Derin Devletin Gazetesi

Neslihan KORUTÜRK - 03.08.2008


 

Resmî devletin bir gazetesi var, biliyorsunuz; adı, “Resmî Gazete!”

Hükümet kararları, kanunlar, tüzükler, icraatlar ve yapılacaklar, atamalar…vs. bu gazetede yayımlanarak yürürlüğe giriyor ve uygulanıyor.

Resmî devletin gazetesi olur da, derin devletin gazetesi olmaz mı? Olmaması eşyanın tabiatına aykırı…

***

Derin devletin gazetesi çok eskiden beri var.

En azından 1940’lardan beri yayımlanıyor. 50’li 60’lı yıllardaki marifetlerini ve derin devlet uygulamalarını daha sonraki yıllarda yayınlanan çeşitli dergi ve kitaplardan öğreniyoruz.

***

Gözümle gördüğüm uygulama ve yayınlar ise 25 yıl öncesinden başlıyor.

Sene 1983… Kasım başında genel seçimler yapılacak. Ülkede askerî idare var. Bu idare, 3 siyasi partinin seçime katılmasına izin verirken, bunlardan birine de açıktan destek oluyor.

Hemen hemen bütün gazeteler, askerî idarenin işaret ettiği partiye, Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne destek veriyor.

Bir gazete ise çok açıktan desteklemese de, “Halkın nabzı”, “Şu ilde yapılan anket” …vs. adı altında, Anavatan Partisi’nin önde gittiğini, seçim günü yaklaştıkça da, bu partinin kazanacağını söylüyor.

Seçimler yapılıyor. Anavatan Partisi, tek başına iktidar oluyor.

***

Aradan 25 yıl geçiyor. Bu yıllar içinde, bu gazete tarafından kim bilir hangi derin devlet yönlendirmeleri yapıldı? Ayrı mesele!

Gazetenin en taze marifetine gelecek olursak; söz konusu gazete, özellikle son 9 aydır, bugünkü hükümete en büyük muhalefeti yapıyor gibi gözüküyor. Gazete, iktidar ve onun başbakanına, Başbakan da bu gazeteye ağır sözler sarf ediyor.

Bu arada, iktidar partisine kapatma davası açılıyor. Yaygın kanaat, partinin kapatılacağı yönünde!

Davada son aşamaya geliniyor. Bir-iki hafta içinde kararın açıklanması bekleniyor.

İşte böyle bir ortamda, hükümete en ağır muhalefeti(!) yapan gazetenin genel yayın yönetmeni Başbakan’la bir “röportaj” yapıyor. Başbakanın, yandaş bir gazeteye değil de “muhalif” bir gazeteye röportaj vermesi şaşkınlık yaratıyor.

Daha ilgin ç olan husus, parti kapatılırsa yapılan röportajın hiçbir anlamı ve önemi kalmayacak.

Bu şartlarda, neden böyle bir röportaj yapıldı?

Başbakandan emin değiliz ama malûm gazetenin genel yayın yönetmeni, partinin kapatılmayacağından –karardan iki hafta önce- yüzde yüz emindi.

***

Anayasa Mahkemesinde kapatma kararının çıkmayacağını o gazetede tek bilen Genel Yayın Yönetmeni de değildi.

Gazetenin kıdemli yazarlarından Cüneyt Ülsever, haftalar öncesinden “Kapatma Kararı çıkmazsa” diye başlayan ve buna göre olacakları yorumlayan makaleler kaleme alıyordu.

Aynı yazar, kararın açıklandığı gün yayımlanan yazısında noktayı koydu:

“AKP kapatılmayacak ama kulağı çekilecek."

Bilindiği gibi, akşam saatlerinde yapılan açıklamayla, sayın yazarın verdiği hükmün aynen gerçekleştiği görüldü.

Gazete öyle derin ki; mahkeme üyesi 11 kişinin bile ancak karar çıktıktan sonra ifade edebileceği hükmü bir gün önceden tam isabetle yazabiliyor.

Çıkan sonucu, bu kadar açık ve isabetli yazabildiğine göre, bunun, yani gazetenin, derin devletin gazetesi olduğunun da cümle âlem tarafından bilinmesi arzu ediliyor.

***

Bir büyük dava sona erdi. Sonuç hayırlı olsun.

Kaldı, bir büyük dava!

Ümraniye davasında sonucun nasıl olacağını merak edenler Hürriyet’te yazılanlara dikkatle baksınlar.

Mahkeme bilemez, Hürriyet bilir.

Tarih: 03.08.2008 Okunma: 973

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Ekrem Şama

20.06.2008 - 12:09

Demokrasinin gücü... Hukukun üstünlüğü. Bunlar yanlış. Güçlülerin demokrasisi... Üstünlerin hukuku. Yazıyı ben böyle anladım. Kaleminiz dert görmesin efendim.

Songül Özışık

20.06.2008 - 13:32

Halkın yanında olduğunu sanırlar halbuki halkını değil kendi çıkarlarını düşünürler.Bir oraya bir buraya fırıldak gibi.Çok haklısınız dogru söze sadece alkış tutulur.Keşke insanlarımızı düşündüğünüz kadar iktidarda olanlarda düşünse daha refah içinde yaşanırdı.Zenginsek hayat güzel fakirsen sürünmeye devam Halkım diye ordata nutuk atanlarda soymaya devam .Bilği paylaşımınız için teşekürler.

