Millî
Piyango idaresi, yılbaşı dolayısıyla 33 milyon piyango biletini satışa
çıkarmış. Verilen bilgiye göre biletlerin yüzde 99’u satılmış.
Eğer
insanlar, yılda 1 gün büyük bir heyecan yaşamak için bilet satın
aldılarsa, bunu anlayabiliriz.
Fakat bilet
alan her insan, belki de tüm aileler büyük ikramiyenin kendilerine çıkacağını
ümit ederek ve zahmetsizce köşeyi dönme arzusuyla bilet satın almışlarsa, bunu
anlamak kolay değil! Üstelik ortada sağlıksız bir durum var demektir.
Artık,
yılbaşı geride kaldı. Satın alanların, milyonda biri biletleri vasıtasıyla
umdukları “ikramiyeleri”ne kavuşabildiler. Geriye kalan çok büyük
çoğunluk hayâl kırıklığıyla yeni bir seneye başladı.
* * *
Öte yandan,
geçmiş yıllardaki tecrübelere göre, büyük ikramiye kazananların çoğuna da,
ikramiyeleri bekledikleri mutluluğu getiremeyecek.
Demek ki,
gerek kazananlar, gerekse kaybedenler açısından sağlıksız bir durum var ortada!
Nasıl
olmasın ki?
Hiç
zahmetsizce gelen paranın ne kıymeti olabilir? Böyle bir “sermaye”ye birdenbire
sahip olan kişi, o sermayeyi nasıl verimli ve hayırlı işlerde kullanabilir?
Harcarken nasıl huzurlu olabilir? Etrafını yamyamların sarmasına nasıl engel
olabilir?
Sanırım,
insanlar sonunu düşünmeden şans oyunlarına kendilerini kaptırıyorlar.
* * *
Tabii şans
oyunları, senede 1 çekilen “yılbaşı piyangosu”yla sınırlı değil.
Neredeyse her gün, devlet televizyonunda çekilişi yapılan, devletin
oynattığı lotolar, totolar var. Yanılmıyorsak, yine her gün “iddaa”
var. At yarışları var, “kazı kazan” var. Televizyonlardaki
“yarışmalar” var. Var oğlu var! Hatta kızı bile var. Doğurgan bu şans
oyunları!
Elbette şans
oyunlarının bu kadar yaygın olması sebepsiz değil!
En başta düzen
“alın teri”ne gereken değeri vermiyor. Sonra, kısa yoldan “köşe
dönücülük” her fırsatta teşvik ediliyor. Çünkü gelişmek, ilerlemek,
amaçlarına ulaşmak, zengin olmak için bütün meşru yoların kapalı olduğu
izlenimi yaygınlaştırılıyor. Köşe dönücülere cazip gelen bir eğlence ve lüks
dünyası gözleri kamaştırıyor. Ne yapsın vatandaş? Yıllar yılı alın teriyle
hiçbir arzusunu tatmin edememiş, bir umutla yöneliyor şans oyunlarına!
Hükümet, bu şans oyunlarını niçin
teşvik ediyor?
Çok açık!
Yılbaşından
haftalarca evvel, büyük ikramiye konuşulmaya başlanmadı mı, memlekette? Şimdi
ise haftalarca büyük ikramiyeyi kazanalar konuşulmayacak mı? Kamuoyunun
dikkatleri böyle suni bir gündeme kilitlenmişken; esas dertleri olan hayat
pahalılığı, sağlık, trafik, güvenlik, eğitim, yolsuzluklar dikkatten kaçmış
olmayacak mı? Kitleler avutulmuş olamayacak mı?
Fukaralığın
çözümü(!), milyonlarca insanın parasını kapıp, onların parasıyla bir avuç
insana köşeyi döndürmek olmamalıydı!
Çözüm alın
terine hak ettiği değeri ve yeri vermek olmalıydı!
Olmalıdır!
* * *
Uysa Da
Uymasa Da
- Şehitlerimiz, gazilerimiz: Yılın acısı.
- Manken Yaşar Alptekin: Yılın hacısı.
- Taraflı TRT: Yılın kanalı.
- Deniz Feneri: Yılın talanı.
- Malum zatın hemen her söylediği: Yılın yalanı.
- Sigara yasağı: Yılın yasası.
- “Memleket nereye gidiyor?”: Yılın tasası.
- Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman yılın kasası...
- Tuncay Güney: Yılın maşası.
- Çocuk tacizleri: Yılın kara lekesi.
- Elektrik ve doğalgaza yapılan zamlar: Yılın kazığı.
- Pirinç ve bulgur: (Bu yıl da) Yılın azığı.
- Sabah - atv: Yılın satışı.
- Melih Gökçek: Yılın batışı.
- “Milli gelir önümüzdeki yıl 15 bin doları bulacaktır.”: Yılın atışı.
- YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan: Yılın memuru.
- RTÜK Başkanı Zahid Akman: Yılın
mamuru.
- İddianame bekleyen Ergenekon tutukluları: Yılın mağduru.
- Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt: Yılın izleneni.
- RTE ve Abdullah Gül’e gelen
hediyeler: Yılın (en iyi) gizleneni.
- 2500 sayfalık Ergenekon: Yılın davası
- İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın, “Polise
kimlik sorun”sözü: Yılın lafı.
- “Velev ki siyasi simge olsun”: Yılın gafı.
- Bir apartmanda 300
seçmen: Yılın rekoru.
- Devlet Bahçeli’nin MHP’si: Yılın (muhalefet) dekoru.
- Melih Gökçek’in sayaçları: Yılın aleti.
- İsrail: Yılın laneti.
- 1 Mayıs’ta Taksim’de görev yapan polisler: Yılın
copçusu.
Melih Aşık / Milliyet, 30.12.2008