EMPERYALİZM VE SAVAŞ...

Özgür DENİZ - 27.02.2022

Haddizatında emperyalizm bir olgu olarak mevcut mudur, bu şekilde tanım bulan küçük şeyler, düşünceler, duygular, algılar, anlamalar, hareketler, eylemler, yaşam biçimleri var mıdır ve tüm bunlar teorileşmiş halleri olan emperyalizm olarak karşımıza çıkmazlar mı ve elbette her teorinin de bir pratiği bulunmaz mı yani olgular illaki olay boyutuna taşınmazlar mı? Emperyalizm yayılımcılıktır, yayılmacılıktır, sömürgeciliktir. Bu budur, sözü uzatmak lüzumsuzluktur yahut gerçeği söze boğmak gerçeği öldürmek değil midir, tıpkı akademik lafazanların ve kölelerin yaptıkları gibi, bin laf ederler bir hakikat barınmaz içinde? Yalınlık ve basitlik anlamayı kolay kılar. Yayılmak, sömürmek onun ruhudur. Çünkü yayılarak, sömürerek var olur, yaşar. Bunu yapmadığı takdirde yok olacağı kâbusuyla yaşar her an. Bunun en dibindeki düşünce, burjuvazinin mülkiyet telakkisidir. Emperyalizm yeryüzünü bir mülkiyet olarak görür ve onun kendisine ait olmasını, çendan kendi hâkimiyetinde olmasını ister, bu teorisidir ve bunu pratikte savaş olarak gösterir. Yayılsın ki, kaynakları inhisarına geçirsin ve dilediğince kullanma imkânına kavuşsun hatta insanlık üzerinde mutlak bir egemenlik tesis etsin, egemenlik tesis etsin ki her alanda ayrıcalıklar elde etsin yani üstün olsun. Ayrıcalıklı ve üstün olsun ki, belirlenen değil belirleyen o olsun. Böylece kendisinin bekasını temin edeceği kültürünü yaratsın ve o kültür tavassutu ile o kültüre istinat eden kurumları teşekkül ettirsin ve o kurumlar tavassutu ile de kendini pazarlasın yani hayata ait olsun ve ait olduğu hayatı da kendinin kılsın. İstediği gibi talimatnameler göndersin, ültimatomlar yağdırsın, direktifler versin. Bireysel bazda da böyledir bu, gurupsal ve devletsel bazda da. Yani emperyalizm bireyde başlayarak topluma oradan da devlete sirayet eden kirli, kanlı ve karanlık bir zihniyettir. Gerek ulusal pazarlarda, gerekse toplum pazarında sermayenin birkaç elde dolaşmasını ister ve bunu başarır da, tabi ki devlet gücü tavassutu ile ve devlet gücü denilen silahlı güçlerin muhafazasında. Oysa birkaç elde dolaştırılan sermaye milyonlarca insanın emeğiyle, teriyle, yaşıyla, kanıyla teraküm etmiş ortak bir kaynaktır ama o bunu umursamaz, toplanana konmak ister, bunu da kendine hak olarak görür. Emperyalizm arsızdır, hırsızdır. Pazarların kontrolü kendisinde olsun ister. Savaş burada yol açıcı bir işlevsellik görmektedir. Savaşı başlatsın ki, istediği toprağa istediği gibi girsin ve o topraklardaki pazarları inhisarına geçirsin, bunu yapsın ki, o topraklarda ki halklara kolayca hükmedebilsin. Hem silah satarak kazanır hem de kaynakları yağmalayarak. Bunu da halkları polarize ve atomize ederek becerir. Kendine karşı olanların karşısında illaki kendi yanında olacak olanların da bulunmasını ister aynı halkın içinde. Savaş emperyalizm için varoluş gerekçesidir. Bu yüzden sebep aramaz savaşmak için. Zaten mevcudiyetinin müsebbibi savaştır. Savaş yoksa emperyalizm ölüdür. Savaş varsa emperyalizm diridir