BU HATAYI NASIL YAPTILAR?

İsmail Hakkı CENGİZ - 08.03.2011

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Yaşlı başlı adamlar ve kadınlar tutuklandığı vakitler… Olabilir, gizli örgüttür, hakikatleri yargı ortaya çıkaracak deniliyordu!

60’tan fazla gazeteci tutuklanmış… Eh, örgütün medya ayağıdır, zaten bunlar gazetecilik mi yapıyorlardı sanki deniliyordu!

Tutukluluk süreleri yıllar boyu uzuyor, haklarında hüküm verilemiyor… Bu büyük bir örgüt davasıdır, olacak böyle şeyler deniliyordu!

Kaçma ihtimali olmayan şüpheliler sabahın köründe alınıyor, adli tıp-emniyet-savcılık tekrar tekrar gezdiriliyor… Eh arada usul hataları olabilecek deniliyordu!

Bu olumsuzluklar daima ayrıntı olarak kabul ediliyor, gözaltına alınanların, tutuklananların “darbeci” olduklarından, davanın ciddiyetinden, “derin devlet”in açığa çıkarılacağından hiç kuşku duyulmuyordu. 

Ta ki davanın en mühim dayanaklarından “darbe günlükleri”ni yayınlayan Ahmet Şık’ın ve Hrant Dink cinayetindan yola çıkarak “derin devlet”i aydınlatmaya çalışan Nedim Şener’in tutuklanmasına kadar!

x   x   x

Vay canına!

Nasıl böyle bir şey olabilirdi?

“Dava”nın ve AKP iktidarının en sadık, en ateşli destekçileri hayal kırıklığı içinde şok geçiriyor…

Hadiselere hiç beklenmeyen çevrelerden tepkiler “dalga gagla” yükseliyor!

Misâl; “Haklı gerekçelerle ve ciddi delillerle açılan Ergenekon soruşturmalarında da ‘ölçünün kaçması’ tehlikesi ortaya çıkmıştır.” demeye başlayanlar (Taha Akyol, Milliyet, 07 Mart)…

Misâl; Kendisi derin endişelerini dile getirdikten sonra Jenkins adlı yabancı bir araştırmacının sözlerini bir makale boyutunda sütununa taşıdıktan sonra, yazısını onun “Nedim tutuklandıysa herkes tutuklanabilir” cümlesiyle noktalayanlar (Aslı Aydıntaçbaş, Milliyet, 07 Mart)…

Misâl; daha geçen hafta, “Türkiye’nin tahliye operasyonu göz dolduruyor” diye iktidara övgüler düzerken, “basın özgürlüğü açısından Türkiye Mısır için değil, Mısır Türkiye için bir model olacak.” diye “dalga”  geçenler (Semih İdiz, Milliyet, 07 Mart)…

Misâl; “Bu işin tadı iyice kaçtı” başlığı altında “Unutmayalım ki bir iktidarın demokratik meşruiyeti, sandıkta aldığı oylar kadar muhaliflerinin özgürlüğüyle de ölçülür. Zaman, ikincisini savunmanın zamanı.” diye iktidarı ve kamuoyunu uyaranlar (Mustafa Akyol, 07 Mart, StarGazete)…

Liste uzayıp gidiyor…

İktidarın en militan yandaşlarından ve bu “dava”ya yürekten inananlardan, pek ünlü olmayan bir köşeci kadın bile; “Bunlar (Silivri’de yatan gazetecileri kastediyor) gazeteci falan değil, gazetecilik kisvesi altındaki teröristler” dedikten sonra ilave ediyor: “Fakat Ahmet Şık ve Nedim Şener benim için hala gazetecidirler.” (Habertürk Tv, 07 Mart)

Hımmm…

Demek ki bu adı geçenler gazetecilik yaptıkları halde tutuklanmışlar.

Demek sana göre öyle!

Peki, sana göre bile en azından 2 gazeteci “haksız” yere tutuklanmışsa, bu yıllar süren “dava”da yıllardır içeride yatan gazeteciler ve başka meslek sahipleri de haksız yere tutuklanmış olamaz mı?

x   x   x

Sağ olun, Ahmet Şık ve Nedim Şener… Sayenizde, “dava”ya en koyu peşin hükümlerle bakanlarda bile soru işaretleri oluştu…

Nitekim Cumhurbaşkanı Gül bile “kaygı duymaya” başladı.

Daha ne olsun?


Önceki yazılar

Tarih: 08.03.2011 Okunma: 619

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?