HAYATIM BOYUNCA BİN KEZ UYARDIM, BİR KEZ DAHA UYARIYORUM…

Özgür DENİZ - 21.02.2023

Bildiğimin farkında ve bilincinde olduğum halde susamam. Biliyorum yani, bildiğim halde nasıl gizleyebilirim? ‘’Bildiğini saklamayacaksın, bilmediğini de öğreneceksin’’ diye buyrulmuş. Bildiğimi söylüyorum, bilmediğimi de öğrenmeye çalışıyorum. Bildiğimin okyanusta damla olduğunu da biliyorum, bildikçe bilgiye susadığımın da farkındayım, bu yüzden de hayatım boyunca öğrenmeye çalıştım. Aklı ve bilgiyi verene ihanet edip, bilmiyormuşum gibi mi yapacam? Konuşmazsam Allah gücenir. Uyarmazsam, gazapla uyarılırım. Uyarmazsam, sonra, gelen beni niye buldu diye sormak hakkını kaybederim. Ben korkuyorum kardeşim. Ben vazifemi yapmakla sorumluyum kardeşim. Kimin ne yaptığı ya da yapmadığı bendenizi ilgilendirmez. Bendeniz benden sorumluyum. Ve içimden bir şey vazifeni yap diyor. Biliyorsun işte, bildiğin kadarıyla konuş, susma diyor. Göz kapama, kulak tıkama, kafanı kuma gömme, vicdanını susturma diyor. Ve tüm insanlığı açıkça uyarıyorum! Ölmeden söylemek zorundayım. Ki, ölmeden olsun olacak olan. ‘’Kendi ellerinizle işledikleriniz yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Başınıza gelen tüm musibetler kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Geldiği zaman sadece zalimleri bulmayacak fitneden, ateşten sakının. Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur. Allah sevdiği kuluna tüm varlığı yardımcı kılar. Sessizce, yapayalnız, çaresizlik içinde dua edenin bir Sevdiği olduğunu ve Sevilenin de sevene uzak olmadığını asla unutmayacaksın. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünemez.’’ Derin düşüneceksin derin, olabildiğince derin, düşünenlere de düşman olmayacaksın. Uyaranlara düşman olmayacaksın. Uyarılacaksın ki, uyarılmadım demeyeceksin, bilmiyorum demeyeceksin. Maddi ya da manevi günahlar işlemeyeceksin. Yani bilime ve ruhuna ihanet etmeyeceksin. Masuma ve mazluma dokunmaktan, yetim malına el uzatmaktan sakınacaksın. Allah’ın gazabından korkacaksın. Allah’ın intikamından korkacaksın. Allah’a iftira atmayacaksın. Herkes haddini bilecek. Haddini aşarsan, had bildiren olduğunu unutmayacaksın. El koyun el, halktan çalınmış olanlara, gasp edilmiş haklara, haram servetlere el koyun. Tüm kirli paralara el koyun. Midelerde ki haramlar, kasalarda ki haramlar boşalmadıkça, tabiatın öfkesi dinmez. Yemin ediyorum tüm mevcudiyetimiz haramla lebalep. Milyonlar haram yiyor, milyonlar bakıyor. Yiyen de suçlu, bakan da suçlu. Yemeyeceksin kardeşim, yiyorsa bakmayacaksın kardeşim. Yemeyeceksin ve bakmayacaksın! İçimiz haram, dışımız haram, kasamız haram, kesemiz haram. Mülkün sahibi Allah. Sahibi olan şeyin sahibi olmaya yeltenmeyeceksin. Herkese ait olana el koymayacaksın hiçbir yolla. Ayrıca Allah’a saygılı olacaksın. Bir an evvel mazlumların acıları dindirilmelidir. Karşılıksız olarak ev ve iş sahibi yapılmalıdır mazlum ve mahzun olanlar. Birileri konforlu, görkemli, şatafatlı hayatlar yaşarken birileri ölmemeli, bu gazabı çeker. Göğe yükselenin, nasıl, ne zaman, nere düşeceğini bilemezsin, apansız yakalar Allah. Helak ettiği tüm kavimlere böyle seslenmiştir Allah; ‘’apansız yakalayıverdik onları!’’ Birileri keyif yaparken, birileri çıplak ayakla dolaşmamalı. Birileri gülerken birileri gözyaşlarında boğulmamalı. Gazap gelirse hiçbir çare fayda etmez. Şu an bir an da fışkıran milyonlarca, milyarlarca para bugüne kadar yanlışların tamiri için kullanılsaydı olmaz mıydı, şimdi acılar daha az olurdu, vicdanlar rahat olurdu. Bir avuç kodaman milyonların ekmeğine el koymuş. Milyonlar canları çıkarcasına hayat kavgası verirken, şimdi kilitli kasalardan milyonlar, milyarlar fışkırıyor. Nereden çıktı bu paralar, bir kişiden nasıl oluyor da milyonlar, milyarlar fışkırıyor? Gerçekten nasıl ve nereden bulmuşlar o paraları? Devlet olsa eyvallah diyecem, zira devlet hazinenin emanetçisidir. Ama senin, benim gibi biri nasıl oluyor da akla hayale gelmeyecek bir parayı bir anda ortaya koyabiliyor? Bu resim izaha muhtaçtır. Bu resim behemehâl izaha muhtaçtır. Öyle ya, nasıl elde ettin, hangi yolla, ne şekilde elde ettin? Ne yaptın da kazandın? Ne kadar verdin de bu kadar aldın? Cevabı varsa eyvallah ama cevap verilmeli mutlaka. Paran yoksa sürüneceksin, güvende olmayacaksın, çaresizlik içinde kıvranacaksın ama milyonlar, milyarlar kasalarda kilitli kalacak, haramlarla göbekler şişecek. Halkın parasıyla sefa süren şiş göbekli şebeklerden halkın parası tahsil edilmelidir bir an evvel. Gelir adaleti behemehâl temin edilmelidir. Çünkü adalet öldüğünde ölmeyecek hiçbir şey yoktur, yemin ederim her şey ölür, farkında bile olamazsın. Bunu yapmayacaksın, sonra da mutlu yaşayacaksın öyle mi? hayır bu kabil değil. Sen paranı saklayacaksın, sakladığın paraları diriler için kullanmayacaksın, istifleyeceksin durmadan, birileri aç sefil yaşarken sen tıka basa doyacaksın, millet enkaz altında kalınca kullanacaksın, onu da nasıl kullandığın belli. Abicim şu kadar daha artır, bu kadar daha artır, senin için feda olsun abicim, nasıl oluyor da milyonlar birilerinin hatırına feda oluyor, halk bu haldeyken, bu insanlığa hakarettir. Kapitalizm lanettir, insanlığın belasıdır, azabı çeken şeytandır. Bu soygun düzeni öldürüyor, bu kapitalizm öldürüyor, kapitalizm ne zaman yaşattı ki zaten? Hatta öldürmüyor süründürüyor. Millet kan kusup kızılcık şerbeti içerken, bu düzenin efendileri şaraplarını yudumluyorlar, şampanyalarını patlatıyorlar. Bu amansız paradoksu çözmek şarttır. Behemehâl şarttır ve isticalen çözülmelidir. Allah’ın istediği düzen bu düzen değildir. Bu ülke zengin, bu ülke sanıldığından çok zengin. Ama halka ait olan birkaç kişiye ait kılınıyor. Bu da gazabı çekiyor. Masumlar acılar içinde kıvranırlarken, birileri keyif içinde, lüks içinde yaşıyorlar. Bir yanda cehennem varken diğer yanda cennet olamaz, bu cennet keyif vermez, azabı çeker, çekiyor. Bir yanda ayaz varken diğer yanda bahar olamaz. Bu bahar sahte bir bahardır, bu bahar dondurmaz, öldürür. Bakınız insanlık toprağında acılar zehir gibi akarken, birileri şerbetleniyor. Bu vicdanları yaralıyor. Bu kendi ellerimizle yaptığımız bir kötülüktür ve kendi ellerimizle yaptığımız kötülükler yüzünden düzen bozuluyor ve her türlü belalar yağmur gibi yağıyor. Süzme geri zekâlı olduğumuz için bunun fevkinde olmuyor olabiliriz ama olduruluyor işte ve çok acı bir şekilde. İnsanlık, insanlık düşmanları tarafından soyuluyor asırlardır ve asırlardır mazlumlar, masumlar çok büyük manevi acılara maruz bırakılıyorlar. ‘’Zulmetmeyeceğiz ve zulme meyledenlerden da olmayacağız. Zira bizde helak olanlardan oluruz.’’ Gelip bizi de bulacak fitneden, ateşten sakınacağız. Uyarmazsak, meyledersek sakınmış olamayız ve bulacağımızı buluruz. Herkes bir olup halkın parasını çalarsa, çalınan paralar çelik kasalarda saklanırsa, halk acılar içerisinde kıvranırsa ve acılar içinde kıvranan masum ve mazlum halk bir de manevi acılara gark olursa, merhamet yok olursa, adalet ölürse, ahlak çökerse ne bekliyoruz biz? Halktan aldıklarını yine halka veriyormuş gibi yapıp, yine halkın olandan af bekliyorsun ve böylece devir daimle bir sömürü çarkı işliyor. Bu yanlış, çok yanlış, yemin ediyorum yanlış bu. Halktan aldığını yine halka veriyormuş gibi yapıyorsun, sonra yeniden teşvikler alıyorsun, verginden indiriyorsun. Bu ahlaki de değil, adil de değil, vicdani de değil. Bu amansız ve acımasız bir sömürüdür. Kuralına uygun soygundur. Kimse haksızlıklara karşı susmamalı. Herkes vazifesini namusluca yapmalıdır. Kimse benim evim çelikten dememelidir. Kimse benim arabam yanmaz, gemim batmaz dememelidir. Her şeyin sahibi olan öyle bir gazapla gelir ki, toprak bütün olarak çöker, gök bütün olarak iner ve apışıp kalacak fırsatın bile olmaz. Hep birlikte her türlü kötülüğe karşı geleceğiz. Hep birlikte yanlış olan bir şey varsa hayır diyeceğiz. Masum canların alınmasına, yüreklerin yanmasına yol vermeyeceğiz. Böyle yaparsak, yaptıklarımızın karşılıksız kalmayacağını bileceğiz. Ne kendimiz yanlış yapacağız ne de yapılan yanlışlara göz yumacağız. Kötülerin birbirini kollamasına ve kötülüklerin birbirini takip etmesine hayır diyeceğiz. Maddi yanlışlara da, manevi yanlışlara da dur diyeceğiz. Başımıza gelen her türlü musibetin ve belanın, kendi ellerimizle işlediklerimiz yüzünden geldiğini idrak edeceğiz ve ona göre hareket edeceğiz. Birileri kuru ekmekle geceyi geçirirken, birileri çıplak ayakla gezerken, birileri milyarlık yatlarda yaşayamaz. Yaşarsa nasıl yaşadığı sorulur. Nasıl kazandığı sorulur. Sorulmak zorundadır. Sorulmazsa bu kötülüklere ortak olunmuş olunur. Allah’a ait olanı kendimize ait kılmayacağız. Yeryüzünde ki, acıların, sefaletlerin, yoksullukların ve yoksunlukların sebebinin bu olduğunu idrak edeceğiz ve ona göre hareket edeceğiz. Bilakis o zaman gelen bela da ayırmaz ortak vurur. Millette ait olanı lütufmuş gibi bir de milletin gözünün içine sokarcasına göstermeye yeltenmeyeceksin. Bu da gazabı çeker. Hiçbir kötülüğe hiçbir güzelliği payanda yapmayacaksın. Kötülükleri güzelliklerle meşrulaştırmaya çalışmayacaksın. Hakikati yalanla örtmeyeceksin. Hiçbir değeri kullanmayacaksın, kirletmeyeceksin. Kirlenmeyeceksin ve kirletmeyeceksin. Söylemeyeceksin, yaşayacaksın. Kullar görmüyor diye düşünmeyeceksin, her şeyi bir Görenin olduğunu asla ve kata unutmayacaksın! Kulların çaresiz olacağını bildiğin gibi, çaresiz olmayan Biri olduğunu da bileceksin ve asla unutmayacaksın. UNUTTUĞUN DA YOK OLACAĞINI ASLA VE KATA UNUTMAYACAKSIN..! Artık tövbe etmeliyiz, arınmalıyız, her türlü günahtan el, ayak çekmeliyiz. Bundan böyle yaptığımız her şeyi bin düşünüp bir yapmalıyız. Artık tercih bizim ve biz tercihimiziz! Ağlatılmadan ağla, ölmeden öl!


Tarih: 21.02.2023 Okunma: 233

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?