Zenginler Gitmez, Şehitler Bitmez

Neslihan KORUTÜRK - 04.09.2008

 

20 yaşındaki çocukların ölümü artık, yürekleri yakan, tahammülü imkânsız acılar olarak değil de, istatistikte birer rakam olarak algılanıyor.

 

Yıllardan beri, hepimiz görüyoruz; Doğu veya Güneydoğu’da şehit düşenler içinde hali vakti yerinde olan binde 1 ya çıkıyor ya çıkmıyor.

İmtiyazlılar var ve malum bölgeye adımlarını atmıyorlar.

Daha ayrıcalıklı olanlar ise, ya askere hiç gitmiyor veya kılıfına uydurup 28 gün kısa dönem askerlik yapıyor(!).

Dün böyle askerlik yapan(!) birini daha öğrendik.

Şu romantik şiirler okuyan, dizilerde romantik âşık rollerini oynayan Uğur Arslan…

Bu kahramanla ilgili olarak yalçın Bayer’in Hürriyet’teki sütununda ilginç bilgiler vardı. Şöyle: “Bu isimler (Deniz Feneri yöneticileri) iki yıldan beri neden Almanya’ya gitmeye cesaret edemiyorlar? ‘Karagümrük Yanıyor’ dizinden tanınan Uğur Arslan, Türkiye’deki programından sonra Almanya’ya giderek programını orada sürdürmüş; bu sayede ’bedelli askerlik’ten yararlandıktan sonra dönmüştü. Bugün Kanal 7’de yine Ramazan programları yapıyor ve Fox TV’de bir sanatçıyla ’evlilik’ programına çıkıyor.”

***

Şehitlere bakıyorsunuz hep fakir, hep fukara… Ailelerine bakıyorsunuz hep garip, hep zavallı…

Bir de bu gariplerin kadınları, analar, eşler; şehitleri dolayısıyla perişan oldukları halde “ağlamayacağım, hainleri güldürmeyeceğim” gibi sözler sarf ediyorlar.

Anlamıyorum, hainler gülse ne olacak, gülmese ne olacak? Ne kazanacak, ne kaybedecekler?

Herhalde, bu acılı kadınların etrafındakiler, fazla feryat figan olmasın diye acılarını bastırmalarını telkin ediyorlar.

Erkekler ise, “savaş lobisi”ne büyük cesaret verecek sözler söylüyor: “Oğlum vatana kurban olsun, bir oğlum daha var onu da oraya göndereceğim, beni de alın askere” Dayı oğlu - amcaoğlu, “biz askerliğimizi yaptık, yeniden bizi de alın askere” gibi gibi ifadelerle, olayları gayet tabii gördüklerini belli ediyorlar.

***

Kimsenin aklına; “Tamam vatana canımız feda olsun da, kendi vatanımızda nereye kadar, ne zamana kadar? Bu kadar fazla ölümün hiçbir sorumlusu yok mu? Bu ölümleri engelleyecek bütün tedbirler alınıyor mu? Gerekli eğitimler veriliyor mu? Terörle mücadelede köyünden askere alınan çocuklar uygun mu?

Devlet büyüklerini ve emeklilerini koruyan irade bizim çocuklarımızı neden koruyamıyor?” soruları gelmiyor.

Bu şartlarda terör ve şehitler biter mi?

Tarih: 04.09.2008 Okunma: 941

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Adem Şahin

21.07.2008 - 11:59

Çalışmanın yani işçi olmanın bir ahlakı vardır. 20. yüzyıl başlarında hızlı bir kurumsallaşma süreci yaşayan Dünya sendikacılık hareketinin yine bu yüzyılın sonlarını yaşadığımız şu günlerde kapitalizmin yayılmacı çabaların bir sonucu olarak giderek kan kaybettiğini üzülerek görmekteyiz. Dünyada yaşanan bu olumsuz gelişmelerin somut yansımalarını ülkemizin ekonomik ,toplumsal ve siyasal yaşamı üzerine koyduğu sınırlayıcı etkilerini yaşayarak görüyoruz. İşte bütün bu olumsuzlukların giderilmesi,özellikle sendikal mücadelenin kan kaybının dururularak gelecege güvanle bakabilen bir İŞÇİ sınıfının yeniden mücadele süreçlerine aktif katılımın saglanmasından geçiyor. Gerek iç gerekse dış güçlerin sermaye odaklarınca kontrollü bir biçimde sürdürülen çabalar İŞÇİ sınıfının üzerinde sendikasızlaştırma,taşoranlaştırma sendikaları ücret pazarlığı yapan kurumlar haline dönüştürme gibi somut koşulları dayattığını görmekteyiz. Devlet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik,devletin küçültülmesi söylemleri ve son yıllarda oygulamalara da yöneldiği ve bu boyuta İŞÇİ sınıfına da agır faturalar çıkartıldığı gözlenmektedir. Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler çerçevesinde sosyal ve siyasal politikaların altarnatif üreten bir sendikal mücadele anlayışının benimsenmesiyle olgunlaşır. Ucuz işgücü yaratma çabaları İŞÇİ sınıfına son derece agır zararlar vermektedir.

