaren beynin geçirmesi gereken bir süreci-devinimi vardır. Her nefes alışında deviniminden an tüketir ve durmakta olan zamanı yakalar. Her an’ı yakaladığında rezonansını korumak zorundadır. Rezonansının optimize olması beyninin şekillenmesiyle de doğru orantılıdır. Nefes almadığı anda an’ın gerisinde kalmaya başlar… ve neticede; yani beyin, yani insan denen canlı ölmüş olur.
Beyin
; insan öldüğünde, yaşamı boyunca edindikleri bilgileri derler-toparlar sadece bunları yanında alır götürür. Bu dünyadan götürülebilen beyin deposundaki birikimlerin ve kayıtlarının dışında başka hiçbir şey yoktur.

İnsan Beyni Nedir- İnsan Beyninin Çalışma Yapısı
Bir canlı hele hele bir insan doğumla yeryüzüne düştüğünde, yüz yıldan fazla bir süre yaşayabilecek şansa sahiptir. Bu süreç dünyadaki her canlı için zorlu bir süreçtir. İnsan için ise çok daha zorludur.
Bilim adamları beynimizin tüm fonksiyonlarını-nasıl çalıştığını hala tam olarak ortaya koyabilmiş değillerdir.Yetişmiş bir insanın beyni ortalama 1.350 gr. civarındadır.
Yaşamı boyunca ancak kapasitesinin % 8 -13 oranını genel olarak kullanabilmektedir.
Beynimiz yüzmilyar civarında bir hücre yapısına sahiptir ve bilgi alışverişi nöronlar sayesinde ışık hızınada beynimiz verileri incelemekte ve neticelendirmektedir.
Vücudumuzun en fazla oksijen ve glikoz tüketen organıdır.
Beynimiz iki yarıküreden müteşekkil olup bir de küçük beynimiz vardır.
İki yarıküreden oluşan beynimiz bize kumanda eder ve uykumuzda dinlenme ihtiyacı duyar yani kısmi olarak bizle birlikte o da uyur. Küçük beynimiz ise doğum-ölüm süresince asla uyumaz.
Beynimiz: Bilgi depolar ve hatırlar, İleriye programlar yapabilir, Duygu-üzüntü-sevinç yaşar, Zeka kapasitesi oluşturur, Zaman’ı algılar ve yorumlar, Rüya görür, Bilinç oluşturur, Mukayese üretebilir doğruyu arar.
Benimde bugüne kadar okuduklarımdan çıkarabildiklerim aşağıdakilerdir.

