20 yaşındaki çocukların ölümü artık, yürekleri yakan,
tahammülü imkânsız acılar olarak değil de, istatistikte birer rakam olarak
algılanıyor.
Yıllardan beri, hepimiz
görüyoruz; Doğu veya Güneydoğu’da şehit düşenler içinde hali vakti yerinde olan
binde 1 ya çıkıyor ya çıkmıyor.
İmtiyazlılar var ve malum
bölgeye adımlarını atmıyorlar.
Daha ayrıcalıklı olanlar ise,
ya askere hiç gitmiyor veya kılıfına uydurup 28 gün kısa dönem askerlik
yapıyor(!).
Dün böyle askerlik yapan(!) birini
daha öğrendik.
Şu romantik şiirler okuyan,
dizilerde romantik âşık rollerini oynayan Uğur Arslan…
Bu kahramanla ilgili olarak
yalçın Bayer’in Hürriyet’teki sütununda ilginç bilgiler vardı. Şöyle: “Bu isimler (Deniz Feneri yöneticileri) iki yıldan beri neden Almanya’ya gitmeye cesaret
edemiyorlar? ‘Karagümrük Yanıyor’ dizinden
tanınan Uğur Arslan, Türkiye’deki
programından sonra Almanya’ya
giderek programını orada sürdürmüş; bu sayede ’bedelli askerlik’ten
yararlandıktan sonra dönmüştü. Bugün Kanal 7’de yine Ramazan programları
yapıyor ve Fox TV’de bir sanatçıyla ’evlilik’ programına çıkıyor.”
***
Şehitlere bakıyorsunuz hep
fakir, hep fukara… Ailelerine bakıyorsunuz hep garip, hep zavallı…
Bir de bu gariplerin
kadınları, analar, eşler; şehitleri dolayısıyla perişan oldukları halde “ağlamayacağım, hainleri güldürmeyeceğim” gibi
sözler sarf ediyorlar.
Anlamıyorum, hainler gülse ne
olacak, gülmese ne olacak? Ne kazanacak, ne kaybedecekler?
Herhalde, bu acılı kadınların
etrafındakiler, fazla feryat figan olmasın diye acılarını bastırmalarını telkin
ediyorlar.
Erkekler ise, “savaş lobisi”ne büyük cesaret verecek
sözler söylüyor: “Oğlum vatana kurban
olsun, bir oğlum daha var onu da oraya göndereceğim, beni de alın askere”
Dayı oğlu - amcaoğlu, “biz askerliğimizi
yaptık, yeniden bizi de alın askere” gibi gibi ifadelerle, olayları gayet
tabii gördüklerini belli ediyorlar.
***
Kimsenin aklına; “Tamam vatana canımız feda olsun da, kendi
vatanımızda nereye kadar, ne zamana kadar? Bu kadar fazla ölümün hiçbir
sorumlusu yok mu? Bu ölümleri engelleyecek bütün tedbirler alınıyor mu? Gerekli
eğitimler veriliyor mu? Terörle mücadelede köyünden askere alınan çocuklar
uygun mu?
Devlet büyüklerini ve emeklilerini koruyan irade bizim
çocuklarımızı neden koruyamıyor?” soruları
gelmiyor.
Bu şartlarda terör ve şehitler
biter mi?
Tarih:04.09.2008 Okunma: 941
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
Adem Şahin
21.07.2008 - 11:59
Çalışmanın yani işçi olmanın bir ahlakı vardır. 20. yüzyıl başlarında hızlı bir kurumsallaşma süreci yaşayan Dünya sendikacılık hareketinin yine bu yüzyılın sonlarını yaşadığımız şu günlerde kapitalizmin yayılmacı çabaların bir sonucu olarak giderek kan kaybettiğini üzülerek görmekteyiz.
Dünyada yaşanan bu olumsuz gelişmelerin somut yansımalarını ülkemizin ekonomik ,toplumsal ve siyasal yaşamı üzerine koyduğu sınırlayıcı etkilerini yaşayarak görüyoruz.
İşte bütün bu olumsuzlukların giderilmesi,özellikle sendikal mücadelenin kan kaybının dururularak gelecege güvanle bakabilen bir İŞÇİ sınıfının yeniden mücadele süreçlerine aktif katılımın saglanmasından geçiyor.
Gerek iç gerekse dış güçlerin sermaye odaklarınca kontrollü bir biçimde sürdürülen çabalar İŞÇİ sınıfının üzerinde sendikasızlaştırma,taşoranlaştırma sendikaları ücret pazarlığı yapan kurumlar haline dönüştürme gibi somut koşulları dayattığını görmekteyiz.
Devlet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik,devletin küçültülmesi söylemleri ve son yıllarda oygulamalara da yöneldiği ve bu boyuta İŞÇİ sınıfına da agır faturalar çıkartıldığı gözlenmektedir.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler çerçevesinde sosyal ve siyasal politikaların altarnatif üreten bir sendikal mücadele anlayışının benimsenmesiyle olgunlaşır. Ucuz işgücü yaratma çabaları İŞÇİ sınıfına son derece agır zararlar vermektedir.
