Resmî devletin bir gazetesi
var, biliyorsunuz; adı, “Resmî Gazete!”
Hükümet kararları, kanunlar,
tüzükler, icraatlar ve yapılacaklar, atamalar…vs. bu gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giriyor ve uygulanıyor.
Resmî devletin gazetesi olur
da, derin devletin gazetesi olmaz mı? Olmaması eşyanın tabiatına aykırı…
***
Derin devletin gazetesi çok
eskiden beri var.
En azından 1940’lardan beri
yayımlanıyor. 50’li 60’lı yıllardaki marifetlerini ve derin devlet
uygulamalarını daha sonraki yıllarda yayınlanan çeşitli dergi ve kitaplardan
öğreniyoruz.
***
Gözümle gördüğüm uygulama ve
yayınlar ise 25 yıl öncesinden başlıyor.
Sene 1983… Kasım başında
genel seçimler yapılacak. Ülkede askerî idare var. Bu idare, 3 siyasi partinin
seçime katılmasına izin verirken, bunlardan birine de açıktan destek oluyor.
Hemen hemen bütün gazeteler,
askerî idarenin işaret ettiği partiye, Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne destek
veriyor.
Bir gazete ise çok açıktan
desteklemese de, “Halkın nabzı”, “Şu
ilde yapılan anket” …vs. adı altında, Anavatan Partisi’nin önde gittiğini,
seçim günü yaklaştıkça da, bu partinin kazanacağını söylüyor.
Seçimler yapılıyor. Anavatan
Partisi, tek başına iktidar oluyor.
***
Aradan 25 yıl geçiyor. Bu
yıllar içinde, bu gazete tarafından kim bilir hangi derin devlet
yönlendirmeleri yapıldı? Ayrı mesele!
Gazetenin en taze marifetine
gelecek olursak; söz konusu gazete, özellikle son 9 aydır, bugünkü hükümete en
büyük muhalefeti yapıyor gibi gözüküyor. Gazete, iktidar ve onun başbakanına,
Başbakan da bu gazeteye ağır sözler sarf ediyor.
Bu arada, iktidar partisine
kapatma davası açılıyor. Yaygın kanaat, partinin kapatılacağı yönünde!
Davada son aşamaya geliniyor.
Bir-iki hafta içinde kararın açıklanması bekleniyor.
İşte böyle bir ortamda, hükümete en ağır muhalefeti(!)
yapan gazetenin genel yayın yönetmeni Başbakan’la bir “röportaj” yapıyor.
Başbakanın, yandaş bir gazeteye değil de “muhalif” bir gazeteye röportaj
vermesi şaşkınlık yaratıyor.
Daha ilgin ç olan husus,
parti kapatılırsa yapılan röportajın hiçbir anlamı ve önemi kalmayacak.
Bu şartlarda, neden böyle bir
röportaj yapıldı?
Başbakandan emin değiliz ama malûm gazetenin genel
yayın yönetmeni, partinin kapatılmayacağından –karardan iki hafta önce- yüzde
yüz emindi.
***
Anayasa Mahkemesinde kapatma
kararının çıkmayacağını o gazetede tek bilen Genel Yayın Yönetmeni de değildi.
Gazetenin kıdemli
yazarlarından Cüneyt Ülsever, haftalar
öncesinden “Kapatma Kararı çıkmazsa” diye başlayan ve buna göre olacakları
yorumlayan makaleler kaleme alıyordu.
Aynı yazar, kararın
açıklandığı gün yayımlanan yazısında noktayı koydu:
“AKP kapatılmayacak ama kulağı çekilecek."
Bilindiği gibi, akşam
saatlerinde yapılan açıklamayla, sayın yazarın verdiği hükmün aynen
gerçekleştiği görüldü.
Gazete öyle derin ki; mahkeme üyesi 11 kişinin bile
ancak karar çıktıktan sonra ifade edebileceği hükmü bir gün önceden tam
isabetle yazabiliyor.
Çıkan sonucu, bu kadar açık
ve isabetli yazabildiğine göre, bunun, yani gazetenin, derin devletin gazetesi
olduğunun da cümle âlem tarafından bilinmesi arzu ediliyor.
***
Bir büyük dava sona erdi. Sonuç hayırlı olsun.
Kaldı, bir büyük dava!
Ümraniye davasında sonucun
nasıl olacağını merak edenler Hürriyet’te yazılanlara dikkatle baksınlar.
Mahkeme bilemez, Hürriyet
bilir.
Tarih:03.08.2008 Okunma: 973
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
Ekrem Şama
20.06.2008 - 12:09
Demokrasinin gücü...
Hukukun üstünlüğü.
Bunlar yanlış.
Güçlülerin demokrasisi...
Üstünlerin hukuku.
Yazıyı ben böyle anladım.
Kaleminiz dert görmesin efendim.
Songül Özışık
20.06.2008 - 13:32
Halkın yanında olduğunu sanırlar halbuki halkını değil kendi çıkarlarını düşünürler.Bir oraya bir buraya fırıldak gibi.Çok haklısınız dogru söze sadece alkış tutulur.Keşke insanlarımızı düşündüğünüz kadar iktidarda olanlarda düşünse daha refah içinde yaşanırdı.Zenginsek hayat güzel fakirsen sürünmeye devam Halkım diye ordata nutuk atanlarda soymaya devam .Bilği paylaşımınız için teşekürler.
