ACIYI YA HERKES HİSSEDECEK YA DA HİÇKİMSE HİSSETMEYECEK KARDEŞİM...

Özgür DENİZ - 27.12.2022

Dosdoğru olmak ve dümdüz konuşmak zorundayım. Defaatle söyledik, bir daha söyleyelim, tekrarın faydası olur zararı olmaz; kimse kusura bakmasın ve herkes dürüst olsun kardeşim. Dürüst olacaksın kardeşim dürüst. Doğru olacaksın kardeşim doğru. Benim karşıma başka şeylerle çıkmayacaksın, doğruluğunla, dürüstlüğünle çıkacaksın, o vakit al canımı git. Bendenizden eğrilik beklemesin kimse, çünkü onursuz değilim. Bu hayata bir kez geldim ve bu hayattan bir kez gidecem, bin defa gelip bin defa gitmeyecem, öyleyse tertemiz geldim, tertemiz gidecem, ahdettim. Dürüstlüğü de, sahteliği de, eğirliği de, doğruluğu da hissedecek zekaya sahibiz. Bu ülke zengin, martaval okumasın kimse. Bir halk ozanının dediği gibi; gelen yedi bitmedi, giden yedi bitmedi, tükenmeyen malı varmış vesselam. Bu ülkenin tükenmeyen hazinesi var ve kimse kalkıpta bu ülkenin fakir olduğunu söyleyemez. Bu konuda hiçbir bahane kabul etmiyorum şahsen. Kafamın tasını attırırsanız, en sonunda şunu söylerim; batarsa da batsın, hakkım verilsin kardeşim. Öyleyse batmayıversin. Ben mi batırdım ya da batırıyorum da suçlu olacam ve neticesine katlanmak zorunda kalacam? Doğduk doğalı cezasını biz çekeriz yapılanın, edilenin, ödülünü de başkaları toplar. Külfeti bana, nimeti başkasına düşemez her zaman kardeşim. Külfette de nimette de ortaklık, eşitlik esastır, esas olmalıdır. Biz bu ülkenin üvey evladı değiliz. Hele hele ömrümüzü bu ülkeye vermişsek, hiç değiliz. Böyle görmekte kimsenin haddi değildir, olamaz. Hiçbir şey durduk yere yok olmaz. Ki, batan bir şeyde yok, bu ülkenin fakir olduğuna da kimse inandıramaz beni. Kimlerin nasıl yaşadığını çok iyi biliyoruz. Nerelere nelerin gittiğini çok iyi biliyoruz. Mal değiliz, kör değiliz, alık ve bön değiliz. Sadece birileri insan değil, herkes insan ya da insan olmaya layık olduklarını eylemleriyle ortaya koyan herkes insan. Bu yüzden her şey birilerinin hakkı olup, diğerlerinin hakkı değildir gibi bir şey olamaz. Herkes eşittir ve eşit olmak zorundadır kardeşim. Eşitliği kabul etmeyen çekip gidecek. Bu ülkenin hazinesi milyonlarca insanın terinden, yaşından, kanından, emeğinden alınanlarla doldurulmaktadır, sadece birilerinin ya da birkaç kişinin bağışıyla değil. Öyleyse o hazineden herkese hak ettiği kadar gidecektir, gitmelidir. Kimsenin hakkını kimsenin kısmaya hakkı yoktur, olamaz. Hayallerle de yaşamıyorum, gerçekler buz gibi dokunuyor tenime yani gerçeklerle yaşıyorum. Hayatın içindeyiz ve yaşam koşullarının olanca acımasızlığıyla karşı karşıyayız. Gören biziz, bilen biziz, hisseden biziz yani kimse kalkıpta palavra sıkmasın, maval okumasın. Zorluklarla savaşan da biziz. Ya cehennem ateşinde yanar gibi yanıyoruz ya da kutuplardaymışız gibi donuyoruz. Birileri gibi cennet bahçelerinde yaşar gibi yaşamıyoruz. Bu yüzden kimse kendi hayatı üzerinden başka hayatları değerlendiremez ve buradan yola çıkarak her şeyin güzel olduğunu söyleyemez. Aptal değiliz, geri zekalı da değiliz. En azından bendeniz böyle değilim ve bu şekilde algılanmakta istemem. Bilakis beni böyle görenin mutlak ve muhakkak olarak aptal olduğuna, geri zekalı olduğuna, saf odun olduğuna kesin olarak inanırım, çünkü kesin olarak böyledir, karşısındakini böyle gören. O zaman geleceksin beni dinleyeceksin insan gibi kardeşim. Beni derken, elbette hayatı olanca acı, ağır ve sert gerçekleriyle yaşayanları. Göreceksin gerçeklerin ne olduğunu ve nasıl acıttığını o vakit. Düşünebiliyor musunuz ya, bugün hayata yeni adım atan bir insan