Bu dünyada
herkese yer var.
Aşağıda yazılanlar bir masaldır. Gerçeklerle, hele
Türkiye’yle ve günümüzle hiçbir alâkası yoktur.
Evvel zaman içinde, memleketin birinde, kendisini
alâ rütbede bir asker olarak tanıtan meçhul şahsın yazdıklarına göre; askeriyenin
çiftliğinde bir tavuk tehlikeli bir yumurta yumurtlamış. Yumurta öyle
tehlikeliymiş ki içindekiler ortaya dökülürse yer yerinden oynayabilirmiş.
Yine o memlekette şöyle bir de söz varmış: Denirmiş ki,
askerliğin başladığı yerde mantık biter! Misâl; askerde, 1 yumurtayı
sekiz kişiye taşıtırlarmış…
Neden?
E, işte mantık yok ya! Mantık yok asker çok… Asker
çok iş yok!
Asker çok, iş az olunca, bazen sekiz kişiye 1
yumurtayı taşıma görevi veriliyormuş.
Peki,
sekiz kişi 1 yumurtayı taşıma becerisini nasıl gösteriyormuş?
* * *
Kendisini
alâ rütbede bir asker olarak tanıtan kişinin anlattıklarına göre; günlerden bir gün, böyle
bir görevi 8 asker almış. O sakıncalı
yumurtayı,
Peki
diğer 4 asker taşımaya nasıl yardımcı olmuş?
Şöyle: Yumurta konulan bezin iki yanına geçip
münasip yerlerinden tutmuşlar.
Peki,
yumurta nereye ve ne maksatla taşınmış?
Uzak, kimsenin görmeyeceği bir yere taşınıyor… Ki bu
sakıncalı yumurta kimsenin eline geçmesin, orada kırılıp toprağa gömülsün!
Tabii böyle bir taşıma metodu büyük bir taktik
hataya sebep oluyor: 8 kişi dikkat çekiyor… Herkesin dikkatinden kaçsa bile o
alâ rütbede olduğunu söyleyen asker her şeyi görüyor.
Bu askerleri gören o kişi, 8 askeri takip ediyor. Yumurtayı
taşıyanlar iyice yorulduğu, dikkatlerinin dağıldığı bir anda el çabukluğuyla
yumurtayı alıp, yerine yumurtaya benzeyen bir taş koyuyor.
* * *
Sekiz asker, hedeflenen yere varıp yumurta
zannettikleri “nesne”yi kırıp toprağa gömüyorlar. Neşe içinde kışlalarına
dönüyorlar. En kıdemlisi kumandanlarına keyifle tekmil veriyor. “Kumandanım
vazife tamamlanmıştır, vukuat yoktur!”
* * *
Aradan aylar geçiyor…
Yumurta meselesi unutuldu zannedilirken, bir gün, memleketin
matbuatı “Kayıp Yumurta Bulundu” başlıklarıyla ortalığı velveleye
veriyor. Her “taraf” toz duman oluyor.
Ahali,
siyasetçiler, ilim ve fikir insanları, iş adamları, hatta güreşçiler ve
biniciler bile günlerce yumurtayı konuşuyor.
Matbuat, her türlü teferruatı veriyor: Kendisini alâ
seviyede 1 asker olarak tanıttığı halde kimliğini gizleyen o “yiğit”in,
yumurtayı kurtardığı ve kadı’ya gönderdiği bildiriliyor.
Peki,
o alâ rütbedeki asker(!), çok kıymetli yumurtayı kadı’ya nasıl ulaştırmış?
Matbuata göre; yumurtayı küçük bir keseye koyup, bir
posta güvercinin ayağına bağlayarak kadı’ya yollamış. O, canı pahasına ele
geçirdiği yumurtanın başına bir şey gelir diye hiç endişe etmemiş. Nitekim
güvercin ve yumurta sağ selim kadı’ya ulaşmış.
Yumurtayı kurtaran yiğit, kadı’ya, yumurtayı imha
etmeye götüren 8 kişinin adını da bildirmiş... Başka teferruat da vermiş.
Kimsenin görmediği o uzak yerde, o 8 askerin yumurta zannettikleri “nesne”yi
tanınmayacak hale getirmek için tam 35 kere un ufak ettiklerini, tuzla buz olan
“nesne”nin imha olduğuna emin olduktan sonra toprağa gömdüklerini de yazmış.
* * *
Yumurtayı
alan kadı, gerçek mi değil mi, incelesin diye Şeyhülislam’a yollamış. Şeyhülislam en güvendiği
hekimi çağırıp, yumurtayı göstermiş; “Bu yumurta, o yumurta mıdır?” diye
sormuş.
Hekim
uzaktan şöyle bir bakmayla şıppadanak bilmiş: “Evet, bu yumurta o yumurtadır.” O yumurtanın, o yumurta
olduğunu ispat eden vesikaya mühürlerini basmış, kadı’ya yollamışlar.
Kadı, kendi ismini saklama becerisi gösteren
“yiğit”in, sakıncalı yumurtayı imha ettikleri konusunda isimlerini bildirdiği 8
askeri huzuruna çağırmış.
* * *
Kadı, 8 askere ayrı ayrı haklarındaki “yumurtayı
imha” fiili iddialarını sormuş.
8 asker de ayrı ayrı, sorulan sorular karşısında bön
bön bakakalmışlar.
* * *
Meğer sade askerde değil, o memleketin hiçbir yerinde
mantık kalmamış. Zaten ahaliyle askeri birbirinden ayırmak mümkün olmuyormuş.
Nitekim millet asker millet, asker de milletin askeriymiş.
Arşiv