Beynimizi kısmi olarak bilgisayarımızın hard diskine benzetebiliriz. Bilgisayarımız bir operatör tarafından girilen bilgileri işlevsel hale getirir ve sorguladığımızda tekrar önümüze koyar. Beynimiz ise beş duyu organımız dahil otomatik (farkında olmadan) sürekli etkileşim halinde kayıt halindedir ve ortaya konulmasında bir operatöre ihtiyaç duymaz.
İnsan doğduğunda beynindeki ön bilgiler hariç içi boştur. Yaşamı boyunca aldığı eğitim neticesinde şekillenir ve bilgiler depolanır. Bilgisayarınızı da yeni aldığınızda ön çalıştırma bilgileri hariç boştur. Kullanıcısı tarafından şekillenir ve bilgiler depolanır.
İnsan beyni önce beş duyu organı yardımıyla ve beynin sorgulaması yöntemiyle öğrenir. Öğrenme süreci ömrü boyunca devam eder fakat bu grafik ilk yirmi yaş süresince özellikle 0-7 yaş arası en yüksek seviyededir kırk yaşından sonra çeşitli etkilerle önce durgunluğa sonrada düşüşe geçer. Hard disk’te de öğrenme yaşı-süresi yoktur. Dolana kadar bilgi alabilir sadece bazı hatalardan dolayı kayıt yavaşlaması söz konusu olabilir.
İnsan beyninde bilgi alışveriş hızı ışık hızındadır fakat bilgiler eskidikçe-dosyalar fazlalaştıkça bu geri getirme-hatırlama hızında yavaşlama söz konusu olabilir. Bilgisayar hard diskinde de dosyalar çoğaldıkça dosya bulma ve dosya açılması benzer özellik gösterir.
Bugünkü bilgisayarlar dolayısıyla henüz insansı özellikler taşımaktan çok uzaktırlar. Mekanik ezberletilenleri önümüze koyar. İnsan ise süreci içinde oğrenir, yorumlar, neticelendirir. İnsan ayrıca; sevinir-üzülür-rüya görür-bilinç oluşturur. Uzmanlar ileride insansı özellikler gösteren bilgisayarlar yapılabileceğini ve neticede insanlığı esir alıp bizlerle savaşacağını düşünmektedirler.
Oysa bana göre hiçbir zamanda hiçbir bilgisayar insan zekasını geçebilmesi söz konusu değildir. Geri toplumlarda cahil halktan ileri zekaya sahip robot bilgisayarlar geliştirilebilecektir fakat kumanda daima insanın elinde olacaktır. Hatta yarı insansı, yarı veri yüklü canlılar yapılabileceği yıllardır sibernetik adıyla işlenmektedir fakat insan beyni yenilemez olarak yaratıldığını benimsemekteyim.
İnsan; beyni sayesinde, zamanı sorgular, doğruyu bulmaya çalışır, sürekli yeni bilgiler edinir, beyindeki luzumlu jamperları açmaya-kapamaya çalışır bu anı yakalama savaşıdır. İnsandan başka hiçbir canlıda bu özellik yoktur.
İnsan beyni kapasitesi sınırsızdır. Sınırsız kapasitede bir harddisk üretilemez.
İnsan beyni günümüzde ortalama %10’unu kullanmaktadır ama beynimiz zamanla bu oranı yavaş da olsa yükseltmektedir. İnsan beyninde kısa ve açık devreler vardır. Yaşamı boyunca bu jamper’lar (bağlantılar) açık-kapalı devre haline gelmektedir. Taş devri – İsa dönemi – Fatih dönemi ve bugün insan beyni sürekli gelişim halinde devinim üretmiş o dönemlerde açık olmayan beyin devrelerimiz bugün çalışır hale gelmiştir.
İnsan beyninde binlerce jamper söz konusudur (belki çok daha fazla) bunlar tespit edilebilse ve gerekli işlemler yapılabilirse beyin çok daha fazla çalışabilir hale bir anda gelebilecek çalışma kapasitesi %100’e yaklaşabilecektir.
Çalışması %100’e yakın hale gelen bir beyin neticesi tam olarak hesaplanamamakla birlikte, mevcut duyu organlarımıza ihtiyacımızın olmayacağı ve yaşam gereksinimleri söz konusu olan atmosfer, zaman kavramı, doğum-çoğalma kavramlarının da artık gereksiz kalacağıdır.
Bir oranlama-genelleme yaparsak insanın %90’ı beyindir geri kalan %10 buna hizmet etmek için yan kuruluşlardır diyebiliriz. Ellerimiz-ayaklarımız, iskeletimiz, gözlerimiz, yeme ihtiyacımız, ve diğerleri beynin mekanik uzantılarıdır bu uzantılar sayesinde ortamında hayatta kalmayı ve hayatı yenmeyi başarır.
Yaşama düştüğü andan itibaren beynin geçirmesi gereken bir süreci-devinimi vardır. Her nefes alışında deviniminden an tüketir ve durmakta olan zamanı yakalar. Her an’ı yakaladığında rezonansını korumak zorundadır. Rezonansının optimize olması beyninin şekillenmesiyle de doğru orantılıdır. Nefes almadığı anda an’ın gerisinde kalmaya başlar… ve neticede; yani beyin, yani insan denen canlı ölmüş olur.
Beyin
; insan öldüğünde, yaşamı boyunca edindikleri bilgileri derler-toparlar sadece bunları yanında alır götürür. Bu dünyadan götürülebilen beyin deposundaki birikimlerin ve kayıtlarının dışında başka hiçbir şey yoktur.

 

ÖNERİ KİTAP

 Cengiz Aytmatov, Cengizhan'a Küsen Bulut, Elips Yayınları, 5 TL.

