İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...175...

Özgür DENİZ - 16.07.2021

İslamcıları da, Milliyetçileri de, Sosyalistleri de, Kemalistleri de çok garipsiyorum. Tüm kalbimle ve bilincimle söylüyorum bu sözleri. Hepsi ayrı bir âlemde yaşıyorlar. Sanki düşüncelerini başkalarına duyurma, başkalarıyla birlikte yaşama ve düşünceleri temelinde bir dünya kurma idealleri yokmuş gibi yaşıyorlar. Hepsi de kendi kendilerine anlatıyorlar fikirlerini ve kendi içlerinde yaşıyorlar ne yaşıyorlarsa. Ki, bir fikirleri de olduğunu ve olduğu kadarıyla bile fikirlerini bildiklerini de sanmıyorum, fikri temellerine mütenasip yaşamları zaten yok. Mesela; bir İslamcılık güya İslam’ı esas alır ama İslam ile ne derece bağdaşır ve İslami yaşantıları nasıldır İslamcıların? Keza, bir Milliyetçilik Türk Milletini esas alır ama Türk Milletinin töresine sadakatinin derecesi nedir ya da böyle bir dertleri var mıdır Milliyetçilerin? Hakeza, Sosyalizm, güya fikri temel olarak Marksizm’i dolaysıyla Marks’ı temel alır ama Marks’ı ne kadar içinde barındırır ve Marks ile ilintisinin düzeyi ne derecededir Sosyalistlerin ve niçin hep birbirleriyle teati yaparlar, oysa düşüncelerini insanlıkla paylaşmaları iktiza eder, Karl Marks’ın nasıl yaşadığını bilmiyorlarmış gibi yaşamak bir Sosyalist için nasıl bir şeydir, oysa bir Sosyalist umut olduğuna inanıyorsa, ki inanmalıdır, öyleyse bir umut çiçeği gibi açmalıdır halk toprağında ve bir bal gibi olmalıdır insanlık sofrasında? Ve hakeza, Kemalizm, Mustafa Kemal Atatürk’e istinat edilir ama onun ruhunu ne kadar taşımaktadır ve ideallerine ne kadar bağlıdır Kemalistler, oysa bir Kemalist behemehâl Cumhuriyetten ve Cumhuriyetçi olarak yaşamaktan taviz vermemelidir ve Cumhuriyeti öyle bir temsil etmelidir ki, herkes Cumhuriyetin sığınılacak son kale olduğunu bilmeli ve bilinçlerine kazımalıdırlar? Maalesef çok ileri düzeyde bir fikri sefalet vardır bu topraklarda. Ki, dahası fikirlerini de fikirlerinin özüyle mütenasip bir şekilde yaşamıyorlar, yalan yanlış, abuk sabuk yaşıyorlar. Münhasıran gündelik politik kıskacın içerisinde ve dünya nimetlerine erişme kavgası veriyorlar. Şu adam benim fikrimi daha iyi savunur öyleyse ona meydanı bırakabilirim diyemiyorlar hiçbirisi de, çünkü hiçbirinin fikri yok, yaşatmak ve onunla yaşamak istedikleri. Hepsi de kendi temellerini dinamitliyorlar maalesef. Çünkü fikir dolu bir hayat bir başkadır ve bir fikri olan o fikrini önce insanlara sonra da insanlar tavassutu ile hayata egemen kılmak için canını dişine takar ve bunu da zor yoluyla değil gönül yoluyla yapar, çünkü aklı olanlara galip gelmek ikna ile olur icbar ile değil, ama bizler fikirlerimiz varsa bile onu zor yoluyla tolere ettirmeyi alışkanlık edinmişiz. Misal; bir Sosyalist bilmez mi, Karl Marks’ın hangi acıları çektiğini, düşüncesini yaşamak pahasına nelere katlandığını, öyleyse nasıl olurda umarsız, duyarsız davranabilir? Ayrıca kendi fikrimizi kendimiz yaşamayız ama başkalarına dayatıp onların yaşamlarını isteriz. Ne kadar alıkça, bönce bir tavır değil mi Tanrı aşkına? Kendilerini akıllı, âlemi kör ve sersem sanıyorlar. İslamcılar, münhasıran kendilerini ahlaklı sanıyorlar ve cennetin tapusunun kendilerinde olduğunu sanıyorlar, inanmadıklarına inandırmaya, yaşamadıklarını yaşatmaya çalışıyorlar. Bu yüzden de umarsızca yaşayabiliyorlar, insanların kendilerinin yaşamlarını tolere ettiklerini sanıyorlar. Kendileri diledikleri gibi yaşıyorlar ama diledikleri gibi yaşayanları da lanetliyorlar. Dine inandıkları için ahlaka ihtiyaçları yokmuş gibiler. Dinden yola çıkarak ne söylerlerse insanların inanacaklarını sanıyorlar, dini bir afyon gibi kullanıyorlar. Keza Milliyetçiler, vatanın münhasıran kendilerine ait olduğunu ve vatanı ancak kendilerinin savunabileceklerini sanıyorlar