özgür deniz
21.07.2008 - 12:14
BİR İŞÇİ PATRONU OLAN ''''''MUSTAFA ÖZBEK'''' sanki rahmi koç olmuş.....sinan aygün efendi zaten doğan olmuştu......bunlar hep böyledir.....fakirlik edebiyatı düzer....halkın alınterini çaktırmadan süzer.....halkı isyana teşvik eder. arka perdede kodamanlarla iş pişirir....ah halkım bunları görmez bir türlü......AMA en büyük suç bizlerin........küçük dünyamızda namuslu yaşamayı beceremedikçe büyük dünyadan adaletli ve namuslu davranış beklemek ahmaklıktır...yani biraz samimiyet...bahsettiğiniz mevzu neredeyse baştan sona AHLAKİ zaafiyet sorunu....YAZI ÇOK KÜÇÜK PUNTOLU ÜSTAD....SAYGI SELAM MUHABBET UMUT
elbk
22.07.2008 - 13:32
iş yok. olmayınca işçi yok. İşsizlik gibi bir meslek grubu var. Büro tutup telefon koyan herkes pazarlamacı arıyor.
Pazarlamayı kapsayan çok tanıtım vb işlerde bulundum fakat
malesef öyle terbiyesiz alışkanlıkları tutmuş bir zihniyet var ki, adam aldığı beş paralık kek için bile karşılık bekliyor karşı taraftan..Pazarlamada işi araçlandırmış olanlar--- ki topu okura atmışsınız---evet ürünle ilgileri
kalmadan sıkı çalışıyorlar. Sonra o iş görüşmelerindeki aşağılık sorular, beklenen namert yanıtlar. Toplumun gerçeklerine göre hazırlanmammış marjinal olmayan analizler. Sonra o iğrenç ezberli, postmodern cümlelerle senden akıllıyım ağızı...Söyleyecek çook söz var. Elinize sağlık
Adem Şahin
21.07.2008 - 11:59
Çalışmanın yani işçi olmanın bir ahlakı vardır. 20. yüzyıl başlarında hızlı bir kurumsallaşma süreci yaşayan Dünya sendikacılık hareketinin yine bu yüzyılın sonlarını yaşadığımız şu günlerde kapitalizmin yayılmacı çabaların bir sonucu olarak giderek kan kaybettiğini üzülerek görmekteyiz.
Dünyada yaşanan bu olumsuz gelişmelerin somut yansımalarını ülkemizin ekonomik ,toplumsal ve siyasal yaşamı üzerine koyduğu sınırlayıcı etkilerini yaşayarak görüyoruz.
İşte bütün bu olumsuzlukların giderilmesi,özellikle sendikal mücadelenin kan kaybının dururularak gelecege güvanle bakabilen bir İŞÇİ sınıfının yeniden mücadele süreçlerine aktif katılımın saglanmasından geçiyor.
Gerek iç gerekse dış güçlerin sermaye odaklarınca kontrollü bir biçimde sürdürülen çabalar İŞÇİ sınıfının üzerinde sendikasızlaştırma,taşoranlaştırma sendikaları ücret pazarlığı yapan kurumlar haline dönüştürme gibi somut koşulları dayattığını görmekteyiz.
Devlet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik,devletin küçültülmesi söylemleri ve son yıllarda oygulamalara da yöneldiği ve bu boyuta İŞÇİ sınıfına da agır faturalar çıkartıldığı gözlenmektedir.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler çerçevesinde sosyal ve siyasal politikaların altarnatif üreten bir sendikal mücadele anlayışının benimsenmesiyle olgunlaşır. Ucuz işgücü yaratma çabaları İŞÇİ sınıfına son derece agır zararlar vermektedir.
özgür deniz
21.07.2008 - 12:14
BİR İŞÇİ PATRONU OLAN ''''''MUSTAFA ÖZBEK'''' sanki rahmi koç olmuş.....sinan aygün efendi zaten doğan olmuştu......bunlar hep böyledir.....fakirlik edebiyatı düzer....halkın alınterini çaktırmadan süzer.....halkı isyana teşvik eder. arka perdede kodamanlarla iş pişirir....ah halkım bunları görmez bir türlü......AMA en büyük suç bizlerin........küçük dünyamızda namuslu yaşamayı beceremedikçe büyük dünyadan adaletli ve namuslu davranış beklemek ahmaklıktır...yani biraz samimiyet...bahsettiğiniz mevzu neredeyse baştan sona AHLAKİ zaafiyet sorunu....YAZI ÇOK KÜÇÜK PUNTOLU ÜSTAD....SAYGI SELAM MUHABBET UMUT
elbk
22.07.2008 - 13:32
iş yok. olmayınca işçi yok. İşsizlik gibi bir meslek grubu var. Büro tutup telefon koyan herkes pazarlamacı arıyor.
Pazarlamayı kapsayan çok tanıtım vb işlerde bulundum fakat
malesef öyle terbiyesiz alışkanlıkları tutmuş bir zihniyet var ki, adam aldığı beş paralık kek için bile karşılık bekliyor karşı taraftan..Pazarlamada işi araçlandırmış olanlar--- ki topu okura atmışsınız---evet ürünle ilgileri
kalmadan sıkı çalışıyorlar. Sonra o iş görüşmelerindeki aşağılık sorular, beklenen namert yanıtlar. Toplumun gerçeklerine göre hazırlanmammış marjinal olmayan analizler. Sonra o iğrenç ezberli, postmodern cümlelerle senden akıllıyım ağızı...Söyleyecek çook söz var. Elinize sağlık