BAKALIM KİMLER KİMMİŞ, NE İMİŞ

Hüseyin ŞİNASİ - 13.04.2011

                                    

Zaman zaman yazılarımızda ilginç hikâye ve menkıbelere yer veriyoruz. Son zamanlardaki yazılarımız hep sosyal ve politik konular oldu. Bu defa siyaset yapmayalım. Ve halk arasında çok yaygın olarak anlatılan bir menkıbeyi nakledelim.

Ankara’da Hacı Bayram Camii ve Hacı Bayram-ı Veli Türbesi vardır. Camiinin ve türbenin ziyaretçisi hiç eksik olmaz. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini seven sayan yüzlerce insan, dua etmek ve namaz kılmak için akın akın buraya gelir ve gönül huzuru içinde evlerine, köylerine ve kentlerine dönerler.  

Hacı Bayram-ı Veli, Osmanlı Padişahı Sul­tan II. Muradın saygı duyduğu ma­nevi önderlerindendi. Padişah II. Murat’ın Hacı Bayram-ı Veli’ye saygısı o derece büyüktü ki, Ona mürid olan hiç kimseden vergi almıyor­du. Ama gelin görün ki bütün Anka­ra halkı da, Hacı Bayram-ı Veli’nin müridi oldu­ğunu iddia ediyor ve vergi vermek istemiyordu. Ankara'da kim­den vergi istense, "Ben Hacı Bay­ram'ın müridiyim" deyip işin içinden çıkıyordu. Bu durum padişah II. Murat’a kadar ulaştı. Bunun üzerine padişah, Hacı Bayram-ı Veli’ye bir mektup gönderip, "Gerçek mürit­lerinizin sayısını bana bildiriniz, sizin bildirdiğiniz herkes vergiden muaf tu­tulmak üzere kabulümdür" dedi.

Hacı Bayram-ı Veli hazretleri de devletine saygılı bir maneviyat büyüğü olarak, kendisine bağlılığın kötüye kullanılmasından fazlasıyla şikâyetçi idi. Padişahın bu mektubu üzerine, kendine müritlik iddiasında bulunan herkese haber saldı: "Falan gün, falan yerde toplanınız" diye. O gün, hemen hemen bütün Ankara halkı şeyhlerinin davetine uyarak bildirilen yere akın ettiler.

Ha­cı Bayram-ı Veli, bir tepeciğe kurdurduğu si­yah kıl bir çadırdan çıkarak kalaba­lığa sordu: Beni seviyor musunuz?

Kalaba­lık hep bir ağızdan karşılık verdi: El­bette seviyoruz.

          Bana yürekten bağlı mısınız, iste­sem benim için canınızı verir misi­niz?
         Kalabalık cevap verdi: Canımız senin yoluna feda olsun.

          Hacı Bayram-ı Veli, bunun üzerine, "Bugün bana inananları şu çadırın içinde bir bir kurban edip canlarını cennete göndereceğim. Şimdi bir kişi gelsin" dedi.

Kalabalıktan bir kişi çıkıp gitti. Hacı Bayram onu çadıra aldı. Çadırda ön­ceden hazırlattığı koyunlardan birini keserek, kanını çadırdan dışarıya akıttırdı. Dışarıdakiler adamın gerçek­ten kurban edildiğini sanarak ürperdiler. Hacı Bayram dışarı çıktı. Bir kişi daha gelsin" dedi.

           Bir adam da­ha çıktı, gitti. Onu da çadıra alıp aynı işle­mi yaptı. Sonra dışarı çıktı ve bir kişi daha istedi. İşin şakaya gelir yanı yok­tu. Giden gidiyordu. Bu defa bir şaş­kınlık ve duraksama görüldü. Yine de bir hanım ileri çıktı. Hacı Bayram onu da çadıra aldı. Aynı olay tekrarlan­dı. Dördüncü defa Hacı Bayram kur­banlık isteyince tek kişi çıkmadı.

         Hacı Bayram-ı Veli, artık padişaha cevap vere­cek durumdaydı: “Sultanım vergiden affedilmek üzere gerçek müritlerimi sormuştunuz. Benim gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret üç ki­şidir.”

         Baştan politika olmasın demiştik ya. Siz bu yazıyı okurken partilerin milletvekili aday listeleri açıklanacak ve takke düşüp kel görünür olacak. İşte o zaman kimlerin sahte mürit, kimlerin samimi dost olduğu meydana çıkacak. Bakalım kimler, kimmiş, lidere, davaya ve partiye gönülden bağlıymış anlayacağız.

        



 

Tarih: 13.04.2011 Okunma: 715

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?