AYARLAMA, PİARLAMA, UYARLAMA

Neslihan KORUTÜRK - 08.04.2010

Bu dünyada herkese yer var.

Ayarlamayı, uyarlamayı anladık da, bu “PİARlama” da ne demeye geliyor, diyeceksiniz?

PİAR; piyasa araştırması tamlamasının kısaltılmışı… Buna kamuoyu yoklaması, kamuoyunun nabzını tutma, hatta kamuoyu oluşturma da denilebilir.

Aslında, bütün o ayarlamalar, uyarlamalar PİAR için yapılıyor. Kamuoyu oluşturmak, kitleleri etkilemek ve belli bir istikamete yönlendirmek için…

Dolayısıyla PİARlama da, ayarlama ve uyarlama kadar mühim!

*                           *                      *

Siz de bizim gibi kaygıyla izlemektesinizdir; son dönemlerde dehşetengiz “ayarlama” haberleri gündeme bomba gibi düşüyor.

PKK’nın şehir yapılanması olan KCK operasyonunda tutuklanan, eski DEP milletvekili Hatip Dicle; PKK’lıların, Ekim 2009’da Habur’dan girişleri için, hem de mahkemede; İçişleri Bakanının Ahmet Türk’e, “hâkim-savcı ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler” güvencesi verdiğini söyledi.

Şimdi…

Bu açıklama kadar, açıklamayı yapanın kimliği, açıklamanın yer ve zamanı da ilgi çekici! Çünkü Dicle sıradan bir KCK zanlısı değil… Milletvekilliği yapmış, BDP’nin ileri gelenlerinden biri! Muhakkak ki çok şeyden haberi var!

Peki, böyle bir açıklamayı, olaydan 4 ay sonra, üstelik mahkemede neden yapar?

Sanırız, Dicle, şaşkınlık içinde… Bundan 4 ay önce, “PKK’lıyım, buraya Öcalan’ın isteğiyle geldim” diyenler serbest bırakıldığı halde, kendisinin hiç dağa çıkmadan, dağla bir alâkası olmadan niçin tutuklanmış olduğunun şaşkınlığı içinde!

Yine sanırız, aynı zamanda kızgınlık içinde… “Yahu, dağdan inenler için hâkim-savcı ayarlanıyor da bizim için neden ayarlanmıyor? Biz neden tutukluyuz”, demeye getiriyor!

*                           *                      *

BAŞKA AYARLAMALAR DA VAR MI?

Öğrendiğimize göre; Erzincan’da, bundan 3 sene evvel bir cemaat soruşturması başlıyor. Soruşturma kendi mecrasında giderken ve 2009 yerel seçimlerine yaklaşırken, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, soruşturmayı yürüten Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını arayarak; “seçmene karşı zor durumda kalıyoruz, gözaltına alınanları serbest bırak!” talimatı vermeye kalkıyor.

Tabii kamuoyu bu hadiseyi de aylar sonra öğrenebiliyor. Konu Cemil Çiçek’e sorulduğunda, Sayın Bakan’dan aylarca ne ses var ne seda! Sorular iyice yoğunlaşınca, Çiçek’in verdiği cevap; “Size her konuyu açıklamak zorunda değilim!” oluyor.

Çiçek’in talimatına rağmen, Erzincan Başsavcısı soruşturmayı yürütünce; allem-kallem, ayarlama yuvarlama bir de bakılıyor ki; dava “cemaat silahlı olduğu” gerekçesiyle, Erzurum’daki özel yetkili mahkemenin alanına çekiliyor.

Fakat bir de bakıyoruz ki, bu “silahlı olduğu” iddia edilen cemaatten hiç silah falan çıkmadığı gibi, içeride ne kadar kişi varsa serbest bırakılıyor. Ardından cemaatin soruşturmasında vazife alan kamu görevlileri haklarında soruşturma açılıyor ve pek çok subay-astsubay, MİT görevlisi tutuklanıyor.

Erzincan’da bulunan 3’ncü Ordu Komutanı ve Başsavcı hakkında da soruşturma açılıyor. Nihayet, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı da, özel yetkili savcı tarafından gözaltına alınıyor ve akabinde mahkemece tutuklanıyor.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Başsavcıyı gözaltına alan özel yetkili savcıların yetkilerini kaldırıyor. HSYK’nın kararını ilgililere resmen tebliğ edecek merci Adalet Bakanlığı… Bakanlık, HSYK’nın kararını, karar bütün Türkiye’ye ilan edildikten tam 4 saat sonra ilgili savcılara tebliğ ediyor.

Yani uyarma, uyarlama ve ayarlama çekiyor!

O dört saatlik süre içinde ne oluyor?

O ana kadar; subaylar, MİT’çiler, Başsavcı ve Ordu komutanı hakkında soruşturma yetkisini kendinde gören “özel yetkili” savcılar, kendileri görevden alınınca ve resmen kararı tebellüğ etmeden, bu soruşturmanın yetkisinin kendileri yerine gelecek olan savcılarda olamayacağı kararına varıyorlar. Dosyayı İstanbul’a, Silivri’deki davaya bakan mahkemeye gönderiyorlar.

Ve/veya bu savcılar gerçekten yetkilerinin kaldırıldığını duymadılar da birden uyandılar! Dediler ki, biz yetkili değiliz, İstanbul yetkili, dosyayı oraya göndermeli ve hemen göndermeli, derhal bu dosyalardan kurtulmalıyız!

Ah, kader!

O kararı 1 gün önce verseler, yani 1 gün evvel uyanabilselerdi, Başsavcıyı soruşturma “yetki aşımı” yanlışına düşmeyecekler, yetkileri de ellerinden alınmayacaktı!

Yine de insan düşünüyor!...

Şimdi böyle dar bir zamanda, özel yetkili savcıların, daha önceki kararlarının aksine bir kararı kendilerinin verdiğine inanmak mümkün mü?

HSYK’nin kararını Erzurum’a geç bildiren Adalet Bakanlığının burada bir ayarlama yaptığından şüphelenmek hakkımız değil mi?

Bakanlık neden böyle bir şey yapar ki?

Ne bilelim?

Belki de PİAR’lama olsun diye!

*                           *                      *

 

UYSA DA UYMASA DA

ARKADAŞ ANLATTI

Arkadaşlarla Taksim'de takılıyoruz. Bir adam ağlayan çocuğunu susturmaya çalışıyor.
Yanında da bir polis var; sonra adam çocuğa dedi ki:
'Sus yoksa seni polise veririm.'
Yandaki polis de bir dellendi:
'Lan geri zekâlı, biz adam mı yiyoruz da bize veriyon çocuğu?’

 

 


Tarih: 08.04.2010 Okunma: 798

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?