özgür deniz

20.06.2008 - 15:50

yüreğinde insan sevgisi taşımayan hiç kimse halkçı olamaz asla.halkı aşağılayan halkı hakir ve cahil gören ve onu adamdan saymayan, atatürk bile köylü milletin efendisidir derken izinden gittiğiniz söyleyen şarlatanlar mikroplar halkçı olamazlar asla.halkçı olmak için önce halkı seveceksin ona hizmetkar olacaksın onun karnı doymadan sen doymayacaksın sahtekar ve şerefsiz kapitalistten alıp ona vereceksin ki halkçı olasın yani ülkemizde maalesef saf bir halkçı bulmak çok zor....en önemliside YÜCE AHLAKLA ahlaklanmayan hiçbir kimse asla samimi halkçı olamaz...en büyük ve muazzam halkçı GÖZBEBEĞİMİZ KAİNAT AYDINLIĞI CANIMIZ CANANIMIZ BİRİCİK SEVGİLİMİZ HZ MUHAMMED'DİR...elleri nasırlı bir kadının ve çalışan bir emekçinin ellerini öperek ve işçinin ücretrini alnının teri kurumdan vaeriniz diyerek bunu yaşamıyla sözüyle göstermiştir.selam Ona ve ashabına olsun...saygı selam umut muhabbet

ELEBK

20.06.2008 - 19:24

KALEMİNİZE SAĞLIK...MÜREKKEP DEĞİLDE SALYA AKITANLAR KENDİLERİNİ GÖRÜNMEZ SANIYORLAE

osman Özeker

20.06.2008 - 21:16

Görüldü ve tespit edildi ki AKP iktidarı altı yıl boyunca öncelikle ülkemin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, enerjiyi, haberleşmeyi,Atatürk'ün binbir güçlükle kurup ülkemin ekonomisine kazandırdığı nekadar kurum varsa ki Sümerbank; Tekel, Şeker fabrikaları hepsini babalar gibi sattı. Sonra ülkenin tüm kaynaklarını kendi yandaşlarına, kendi kadrolarına bir güzel peşkeş çekti ve kendi Gülen zenginlerini yarattı. Tüm bu yaptıklarını da "ılımlı islam adına yaparak ABD. ve bu ülkede himaye ve himmet gören Gülen yüzlere hediye etti.İşte AKP ve onun demokrasi ve ekonomik anlayışı.

Ekrem Şama

20.06.2008 - 12:09

Demokrasinin gücü... Hukukun üstünlüğü. Bunlar yanlış. Güçlülerin demokrasisi... Üstünlerin hukuku. Yazıyı ben böyle anladım. Kaleminiz dert görmesin efendim.

Songül Özışık

20.06.2008 - 13:32

Halkın yanında olduğunu sanırlar halbuki halkını değil kendi çıkarlarını düşünürler.Bir oraya bir buraya fırıldak gibi.Çok haklısınız dogru söze sadece alkış tutulur.Keşke insanlarımızı düşündüğünüz kadar iktidarda olanlarda düşünse daha refah içinde yaşanırdı.Zenginsek hayat güzel fakirsen sürünmeye devam Halkım diye ordata nutuk atanlarda soymaya devam .Bilği paylaşımınız için teşekürler.

özgür deniz

20.06.2008 - 15:50

yüreğinde insan sevgisi taşımayan hiç kimse halkçı olamaz asla.halkı aşağılayan halkı hakir ve cahil gören ve onu adamdan saymayan, atatürk bile köylü milletin efendisidir derken izinden gittiğiniz söyleyen şarlatanlar mikroplar halkçı olamazlar asla.halkçı olmak için önce halkı seveceksin ona hizmetkar olacaksın onun karnı doymadan sen doymayacaksın sahtekar ve şerefsiz kapitalistten alıp ona vereceksin ki halkçı olasın yani ülkemizde maalesef saf bir halkçı bulmak çok zor....en önemliside YÜCE AHLAKLA ahlaklanmayan hiçbir kimse asla samimi halkçı olamaz...en büyük ve muazzam halkçı GÖZBEBEĞİMİZ KAİNAT AYDINLIĞI CANIMIZ CANANIMIZ BİRİCİK SEVGİLİMİZ HZ MUHAMMED'DİR...elleri nasırlı bir kadının ve çalışan bir emekçinin ellerini öperek ve işçinin ücretrini alnının teri kurumdan vaeriniz diyerek bunu yaşamıyla sözüyle göstermiştir.selam Ona ve ashabına olsun...saygı selam umut muhabbet

ELEBK

20.06.2008 - 19:24

KALEMİNİZE SAĞLIK...MÜREKKEP DEĞİLDE SALYA AKITANLAR KENDİLERİNİ GÖRÜNMEZ SANIYORLAE

osman Özeker

20.06.2008 - 21:16

Görüldü ve tespit edildi ki AKP iktidarı altı yıl boyunca öncelikle ülkemin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, enerjiyi, haberleşmeyi,Atatürk'ün binbir güçlükle kurup ülkemin ekonomisine kazandırdığı nekadar kurum varsa ki Sümerbank; Tekel, Şeker fabrikaları hepsini babalar gibi sattı. Sonra ülkenin tüm kaynaklarını kendi yandaşlarına, kendi kadrolarına bir güzel peşkeş çekti ve kendi Gülen zenginlerini yarattı. Tüm bu yaptıklarını da "ılımlı islam adına yaparak ABD. ve bu ülkede himaye ve himmet gören Gülen yüzlere hediye etti.İşte AKP ve onun demokrasi ve ekonomik anlayışı.