Cumhurbaşkanlığı seçimi değerlendirme -2

Hüseyin ŞİNASİ - 25.08.2014

                

10 Ağustosta gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak yazdığımız bazı yazılardan pasajlar aktararak değerlendirmelerimize başlayalım.

Seçimden iki ay önce yayınlanan bir yazımızda özetle şunları yazmışız. “10 Ağustos 2014 Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine neredeyse şurada iki ay gibi bir zaman kaldı. Fakat adaylar ortaya çıkmış değil. AKP’nin adayının Başbakan Erdoğan olduğu kesin gibi. Esas bilinmeyen ve çözülmesi gereken denklem, AKP’nin Erdoğan sonrasında nasıl şekilleneceğidir. Bu problem çözüldüğü zaman gerisi zaten gelecek. Bir başka zor denklem muhalefet partilerin adaylarının kim olacağı ve o da hala çözülebilmiş değil. MHP Lideri Bahçeli, çatı adayı gibi bir kavram ortaya attı. Fakat bize göre pek de inandırıcı bulunmadı. Bu nedenle CHP ve MHP’nin aday arayışları, bir anlamda AKP’nin ve Başbakan Erdoğan’ın değirmenine su taşımaya devam ediyor.” (1)

Seçimden yaklaşık bir ay kadar önce yazdığımız yazıda da şunlar öne çıkmış. “10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi birçoklarına göre bir dönüm noktası olacak. Yani Yeni Türkiye’nin kapılarını aralamış olacağız. Yeni Türkiye’de iki partili bir parlamento, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığının tek kişide toplandığı bir başkanlık, yarı başkanlık veya güçlendirilmiş cumhurbaşkanı anlaşılıyor. ABD ve Fransa model ülke olarak alınıyor. 1800’lü yıllardan beri uygulanmakta olan vilayet sistemi yerini eyaletlere bırakıyor. Bunun ilk uygulamaları çoktan hayata geçmiş bulunuyor.

Dünyaya hükmeden emperyalist küresel güçler de bu yapıyı adeta dayatıyor. Bırakın dayatmayı zorluyorlar. Aslında bu dayatma ve zorlamalar şu üç beş yılın değil altmış yetmiş yıllık bir geçmişe sahip. Hafızamızı biraz yoklarsak; Atatürk’ün 1938’deki zamansız ölümünden sonraki tüm gelişmelerin bizi bu noktaya getirdiğini hayretle görürüz. Ne yazık ki örümcek ağını irmik irmik örmüş ve bugünkü acıklı duruma gelmişiz.”  (2)

Cumhurbaşkanı adayları belli olduktan sonra yazdığımız bir başka yazıda ise şunlar ifade edilmiş. “10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi için, şayet başka bir aday daha çıkmazsa Başbakan Sayın R. Tayyib Erdoğan, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu ve Sayın Selahattin Demirtaş’ın aday oldukları açıklandı. Başbakan Erdoğan için düzenlenen aday açıklama programı adeta bir gövde gösterisine dönüştü. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş’ın adaylık açıklamaları mütevazı toplantılar şeklinde gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan’ın adaylık konuşması bütün televizyon kanallarından canlı olarak yayınlandı.

Seçimin ilk turda Başbakan Erdoğan lehinde sonuçlanması için müthiş bir algı operasyonu yürütüyor. Bu haliyle bile Başbakan Sayın Erdoğan, yarışa çok önlerden başlamış görünüyor. Bakalım Sayın İhsanoğlu ve Demirtaş aradaki bu mesafeyi kapatabilecekler mi?”

30 Mart seçim sonuçlarına göreyse AK Parti 20 milyon 519 bin, CHP 12 milyon 513 bin, MHP 6 milyon 860 bin, BDP-HDP toplamı 2 milyon 750 bin, Saadet Partisi 916 bin, BBP 483 bin oy aldı. DP 179, DSP 85 bin oy almış görünüyor.  Yani AKP’de bir milyona yakın bir kayıp var. Haliyle Başbakanının seçilmesi için yeterli olmuyor. Bir yerlerden bu kayıpları telafi etmeleri gerekiyor. Yurtdışı seçmenlerinin tercihi önemli olacak. 

10 Ağustos seçiminde adayların göstereceği performansın yanı sıra siyasi konjonktürün etkisi büyük olacak. Vatandaş, 10 Ağustosta sandık başına giderken ince eleyip sık dokuyacak. Zira Cumhuriyet tarihimizde ilk kez halkın oylarıyla bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. Ancak adaylar siyasi iradenin, parti liderlerinin dayatmaları sonucu ortaya çıktılar. Başbakan kendini aday gösterdi, CHP ve MHP liderleri İhsanoğlu’nu, APO, Kandil ve PKK Demirtaş’ı bu iş için görevlendirdiler. O bakımdan vatandaş bir anlamda milli iradeyi değil siyasi lider vesayetini onaylamış olacak. (3)

            Son yazımız seçim için sandık başına gidildiği günün akşamındaydı. Herkesten sandık başına gitmeleri ve oylarını kullanmalarını istemiştik. İşte o bölüm: “Pazar günü gidin oyunuzu kullanın. Kim kafanıza uyuyorsa, kim size yakın geliyorsa, kim sizin düşüncelerinize saygı gösteriyorsa onu destekleyin. Kasıtlı olarak oy kullanmaya gitmemek, oy kullanırken yine kasıtlı olarak geçersiz kılmak bir çözüm değil, aksine karşı olduğunuz adaya prim yaptırmaktır. Öyle yapacağınıza adam gibi oyunuzu verin ne kendinizi, ne başkalarını kandırın. Böylesi daha mertçe olur. Bir örnek vereyim seçime katılacak 100 kişi olsun bunun 20 kişisi seçime katılmasa veya oyunu geçersiz kılsa geri kalan 80 kişinin tercihi sonucu belirleyecektir. Adaylardan biri 41 oy alsa %51,25 gibi bir oranla seçilmiş olacaktır, Eğer 90 kişi seçime katılırsa bu oran %45,55’de kalıyor. Kurallar gereği hiçbir aday seçilemiyor. Karar sizin.” (4)

              Sonuç bildiğiniz gibi. YSK’nın 15 Ağustos 2014’günü yaptığı açıklamaya göre Sayın Erdoğan sandığa giden seçmenin, salt çoğunluğunun oylarını alarak   12. Türkiye Cumhurbaşkanı seçildi.

 

 

(1) http://www.anamurhaber.com/koseyazilari.asp?yazar=47&yazi=3570

   Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde genel manzara

(2) http://www.anamurhaber.com/koseyazilari.asp?yazar=47&yazi=3642

   Cumhurbaşkanlığı seçiminde kim nerede?

(3) http://www.anamurhaber.com/koseyazilari.asp?yazar=47&yazi=3655

    Cumhurbaşkanlığı seçiminde kim, ne yapıyor?

(4)  http://www.anamurhaber.com/koseyazilari.asp?yazar=47&yazi=3657

    Cumhurbaşkanlığı seçiminde herkes oyunu kullanmalı

 

 

 

 

 

Tarih: 25.08.2014 Okunma: 716

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?