 

 

ZEKÂ SORUSU

 

                       45

                       45

+ AŞ                + 45

----------           ----------

 KUŞ                  135

       

Aşağıdaki toplama işleminde her harf bir rakamı göstermektedir. Harflerin simgelediği rakamları işlemdeki yerine koyarak, toplama işlemini gerçekleştirebilir misiniz? Örnek olarak yukarıda bir işlem yapılmıştır.

 

         SAZ          

      + TEL          

      -----------        

                CURA        

*        *        *        *        *        *        *

Önceki sorunun cevabı

 

3

2

7

8

4

0

1

6

5

 

 

Arşiv

 

Tarih: 08.01.2009 Okunma: 724

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Adem Şahin

30.11.2008 - 12:28

Milli bilincin önemini ve toplumumuzdaki yozlaşmayı belirtmeden önce, milli bilincin ne olduğuna değinelim. Milli bilinç, kişilerin mensubu oldukları ulusun kültür, toplum, tarih, ahlâk… gibi değerlerini hakkıyla benimsemeleri; birey - devlet ilişkisini kavrayarak kendilerini devletlerine daha yararlı hâle getirebilmek için çaba göstermeleri; tarihsel süreçlerin birikimiyle günümüze aktarılan değerlerin bilincinde olup, bunları gelecek kuşaklara aktarmaları ve bu çabaların sonucu olarak hem kendi refahlarını sağlamaları hem de devletlerini çağdaş ve uygar devletler seviyesine ulaştırmalarıdır. Milli bilince sahip olmak, kendinde olmak, özünü tanımaktır. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, bu günlere nasıl geldiğimizi ve gelecek kuşaklar için neler yapmamız gerektiğinin ayırdında olmaktır. Milli şuurumuzu kaybetmemektir.

özgür deniz

30.11.2008 - 13:12

burada bahis konusu olan başkan tamamen hayal ürünüdür. bu karşılıklı müzakere zihinde tasavvur edilen bir monologdur. ama olmayacak diyede bir şey sözkonusu olamaz ki olabilirlikler konuşulmuştur meçhul başkanla hayal aleminde.....yani kimse şunu kastediyor diye damga vurmadan okusun lütfen sevgili insan kardeşlerim....en kalbi sevgi saygı selam dua ve muhabbetlerimle.....söylenen sözler her faninin dile getirebileceği şeylerdir ve bir fani kullanmıştır diye de kullanılmayacaktır diye bir şey yoktur ve olamaz....umutla

Adem Şahin

30.11.2008 - 12:28

Milli bilincin önemini ve toplumumuzdaki yozlaşmayı belirtmeden önce, milli bilincin ne olduğuna değinelim. Milli bilinç, kişilerin mensubu oldukları ulusun kültür, toplum, tarih, ahlâk… gibi değerlerini hakkıyla benimsemeleri; birey - devlet ilişkisini kavrayarak kendilerini devletlerine daha yararlı hâle getirebilmek için çaba göstermeleri; tarihsel süreçlerin birikimiyle günümüze aktarılan değerlerin bilincinde olup, bunları gelecek kuşaklara aktarmaları ve bu çabaların sonucu olarak hem kendi refahlarını sağlamaları hem de devletlerini çağdaş ve uygar devletler seviyesine ulaştırmalarıdır. Milli bilince sahip olmak, kendinde olmak, özünü tanımaktır. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, bu günlere nasıl geldiğimizi ve gelecek kuşaklar için neler yapmamız gerektiğinin ayırdında olmaktır. Milli şuurumuzu kaybetmemektir.

özgür deniz

30.11.2008 - 13:12

burada bahis konusu olan başkan tamamen hayal ürünüdür. bu karşılıklı müzakere zihinde tasavvur edilen bir monologdur. ama olmayacak diyede bir şey sözkonusu olamaz ki olabilirlikler konuşulmuştur meçhul başkanla hayal aleminde.....yani kimse şunu kastediyor diye damga vurmadan okusun lütfen sevgili insan kardeşlerim....en kalbi sevgi saygı selam dua ve muhabbetlerimle.....söylenen sözler her faninin dile getirebileceği şeylerdir ve bir fani kullanmıştır diye de kullanılmayacaktır diye bir şey yoktur ve olamaz....umutla