kendi ülkesinde araba almayı bırakın alma hayalini bile kuramıyor, ev almayı bırakın ev alma hayalini bile kuramıyor hatta bunları unutun, daha acısı yuva kurmasını bırakın yuva kurma hayalini bile kuramıyor artık. Sanki hayat bir avuç kodaman için var ve bu ülke bir avuç kodamanın babasının çiftliği ve bu ülkenin hazinesi bir avuç kodamanın babasının hazinesi, böyle bir şey olabilir mi ya? Ne yani birileri hayatın acılarını içmeye, birileri de sevinçlerini yudumlamaya mı geldi? Birileri cehennem ateşlerinde yanmaya, birileri de cennet bahçelerinde dolaşmaya mı geldi? Birileri mıknatıs gibi her derde yapışmaya, birileri de dert nedir tanımadan ölmeye mi geldi? Kimin dünyası burası? Tanrı’nın mülküne metazori çökenlerin mi yoksa namusluca, onurluca çalışıp, helalinden kazanıp, ağız tadıyla yaşamak isteyenlerin mi yahut herkesin adil temellerde eşit bir şekilde hep birlikte insanca yaşamak arzusuyla dolu olanların mı? Ya düşünebiliyor musunuz; insana dokunan, insan için yaşamsal gereksinim olan, onlar olmadan insanın olamayacağı ne varsa ateş pahası. Yemek cehennem, içmek cehennem, giymek cehennem, gezmek cehennem, hülasa; yaşamak cehennemin ta kendisi. Araba hayal, ev hayal ve hayal, hayali kurulan her şey. Böyle bir şey olabilir mi ya? Yemin ediyorum nice insanlar yaşamak nedir hissetmeden ölüp gidiyorlar ya, ne demek bu hissedebiliyor musunuz ya? Ya düşünebiliyor musunuz, bugün yuva kurmaya karar veren iki genç, yuvalarında yaşamayı bırakın, sadece o yuvayı kurmak için ömürlerini bedel olarak sunmak zorundalar. Böyle bir şey olabilir mi ya? Gençler ne hissedecekler böylesi acımasız ve zalim bir hayatta, yarınlara nasıl umutla bakacaklar, daha yola çıkmadan yorgunluk hissedip, oldukları yere çöküp kalmayacaklar mı? Yazık değil mi bu ülkenin gencecik çocuklarına, mazlum ve masum insanlarına? Bu gerçekleri görecek, bilecek, hissedeceksiniz kardeşim, iliklerinize kadar hissedeceksiniz, ki, sahte dünyalarda yaşamayacaksınız ve hayatı ergen çocuklar gibi toz pembe zannetmeyeceksiniz, gerçekleri hatırlatanlara da kızmayacaksınız. Ya bugün bir öğretmenin emeklilik parası bile bir yuva kurmaya kifayet etmiyor. Bu nasıl bir iştir ya? 40 yıl ömür verecek ülkesinin çocuklarına ve yarınlarına, istiklaline ve istikbaline ama çerez parası tutuşturulacak eline ve hadi güle güle denilecek. Böylesi bir şey olamaz ya, olsa da kabul edilemez, vicdanlar kabul etmez böylesi bir rezilliği. Ayıptır, günahtır, yazıktır ya. Adalet yoktur burada, ahlak yoktur, vicdan yoktur, insaniyet yoktur, hukuk yoktur. Bugün bir öğretmenin emeklilik ikramiyesi hiç olmazsa 1.000.000 TL olmalıdır ki, en azından bir araba alabilsin ya da üzerine koyabilirse biraz daha koyup ev alabilsin. Bir kelime öğretinin kırk yıl kölesi olunur der bizim medeniyetimiz ya, biz hangi medeniyeti yaşıyoruz acaba? O da bugün için. Çünkü günden güne daha da yaşanmaz hale gelen bir hayatla karşılaşıyoruz. Bir an önce ne pahasına olursa olsun hangi bedel ödenerek yapılacaksa yapılsın, adalet temelinde işleyen bir nizam tesis edilmelidir. Bilakis bu cehennemle daha fazla gidemez insanlık. Kötü bir şey söylemiyorum, fazla bir şey istemiyorum. İnsanca konuşuyorum, insani taleplerde bulunuyorum, insanlık adına istiyorum. Ya herkes mi kodamanlar için var olur, yaşar, çalışır, savaşır insanlık toprağında? Ya mustazaflar, ezilenler için varolacak, yaşayacak, çalışacak, savaşacak kimdir? Ya düşünebiliyor musunuz; işçilerin haklarını aramaları gereken sendikalar bile işçiyi sırtından hançerliyor, devlet fazla vermek istiyor, o daha azına razı olmayı bırakın daha