ama halklar ölüdür. Bunun aksi kabil değildir. Ve hiçbir savaş geçmişe dönük olmaz, geleceğe yönelik olur. Çünkü her şey geleceğe dair planlanır, beslenir, düşünülür. Belki geçmişten sebepler türetilebilir ama sonuçları gelecektir. Emperyalizm daima gelecek korkusuyla yaşar, bu yüzden de geleceğini tahkim etmek ister. Burjuvazi varlığını toplum tarlasındaki çelişkilere borçludur, bu yüzden çelişkilerin daha da kesifleşmesi için çalışır. Çünkü çelişkiler kafaların karışmasını tevlit eder, kafaların karışması farklı yaşamları intaç eder, farklı yaşamlar da yaşamlar arasında müsademe demektir, müsademe de emperyalizmin yaşamlara sızması demektir. Çelişkilerin giderilip her şeyin netlik kazandığı bir yerde burjuvazi tutunamaz, çünkü tutunacak dal bulamaz. Burjuvazi tutunamazsa, dayanağı olan ya da hayatta kalmasını ve hayatı kontrol etmesini sağlayan emperyalizm de yaşayamaz. Ha bu arada varlığının idamesini de çelişkiler sağlar elbette. Yani garip bir dilemmadır bu, çözülmesi girift ve çetrefilli olan. Emperyalist güçler harekete geçtiği vakit istatistik tutmazlar, olacakların ve öleceklerin hesabını yapmazlar, önemli olan hedeflenen noktaya varılıp varılmayacağıdır. Sizler emperyalistleri birbirlerinden farklıymış gibi algılarsınız, oysa onlar arka planda bir konsorsiyumdur ve birinin yaptıklarından diğerlerinin de haberleri vardır, tepkiler her zaman göstermeliktir, gerçekçi değildir. İnsanlar da öyle değil midirler, hangi insan geçmişi için yaşar, harekete geçer? Emperyalist zihniyete boyanmış bireyde, toplum da, devlette mahiyet olarak aynıdır, birbirine benzer ve birbirini tamamlarlar haddizatında, bu yüzdendir emperyalizmin yok olmasının zor olması ama zoru da başarmaktan başka çaresi yoktur insanlığın. Yaşam geleceği önceler. Öyle değil midir, hep hayal kurulmaz mı ve hayalleri tetikleyen de gelecek kurgusu değil midir? Elbette geçmişi kullanır ama her şey gelecek içindir. Hem biriktirmek, hem güç elde etmek, hem geleceği belirlemek emperyalizm için nedensellikleri oluşturur. Emperyalizm kendinde olanın bir gün tükeneceğini, kendine yetmeyeceğini düşünür ve bu onun için itici bir güçtür savaşa doğru. Burada önemli olan nokta şudur; savaşlar kimin yararına kimin zararınadır? Emperyalizm, yayılımcılık, yayılmacılık, sömürgecilik zihniyeti yok edilmeden, savaşı ortadan kaldırmak kabil değildir. Halklar burjuvazinin gizli ya da açık egemenliğine son vermeden savaşların da nihayete ermesi kabil değildir. Önce özbenliğimizden emperyalizmi söküp atmalıyız, sonra da insanlık toprağından tarihin çöplüğüne doğru silip süpürmeliyiz onu büyük bir insanlık devrimiyle. Bilakis halkların gülmesi, kardeşçe yaşaması, özgürlüğün çiçeklenmesi, sermayenin yeniden herkesin ortak mutluluğu için kullanıma sokulması, hakların bizatihi kendilerinin ortak vicdanlarının devlet olması muhal ender muhaldir. Ya olacaksınız ya da öleceksiniz, üçüncü opsiyon yoktur insanlık için! İnsanca yaşamanın bir bedeli vardır ve o bedeli ödemek zorundasınız, insanca yaşamanın pazarlığı yapılamaz zira.

