Bu dünyada
herkese yer var.
Her gün büyük
acılarla uyanıyor, her gece büyük acılarla başımızı yastığa koyuyoruz.
İnsanoğlu çıldırmış gibi gözüküyor. Her saniye çılgınca işler yapıyor. Her
saniye insanlığı, kâinatı tüketecek, telâfisi imkânsız zararlar meydana
getiriyor.
Ülkeye,
topluma, kâinata ve insanlığa en büyük zararı “medya dünyası” veriyor. Halk veya kalabalıklar bunları istiyor bahanesiyle
karşımıza, 24 saat boyunca, ruhumuzu öldüren, kişilikleri yozlaştıran, içimize
yıkıcılık tohumları atan veya içimizdeki yıkıcılığı körükleyen şiddet içerikli
sahnelerle çıkıyor. Zengin olma dürtümüzü istismar eden adinin bayağısı “yarışma izlenceleriyle” hayallerimizi yozlaştırıyor.
Hayal gücümüzü öldürüyor. Abuk sabuk diziler, sabah ve öğlen programlarıyla
vaktimizi çalıyor, enerjimizi felce uğratıyor.
İçimize ve
dışımıza öfke, hayal kırıklığı, aşağılık duygusu, kin, kıskançlık, bencillik,
maddecilik ve hepsinin birden sebep olduğu saldırganlık depo ediliyor. En küçük
bir bahaneyle veya ufacık bir fırsatta patlamak üzere…
Ve patlıyor…
Trafikte
patlıyor…
Ailede
patlıyor…
Sokak ve
meydanlarda patlıyor…
Okulda
patlıyor…
Düğün evinde
patlıyor…
Televizyonlarda
patlıyor…
* * *
ASIL PATLAYAN NE?
1 sene
öncesine kadar sık sık şirketlerden şöyle haberler gelirdi: Filanca şirket kâr patlaması yaptı. Şimdilerde, benzer haber pek yok. Çünkü
şirketler krizde! Şimdi çoğunda patlama yok, çatlama var. Ümit ediliyor ki,
kriz bir an önce bitsin ve “kâr patlamaları” kaldığı yerden devam edebilsin.
Evet, patlayan
şirketlerin kârları…
Popüler
kültürün ve tüketimin ateşlediği kâr patlamaları…
Zengin
ülkelerin zengin insanlarının veya fakir
ülkelerin zengin insanlarının tüketimleriyle büyüyen şirketlerin kâr
patlamaları… Bu arada, Türkiye’de 1, dünyada 850 milyon insan açmış, kimin
umurunda? “Aç” diyorum, “yoksul” değil! Dünyadaki yoksulluk
nüfusu, 50 milyonu Türkiye’de olmak üzere 3 milyardan fazla!
* * *
Dünyayı kasıp kavurduğu iddia edilen bir krizden söz
ediliyor.
Şu 3 milyar
yoksulu, “kriz” ne etkileyecek? Onların zaten hayatı kriz! Banka kredi
vermemiş, satışlar düşmüş, enflasyon artmış-azalmış, piyasa durgunmuş yoksulu
ne ilgilendirir?
Kriz varsa
zenginin krizidir. Gerçi, zengin neden krize girsin o da ayrı! Belki de doğru
tabir “kâr krizi”dir. Büyük
şirketlerin bir süredir “kâr patlaması” yapamamaları krizi!
Buna mukabil
dünyanın her yerinde gittikçe artan bir saldırganlık patlaması var.
Saldırganlığın zarar verdiği kesimler arasında zengin-fakir ayrımı yok.
Dünyadaki boğucu, kirli maddî ve manevî hava herkesi aynı şekilde etkiliyor ve
neredeyse istisnasız herkesi saldırganlaştırıyor.
Belki de asıl kriz insanî olmayan, daha doğrusu
insanlık dışı olan “küresel düzen” in krizidir. Atmosferi gerçek ve mecazî
anlamda kirleten ve hepimizin ruhlarını çökerten, birbirimize düşman eden
düzenin krizi.
Haksız,
adaletsiz, güçlünün zayıfı ezdiği, kitlelerin cahil ve eğitimsiz bırakıldığı,
yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar üreten düzenin krizi…
İnsanoğlu ya
derindeki asıl kriz olan, bu insanlık
dışı düzenin krizini görecek; dolayısıyla çözümü “insanî bir düzen” kurmakta arayacak veya “kâr patlaması” düzenini
sürdürmeyi deneyecek!
“Kâr
patlaması” düzenini sürdürmeye kalkarsa kaçınılmaz olarak şiddet patlamaları da
sürecek.
Muhtemelen
artarak, büyük kitlelerin canına kastederek…
İnsanoğlu insansa, insanî bir düzen kurmak zorunda!
İnsanca
yaşayabilmek için!
Arşiv