azını kendisi istiyor. Elbette işçiler de müstahak ki, bu türleri omuzlarında taşıyor. Yazıklar olsun ya, insanlığımdan utanıyorum böylesi insan görünümlü yaratıkların yaşadığı bir dünyada, onların arasında yaşadığım için. Eğitim dünyasına dair sendikalar çok mu farklı? Kimse benim karşıma ben eğitim sendikasıyım diye gelip laf salatası yapmasın. Eğer gerçekten eğitim sendikası ise, gerçekten eğitimcinin yanında ise ve eğitimci için dövüşüp, eğitimcinin hakkını arıyorsa, ilk evvelde bu tür rezil durumların son bulması için onurluca, şereflice, ,insanca kavgasını versin, ondan sonra sendika olduğundan bahsetsin, huzura çıksın. Yoksa hadi ordan sözünü duymaktan başka karşılaşacağı hiçbir şey olmayacaktır. Bugüne kadar hiçbir sendika öğretmenler için kavga etmedi, kendi ideolojileri, menfaatleri için kavga etti. İnsanlığın renklerini dikkate alarak yön tayin etmedi. Oysa insanlık muhtelif renklerden müteşekkildir ve tüm renkler dikkate alınarak sendikal mücadele verilmeliydi, sadece kendi renginden olanlar için mücadele verirsen, bunun akim kalması mukadderdi ama ne hazindir ki hep bu minvalde verildi mücadele ve nihayetinde de akim kaldı tüm mücadele. Eğitimcinin maaşı asgari ücret düzeyine düşmüş, öğretmen kadar dirsek çürütmeyen öğretmenden fazla maaş alıyor. Hadi yalanlayın. Ondan sonra bu ülkede eğitim sendikacılığı varmış, hadi ordan. Sendikacı politikacının kuyruğu, yamağı, dalkavuğu olmaz. Sendikacı, sendikacılık yapar, hak arar, isyan eder, kavga verir, amansızca pazarlık yapar, istediğini almadan kalkmaz oturduğu masadan. Göz boyamaz, karşısındakileri aptal yerine koymaz, mal gibi görüp sürü gibi güdeceğini düşünerek hareket etmez. Ya sendikalar, bugüne kadar eğitimdeki hangi ciddi açığın kapanmasını sağladılar? Buyurun gösterin ya, ıvır zıvır şeyleri aldıklarını bir şey sandılar sadece. Bu ülkenin politikacıları da, gazetecileri de, sendikacıları da ve sair tüm tarafları da maalesef kapitalistler için çalışıyorlar ve kendi insanlarını kapitalistlere pazarlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Saf ve ölümsüz gerçek budur, yüreğiniz ve cesaretiniz varsa hodri meydan. Gerçekten dürüst müsünüz, samimi misiniz, nesillerin derdini dert ediniyor musunuz, nesillerin sağlıklı ve güzel yetişmelerini istiyor musunuz? O zaman öğretmene değer vereceksiniz hatta tüm meslek sahibi insanlarına değer vereceksiniz yani hayatın her alanında ve tarafında eşit olacaksınız, o zaman görün bakalım noluyor; öğretmen giyecek potinlerini, geçirecek sırtına hırkasını, atlayacak arabasına, açacak müziğini, düşecek yollara, farklı bir heyecanla coşkuyla açacak sınıfın kapısını, gülücükler sunacak çocuklara, sevgiyle saracak onları ve aydınlık yarınlara çıkarmak için kutsal bir kavga verecek. Göreceksiniz o zaman nasıl oluyor bu ülke, ne hale geliyor çocuklar, hissedebiliyor musunuz? İnsanlara mutlu hissettireceksiniz kardeşim mutlu, o zaman görün bakalım neler oluyor bu hayatta. Lütfen artık, ya hep birlikte gülelim ya da hep birlikte ağlayalım, ki; kardeşlik olsun, adalet olsun, eşitlik olsun, kimse kimseye ters bakmasın, şüpheyle yaklaşmasın, kimse kimseden korkmasın, herkes herkese güvensin. İşte o zaman dünya platformunda kudretli bir ülke, güçlü bir millet, sözü olan bir medeniyet olmayı başarabiliriz. Bilakis daha çok bocalarız bu insanlık toprağında, hayat yolunda, bir milim de ileriye gidemeyiz. Ya birlikte başaracağız ve kazanacağız ya da birlikte düşeceğiz ve kaybedeceğiz! Karar bizim, kader bizim.

Tarih: 27.12.2022 Okunma: 167

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?