Bu dünyada
herkese yer var.
Hepimizin
zaafları vardır. Bazen hepimiz kötü, hatta vicdansız olabiliriz. Fakat aşağıda
anlatılan, yürekleri sızlatan derecedeki fukaralıktan, acizlikten,
düşkünlükten, cehaletten yararlanmak, onu istismar etmek için, nasıl bir ruh
haline, nasıl hastalıklı bir zihniyete sahip olmak gerekir?
“İki kardeş, çok yoksul bir ailenin
çocukları. Babaları Mithat T., çarşıda hamal. En küçüğü sekiz aylık yedi
kardeşler. En büyük kardeşleri Yunus, on yıl önce kaybolduğunda 12 yaşındaydı.
Bir daha bulunamadı. Kızları şikâyetçi olup da olay adli makamlara yansıyınca
babaları avukat tutamadı. Siirt Barosu da Avukat Deniz Doğan’ı atadı.”
Bu iki kardeş dâhil 7 çocuğa bakın, kimler, neler yapmış: “İlköğretim öğrencisi H.T. (14), geçen yıl okulu bırakan ablası S.T. (16)
ile birlikte kendilerine tecavüz eden onlarca erkeği şikayet etmişti. Kız
kardeşlerin maruz kaldığı bu durum, iki yıldır devam ediyordu. Sonunda bu olay
10 Nisan’da yargıya taşınmıştı. Hürriyet'ten Gülden Aydın'ın haberine göre;
olayda 100 erkek sorgulanmış, 16’sı tutuklanmış, 25’i gözaltındaydı. Yaşları
14-70 arasında değişen 100 erkeğin arasında kimler yoktu ki: Okulun müdür
yardımcısı, kızların sınıf arkadaşları, Siirt’in tanınmış ailelerine mensup esnaf,
hacı dedeler, bir asker, bir polis...”
Düşünebiliyor musunuz, bu kadar büyük bir hadise yaşanıyor, Türkiye ancak 2
sene sonra duyuyor ve olay yargıya yeni taşınabiliyor. Niye? Çünkü Siirt’in adı
çıkmasın diye… Bütün Siirtliler dayanışma içine girmiş!
* * *
Birinci görevi vatandaşın canını, malını, namusunu korumak olan hükümetin,
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf böyle müessif bir olay
karşısında ne düşündü, acaba?
O da bizim gibi olayı, ancak 2 sene sonra mı öğrenebildi? Öyle olsa gerek
ki, söz konusu 2 kardeş, başka bir ile gönderilerek daha yeni koruma altına
alınmış! Peki, bu yavrucaklar gittikleri ilde hakikaten korunuyorlar mı? Bundan
emin olabilir miyiz? Oradaki görevlilere güvenebilir miyiz?
Bu soruları sormakta haklıyız. Zira öğrenciler bizzat okullarının müdür
yardımcısı tarafından tacize uğramışlar ve söz konusu şahıs kayıp, firarda! Zanlılar
arasında asker ve polis de var… Kime, nasıl güveneceğiz?
Diyelim o 2 kız kardeş korumaya alındı… Peki diğer 5 kız ne durumda? Onlar
şu anda korumasız mı? Kimlere emanetler?
* * *
Tabii bu işlerden sorumlu Bakana sorularımız bitmedi!
Aileden sorumlu Sayın Bakan, şu kendilerine daha yeni, son model Mercedes
alınan Bakan Aliye Kavaf,
Hani, “eşcinsellik hastalıktır” teşhisi koyan devlet Bakanı Aliye Kavaf;
Siirt’teki tecavüzcü yüz kişi için ne gibi bir teşhis koyar, acaba? Bu olan
işlere ne ad verir? “Sorumlu” vicdanı rahat mıdır?
Kendisi ve hükümeti böyle bir hadise bir daha tekerrür etmesin diye ne gibi
tedbirler almayı düşünüyor? Meselâ; anayasa’nın değiştirilmesinin bu gibi
olayları da önleyici bir tesiri olacağını düşünüyorlar mı? Yoksa caydırıcı
olmak için Türk Ceza Kanununda gerekli değişiklikler yapmak, tecavüz ve
istismarın cezalarını mı artırmak gerekiyor?
Vatandaş bu kadar sahipsiz bırakılır mı, yahu?
Bu nasıl bir düzendir?
Kimin gücü, kime yeterse!
Yazıklar olsun!
Arşiv