 

NOT: Bu meyanda, NATO denilen örgütlü, resmilik hüviyeti kesbetmiş, varlığını dünyaya kabullendirmiş, güya muayyen ülkeler için koruma kalkanı görevini deruhte etmiş gibi gözüken küresel kötülüklerin membaı olan yapı emperyalizmin en büyük silahlı gücüdür. Nasıl devletlerin silahlı güçleri, devletlerin bünyelerini ele geçirmiş kapitalistlerin, emperyalistlerin, komprador burjuvazinin koruma gücü mahiyetinde ise, NATO da büyük mikyasta küresel kapitalizmin, emperyalizmin, komprador burjuvazinin, küçük mikyasta da Batı kapitalizminin, emperyalizminin, burjuvazisinin silahlı koruma gücüdür, NATO felaketlerin anasıdır haddizatında ve belki de savaşların arka planda ki gerçek muharrikidir. Görünen yüz her zaman aldatıcıdır, belki her şeyde değil ama bazı şeylerde!

Tarih: 27.02.2022 Okunma: 234

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. Hakkı Cengiz

28.02.2022 - 07:38

NOT bölümüne, NATO eleştirisine kadar olan satırlar genel bir emperyalizm eleştirisi içeriyor. Yani şu anda Rusya''nın Ukrayna''ya saldırısı olmasaydı da yazılabilirdi. Oysa şu anda, kameralar önünde, canlı canlı bir saldırganlık, bebek ölümleri dahil sayısız acılar, katliamlar yaşanıyor. NATO hakkında söylediklerine katılıyorum ama belki de onun tuzağına düşen veya onunla işbirliği yapan Rusya''ya, onun ruhsuz başkanına tek söz söylemeyecek miyiz? Hani bizde bir deyim vardır: Hırsızın hiç mi suçu yok? Selâmlar...

Özgür Deniz

28.02.2022 - 08:02

Evet önce olguyu çözümlemek gerekir. Çünkü olayı anlamak için bu bir önkoşuldur. Savaşın ruhunu anlayabilmek için emperyalizmin mutlaka anlaşılması gerekir. Elbette her zaman böylesi bir çözümleme yapılabilir ama barış zamanlarında geri planda kalıyor illaki. Burada kesinlikle Rusya’yı savunmuyorum zaten sizlerde öyle söylemiyorsunuz ama şu bir gerçek ki savaşlarda ne kadar masumlar en büyük zararı görüyor olsalar da maalesef her savaşın bir arka planı mutlaka vardır gerilere gidildiği zaman maalesef halklarını böylesi bir acı sona mahkum edenlerinde suçsuz olmadıkları görülür Kİ nihayetinde her şey emperyalizm adınadır birisi kışkırtır birisi savaşı başlatır. Oysa biz birini masum birini zalim görürüz velakin madalyonun iki yüzü gibidir iki tarafta. Burada halklar uyanık olacaklar Kİ savaşsız bir dünyayı tüm dirençleriyle isteyebileceklerdir. Ateş bu, gelmesi için ilk kıvılcımı çakan kim olursa olsun o kıvılcımın çaklmasına giden yolda sessiz kalanlarda zarar görürler. Bu yüzden topyekun insanlık olarak savaşa karşı bilinçli bir hayır barışa karşı bilinçli bir evet demeliyiz ama bunu hep demeliyiz. Emperyalizme gerçek bir karşı duruş sergilemedikçe ve emperyalizme kendimizden başlamak üzere her zaman da ve her yerde hayır demedikçe ve barış özgürlük adalet eşitlik temelinde yükselen yurtlar inşa etmedikçe maalesef bu tür sonuçlarla hep karşılaşacağız ve maalesef suçsuzlar olmayacağız. Emperyalizmi ellerimizle yükseltelim ama onun ateşinde yanmayalım oh ne ala memleket. Böyle bir şey olmaz olamaz. Ama tabi insanlığın ilk evvelinde daha çok inanan olmasından önce daha çok anlayan olması lazım. Çünkü bugün insanlığın dehşetli bir anlama sorunu var hatta insanlık bugün anlama krizi yaşıyor. NATO gelince; o olduğu müddetçe insanlık daima ateşin üzerinde dans edecektir. DERİN SAYGILAR SELAMLAR SAYGIDEĞER PAŞAM SAYGIDEĞER AĞABEY. KALBEN SONSUZ TEŞEKKÜRLER.