özgür deniz

21.07.2008 - 12:14

BİR İŞÇİ PATRONU OLAN ''''''MUSTAFA ÖZBEK'''' sanki rahmi koç olmuş.....sinan aygün efendi zaten doğan olmuştu......bunlar hep böyledir.....fakirlik edebiyatı düzer....halkın alınterini çaktırmadan süzer.....halkı isyana teşvik eder. arka perdede kodamanlarla iş pişirir....ah halkım bunları görmez bir türlü......AMA en büyük suç bizlerin........küçük dünyamızda namuslu yaşamayı beceremedikçe büyük dünyadan adaletli ve namuslu davranış beklemek ahmaklıktır...yani biraz samimiyet...bahsettiğiniz mevzu neredeyse baştan sona AHLAKİ zaafiyet sorunu....YAZI ÇOK KÜÇÜK PUNTOLU ÜSTAD....SAYGI SELAM MUHABBET UMUT

elbk

22.07.2008 - 13:32

iş yok. olmayınca işçi yok. İşsizlik gibi bir meslek grubu var. Büro tutup telefon koyan herkes pazarlamacı arıyor. Pazarlamayı kapsayan çok tanıtım vb işlerde bulundum fakat malesef öyle terbiyesiz alışkanlıkları tutmuş bir zihniyet var ki, adam aldığı beş paralık kek için bile karşılık bekliyor karşı taraftan..Pazarlamada işi araçlandırmış olanlar--- ki topu okura atmışsınız---evet ürünle ilgileri kalmadan sıkı çalışıyorlar. Sonra o iş görüşmelerindeki aşağılık sorular, beklenen namert yanıtlar. Toplumun gerçeklerine göre hazırlanmammış marjinal olmayan analizler. Sonra o iğrenç ezberli, postmodern cümlelerle senden akıllıyım ağızı...Söyleyecek çook söz var. Elinize sağlık

Adem Şahin

21.07.2008 - 11:59

Çalışmanın yani işçi olmanın bir ahlakı vardır. 20. yüzyıl başlarında hızlı bir kurumsallaşma süreci yaşayan Dünya sendikacılık hareketinin yine bu yüzyılın sonlarını yaşadığımız şu günlerde kapitalizmin yayılmacı çabaların bir sonucu olarak giderek kan kaybettiğini üzülerek görmekteyiz. Dünyada yaşanan bu olumsuz gelişmelerin somut yansımalarını ülkemizin ekonomik ,toplumsal ve siyasal yaşamı üzerine koyduğu sınırlayıcı etkilerini yaşayarak görüyoruz. İşte bütün bu olumsuzlukların giderilmesi,özellikle sendikal mücadelenin kan kaybının dururularak gelecege güvanle bakabilen bir İŞÇİ sınıfının yeniden mücadele süreçlerine aktif katılımın saglanmasından geçiyor. Gerek iç gerekse dış güçlerin sermaye odaklarınca kontrollü bir biçimde sürdürülen çabalar İŞÇİ sınıfının üzerinde sendikasızlaştırma,taşoranlaştırma sendikaları ücret pazarlığı yapan kurumlar haline dönüştürme gibi somut koşulları dayattığını görmekteyiz. Devlet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik,devletin küçültülmesi söylemleri ve son yıllarda oygulamalara da yöneldiği ve bu boyuta İŞÇİ sınıfına da agır faturalar çıkartıldığı gözlenmektedir. Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler çerçevesinde sosyal ve siyasal politikaların altarnatif üreten bir sendikal mücadele anlayışının benimsenmesiyle olgunlaşır. Ucuz işgücü yaratma çabaları İŞÇİ sınıfına son derece agır zararlar vermektedir.

özgür deniz

21.07.2008 - 12:14

BİR İŞÇİ PATRONU OLAN ''''''MUSTAFA ÖZBEK'''' sanki rahmi koç olmuş.....sinan aygün efendi zaten doğan olmuştu......bunlar hep böyledir.....fakirlik edebiyatı düzer....halkın alınterini çaktırmadan süzer.....halkı isyana teşvik eder. arka perdede kodamanlarla iş pişirir....ah halkım bunları görmez bir türlü......AMA en büyük suç bizlerin........küçük dünyamızda namuslu yaşamayı beceremedikçe büyük dünyadan adaletli ve namuslu davranış beklemek ahmaklıktır...yani biraz samimiyet...bahsettiğiniz mevzu neredeyse baştan sona AHLAKİ zaafiyet sorunu....YAZI ÇOK KÜÇÜK PUNTOLU ÜSTAD....SAYGI SELAM MUHABBET UMUT

elbk

22.07.2008 - 13:32

iş yok. olmayınca işçi yok. İşsizlik gibi bir meslek grubu var. Büro tutup telefon koyan herkes pazarlamacı arıyor. Pazarlamayı kapsayan çok tanıtım vb işlerde bulundum fakat malesef öyle terbiyesiz alışkanlıkları tutmuş bir zihniyet var ki, adam aldığı beş paralık kek için bile karşılık bekliyor karşı taraftan..Pazarlamada işi araçlandırmış olanlar--- ki topu okura atmışsınız---evet ürünle ilgileri kalmadan sıkı çalışıyorlar. Sonra o iş görüşmelerindeki aşağılık sorular, beklenen namert yanıtlar. Toplumun gerçeklerine göre hazırlanmammış marjinal olmayan analizler. Sonra o iğrenç ezberli, postmodern cümlelerle senden akıllıyım ağızı...Söyleyecek çook söz var. Elinize sağlık