Bu dünyada herkese yer var.
Her şeyden önce Sayın
Başbakan, siyaseti çok ciddiye alıyor. Buna, işini ciddiye alıyor da
diyebilirsiniz. İlçe kongrelerine kadar, neredeyse partisinin hiçbir kongresini
kaçırmıyor. Cumartesi günü, partisinin il kongresine katılmak üzere Kars’taydı.
Bu kadar kongreye katılmak
yorucuysa da işin zevkli ve kârlı tarafları da olsa gerek! Bir kere, Erdoğan
kalabalığa hitap etmekten büyük zevk duyuyor. Kongreye katılmakla partisinin ve
yerel halkın nabzını doğrudan doğruya elinde tutmuş oluyor.
Başbakan’ın gittiği illerde vatandaşın veya partililerinin arasına
girmesi, onlarla yakın görüşmesi de takdire şayan bir hadise. Özellikle
eskiden olduğu gibi şikâyetlere kızmak yerine, dinliyor gözükmesi de herhalde
vatandaşların hoşuna gidiyordur.
Sonra, parti teşkilatını
sürekli teyakkuzda bulunduruyor. Onların rehavete kapılmasını engellemiş
oluyor. Çıkacak muhtemel çatlak sesleri baştan ve yerinde önlüyor.
Kongrelerde konuşmasının
belki de en yararlı tarafı, “Erdoğan
şurada-burada konuştu” diye, medyanın manşete çıkarması. Partisini ve
kendisini sürekli gündemin başında tutmasıdır.
* * *
Nitekim Erdoğan’ın en
başarılı olduğu alan, ülke gündemini sürekli belirleyebilmesidir. Bunu tek başına
mı yapıyor, danışmanları mı yürütüyor, bilmiyoruz. Ama her halükarda “gündemi belirleme” başarısı Erdoğan’ın
artı hanesine yazılıyor.
Gündemi belirlemek demek,
siyasette öncelik ve inisiyatif sizin elinizde demektir. Yapılan araştırmalar,
manşetlere çıkma sayısıyla, partilerin seçimlerde aldıkları oylar arasında çok
sıkı bir paralellik olduğunu gösteriyor.
Sayın Başbakan, gündemi
belirleme üstünlük ve önceliğini tutabildiği müddetçe daima birinci parti
olacaktır. Ülkede ekonomi batmış, insanlar ağır sıkıntıdaymış, hatta
bunalımdaymış, güvenlik zayıfmış, cehalet gırtlağa kadarmış, yolsuzluk her yeri
sarmış; bunlar hep geri planda kalacaktır.
AKP’nin uygulama ve
politikalarının çoğuna muhalifiz lakin AKP liderinin bu başarısını da görmezden
gelemeyiz. Hayran değilsek de takdir ediyoruz.
* * *
Sayın Başbakan’ın takdire
şaşan bir niteliği de İMF’ye karşı son aylardaki tutumu: İçeriden ve dışarıdan “İMF ile muhakkak anlaşmalısınız”
baskısına karşı yiğitçe direnmesidir. Şayet İMF ile anlaşma yapılmaz ve görüşmeler
bitirilirse çok büyük bir puan alacağı kuşkusuzdur. Aynı zamanda, İMF ile bir
anlaşmaya imza atmaması bu millete yapabileceği en büyük hizmetlerden biri
olacaktır.
Arşiv