Ayarlamayı, uyarlamayı anladık da, bu
“PİARlama” da ne demeye geliyor, diyeceksiniz?
PİAR; piyasa araştırması tamlamasının kısaltılmışı… Buna kamuoyu yoklaması, kamuoyunun nabzını
tutma, hatta kamuoyu oluşturma da denilebilir.
Aslında, bütün o ayarlamalar, uyarlamalar
PİAR için yapılıyor. Kamuoyu oluşturmak, kitleleri etkilemek ve belli bir
istikamete yönlendirmek için…
Dolayısıyla PİARlama da, ayarlama ve
uyarlama kadar mühim!
* * *
Siz de bizim gibi kaygıyla izlemektesinizdir;
son dönemlerde dehşetengiz “ayarlama” haberleri gündeme bomba gibi düşüyor.
PKK’nın şehir yapılanması olan KCK
operasyonunda tutuklanan, eski DEP
milletvekili Hatip Dicle; PKK’lıların, Ekim 2009’da Habur’dan girişleri
için, hem de mahkemede; İçişleri Bakanının Ahmet Türk’e, “hâkim-savcı ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler” güvencesi
verdiğini söyledi.
Şimdi…
Bu açıklama kadar, açıklamayı yapanın
kimliği, açıklamanın yer ve zamanı da ilgi çekici! Çünkü Dicle sıradan bir KCK zanlısı değil… Milletvekilliği yapmış,
BDP’nin ileri gelenlerinden biri! Muhakkak ki çok şeyden haberi var!
Peki, böyle bir açıklamayı, olaydan 4 ay
sonra, üstelik mahkemede neden yapar?
Sanırız, Dicle, şaşkınlık içinde… Bundan
4 ay önce, “PKK’lıyım, buraya Öcalan’ın
isteğiyle geldim” diyenler serbest bırakıldığı halde, kendisinin hiç dağa
çıkmadan, dağla bir alâkası olmadan niçin tutuklanmış olduğunun şaşkınlığı
içinde!
Yine sanırız, aynı zamanda kızgınlık
içinde… “Yahu, dağdan inenler için hâkim-savcı ayarlanıyor da bizim için neden
ayarlanmıyor? Biz neden tutukluyuz”, demeye getiriyor!
* * *
BAŞKA AYARLAMALAR DA VAR MI?
Öğrendiğimize göre; Erzincan’da, bundan 3
sene evvel bir cemaat soruşturması başlıyor. Soruşturma kendi mecrasında
giderken ve 2009 yerel seçimlerine yaklaşırken, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, soruşturmayı yürüten
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını arayarak; “seçmene
karşı zor durumda kalıyoruz, gözaltına alınanları serbest bırak!” talimatı
vermeye kalkıyor.
Tabii kamuoyu bu hadiseyi de aylar sonra
öğrenebiliyor. Konu Cemil Çiçek’e sorulduğunda, Sayın Bakan’dan aylarca ne ses
var ne seda! Sorular iyice yoğunlaşınca, Çiçek’in verdiği cevap; “Size her konuyu açıklamak zorunda
değilim!” oluyor.
Çiçek’in talimatına rağmen, Erzincan
Başsavcısı soruşturmayı yürütünce; allem-kallem, ayarlama yuvarlama bir de
bakılıyor ki; dava “cemaat silahlı
olduğu” gerekçesiyle, Erzurum’daki özel yetkili mahkemenin alanına
çekiliyor.
Fakat bir de bakıyoruz ki, bu “silahlı
olduğu” iddia edilen cemaatten hiç silah falan çıkmadığı gibi, içeride ne kadar
kişi varsa serbest bırakılıyor. Ardından cemaatin soruşturmasında vazife alan
kamu görevlileri haklarında soruşturma açılıyor ve pek çok subay-astsubay, MİT
görevlisi tutuklanıyor.
Erzincan’da bulunan 3’ncü Ordu Komutanı
ve Başsavcı hakkında da soruşturma açılıyor. Nihayet, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısı da, özel yetkili savcı tarafından gözaltına alınıyor ve akabinde
mahkemece tutuklanıyor.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
(HSYK), Başsavcıyı gözaltına alan özel yetkili savcıların yetkilerini
kaldırıyor. HSYK’nın kararını ilgililere
resmen tebliğ edecek merci Adalet Bakanlığı… Bakanlık, HSYK’nın kararını,
karar bütün Türkiye’ye ilan edildikten tam 4 saat sonra ilgili savcılara tebliğ
ediyor.
Yani
uyarma, uyarlama ve ayarlama çekiyor!
O dört saatlik süre içinde ne oluyor?
O ana kadar; subaylar, MİT’çiler,
Başsavcı ve Ordu komutanı hakkında soruşturma yetkisini kendinde gören “özel
yetkili” savcılar, kendileri görevden alınınca ve resmen kararı tebellüğ
etmeden, bu soruşturmanın yetkisinin kendileri yerine gelecek olan savcılarda
olamayacağı kararına varıyorlar. Dosyayı İstanbul’a, Silivri’deki davaya bakan
mahkemeye gönderiyorlar.
Ve/veya bu savcılar gerçekten yetkilerinin
kaldırıldığını duymadılar da birden uyandılar! Dediler ki, biz yetkili değiliz,
İstanbul yetkili, dosyayı oraya göndermeli ve hemen göndermeli, derhal bu
dosyalardan kurtulmalıyız!
Ah, kader!
O kararı 1 gün önce verseler, yani 1 gün
evvel uyanabilselerdi, Başsavcıyı soruşturma “yetki aşımı” yanlışına
düşmeyecekler, yetkileri de ellerinden alınmayacaktı!
Yine de insan düşünüyor!...
Şimdi böyle dar bir zamanda, özel yetkili
savcıların, daha önceki kararlarının aksine bir kararı kendilerinin verdiğine
inanmak mümkün mü?
HSYK’nin kararını Erzurum’a geç bildiren
Adalet Bakanlığının burada bir ayarlama yaptığından şüphelenmek hakkımız değil
mi?
Bakanlık neden böyle bir şey yapar ki?
Ne bilelim?
Belki de PİAR’lama olsun diye!
* * *
UYSA DA UYMASA DA
ARKADAŞ
ANLATTI
Arkadaşlarla Taksim'de takılıyoruz. Bir
adam ağlayan çocuğunu susturmaya çalışıyor.
Yanında da bir polis var; sonra adam çocuğa dedi ki:
'Sus yoksa seni polise veririm.'
Yandaki polis de bir dellendi:
'Lan geri zekâlı, biz adam mı yiyoruz da
bize veriyon çocuğu?’