özgür deniz
20.06.2008 - 15:50
yüreğinde insan sevgisi taşımayan hiç kimse halkçı olamaz asla.halkı aşağılayan halkı hakir ve cahil gören ve onu adamdan saymayan, atatürk bile köylü milletin efendisidir derken izinden gittiğiniz söyleyen şarlatanlar mikroplar halkçı olamazlar asla.halkçı olmak için önce halkı seveceksin ona hizmetkar olacaksın onun karnı doymadan sen doymayacaksın sahtekar ve şerefsiz kapitalistten alıp ona vereceksin ki halkçı olasın yani ülkemizde maalesef saf bir halkçı bulmak çok zor....en önemliside YÜCE AHLAKLA ahlaklanmayan hiçbir kimse asla samimi halkçı olamaz...en büyük ve muazzam halkçı GÖZBEBEĞİMİZ KAİNAT AYDINLIĞI CANIMIZ CANANIMIZ BİRİCİK SEVGİLİMİZ HZ MUHAMMED'DİR...elleri nasırlı bir kadının ve çalışan bir emekçinin ellerini öperek ve işçinin ücretrini alnının teri kurumdan vaeriniz diyerek bunu yaşamıyla sözüyle göstermiştir.selam Ona ve ashabına olsun...saygı selam umut muhabbet
Görüldü ve tespit edildi ki AKP iktidarı altı yıl boyunca öncelikle ülkemin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, enerjiyi, haberleşmeyi,Atatürk'ün binbir güçlükle kurup ülkemin ekonomisine kazandırdığı nekadar kurum varsa ki Sümerbank; Tekel, Şeker fabrikaları hepsini babalar gibi sattı. Sonra ülkenin tüm kaynaklarını kendi yandaşlarına, kendi kadrolarına bir güzel peşkeş çekti ve kendi Gülen zenginlerini yarattı. Tüm bu yaptıklarını da "ılımlı islam adına yaparak ABD. ve bu ülkede himaye ve himmet gören Gülen yüzlere hediye etti.İşte AKP ve onun demokrasi ve ekonomik anlayışı.
Ekrem Şama
20.06.2008 - 12:09
Demokrasinin gücü...
Hukukun üstünlüğü.
Bunlar yanlış.
Güçlülerin demokrasisi...
Üstünlerin hukuku.
Yazıyı ben böyle anladım.
Kaleminiz dert görmesin efendim.
Songül Özışık
20.06.2008 - 13:32
Halkın yanında olduğunu sanırlar halbuki halkını değil kendi çıkarlarını düşünürler.Bir oraya bir buraya fırıldak gibi.Çok haklısınız dogru söze sadece alkış tutulur.Keşke insanlarımızı düşündüğünüz kadar iktidarda olanlarda düşünse daha refah içinde yaşanırdı.Zenginsek hayat güzel fakirsen sürünmeye devam Halkım diye ordata nutuk atanlarda soymaya devam .Bilği paylaşımınız için teşekürler.
özgür deniz
20.06.2008 - 15:50
yüreğinde insan sevgisi taşımayan hiç kimse halkçı olamaz asla.halkı aşağılayan halkı hakir ve cahil gören ve onu adamdan saymayan, atatürk bile köylü milletin efendisidir derken izinden gittiğiniz söyleyen şarlatanlar mikroplar halkçı olamazlar asla.halkçı olmak için önce halkı seveceksin ona hizmetkar olacaksın onun karnı doymadan sen doymayacaksın sahtekar ve şerefsiz kapitalistten alıp ona vereceksin ki halkçı olasın yani ülkemizde maalesef saf bir halkçı bulmak çok zor....en önemliside YÜCE AHLAKLA ahlaklanmayan hiçbir kimse asla samimi halkçı olamaz...en büyük ve muazzam halkçı GÖZBEBEĞİMİZ KAİNAT AYDINLIĞI CANIMIZ CANANIMIZ BİRİCİK SEVGİLİMİZ HZ MUHAMMED'DİR...elleri nasırlı bir kadının ve çalışan bir emekçinin ellerini öperek ve işçinin ücretrini alnının teri kurumdan vaeriniz diyerek bunu yaşamıyla sözüyle göstermiştir.selam Ona ve ashabına olsun...saygı selam umut muhabbet
Görüldü ve tespit edildi ki AKP iktidarı altı yıl boyunca öncelikle ülkemin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, enerjiyi, haberleşmeyi,Atatürk'ün binbir güçlükle kurup ülkemin ekonomisine kazandırdığı nekadar kurum varsa ki Sümerbank; Tekel, Şeker fabrikaları hepsini babalar gibi sattı. Sonra ülkenin tüm kaynaklarını kendi yandaşlarına, kendi kadrolarına bir güzel peşkeş çekti ve kendi Gülen zenginlerini yarattı. Tüm bu yaptıklarını da "ılımlı islam adına yaparak ABD. ve bu ülkede himaye ve himmet gören Gülen yüzlere hediye etti.İşte AKP ve onun demokrasi ve ekonomik anlayışı.