ve münhasıran kendilerinin Türk Milletinden olduklarını farzediyorlar ve hayatta da buna göre davranıyorlar, kendilerinin vatan, millet konusunda asla yanlış yapmayacaklarını ama başkalarının kolayca yanlış yapabileceklerini düşünüyorlar, bu olguları adeta bir afyon gibi kullanıyorlar. Hakeza, Sosyalistler, münhasıran kendilerinin dünyayı değiştirebileceklerini, ki, bu öncü olmak bağlamında doğrudur, ancak Sosyalistler böyle bir değişimin öznesi ve öncüsü olabilirler, keza münhasıran kendilerinin aydınlanma çağını yaşadıklarını, ki, bu da doğrudur, zira akıllarını isabetli şekilde kullananlar ve aklın ışığıyla bilim yolunu takip edip gerçek bir aydın tavrı ortaya koyanlar Sosyalistlerdir, geride kalan herkesin ise cahil olduğunu ve hiçbir şeyden çakmadıklarını farzediyorlar, burada karar vermek içinde bizatihi hayatı algılayıp, anlamak icap eder, resme çok iyi bakmak bunun doğru olup olmadığını bilmek için önkoşuldur. Fikirlerini kendi aralarında birbirlerine anlatıyorlar ve işte bu doğrudur ama bir an önce açılım yapmalıdırlar. Başkalarıyla oturup fikirlerini paylaşma gereği duymuyorlar, bu olmazsa istedikleri olmayacak ama farkında değiller. Kendilerinden başka hürriyeti, adaleti, eşitliği savunabilecek kimsenin olmadığını sanıyorlar, yanılıp yanılmadıklarını görmek için bilincin açık olması şarttır. Nümayişlerini kendi kendilerinin aralarında yapıyorlar ve asırlarca böyle yaptıkları halde elde bir şey olmadığını anlayamıyorlar, işte bunu mutlaka fark etmeleri ve tüm ezilenlerin birleşmelerini sağlamaları ve ortaya çıkacak birleşik gücü istenilen yönde kanalize etmeleri isticalen şarttır. Ezilenlerin, yoksulların münhasıran tek kimlikli olmadıklarını akıl edemiyorlar ve buna matuf politika geliştiremiyorlar, bu en büyük açmazlarından biridir ve isticalen burada yeniden yapılanma şarttır. Ve hakeza, Kemalistler Tam Bağımsız Türkiye idealini ancak kendilerinin savunabileceklerini sanıyorlar, kendilerinden olmayanları yobaz olarak addediyorlar, başkalarında ki kötü davranışları tenkit ediyorlar ama bir taraftan da aynısını kendilerinin yaptığı ortaya çıkıyor, işte bu amansız bir paradokstur ve bunu mutlaka tolere edip gereğini yerine getirmelidirler yani öyle bir eylem ortaya koymalıdırlar ki, tüm insanlık onlara hayran kalmalıdır. Aydınlanmak şiarları olmaları gerekirken aydınlanmaktan korkuyorlarmış gibi tavırlar sergiliyorlar, oysa hem savunmak hem savunduğundan korkuyormuş gibi algı yaratmak netamelidir ve kendi mezarını kazmaktır. Tam bağımsız karakterler olmaları icap ederken, böyle olmaya çalışanların tam karşılarında duruyorlar, bundan vazgeçmeli ve bu minvalde hareket edenlerle müttefik olmalıdırlar. Hülasa; maalesef hiçbirisi köklerinden neşet ederek var olmuyorlar ve köklerine mütenasip bir yaşam kurmakta olabildiğince beceriksizler. Münhasıran güya bir fikirleri varmış ve o fikirleri temelinde bir dünya idealleri bulunuyormuş gibi yaşıyorlar yani kendi kendilerini avutuyorlar.  Bir an önce köklerine dönmeleri, kavgalarında samimi olmaları, fikirlerini toplumla paylaşmaları, her kimlikten insana insani yaklaşımlar sergilemeleri icap etmektedir. Yoksa birer birer kaybederler ve kaybeder insanlıkta kendileriyle beraber. Çünkü insanlığı aldatarak ilelebet payidar olamaz hiçbir şey ve insanlık bir gün mutlaka gerçekleri görecektir.

 

EKSTRA NOT:

 

Sevgili gençler! Cumhuriyet, Cumhuriyet, Cumhuriyet, behemehâl Cumhuriyet, aklınızın ışığının aydınlığında yol alın ve bilmin önderliğinde ilerleyin, bilakis hayat daha siz yaşarken ölümü sunacaktır size, zaten birer ölücanlarsınız, uyanın, dirilin ve yarınlarınız aydınlık olsun, yaşamaya geldiğiniz dünyada yaşayamadan ölmeyin. Hiçbir şeyi umursamayın, hiçbir şeyle uyutulmayın, aldatılmayın, insana odaklanın ve mutlaka ama mutlaka eyleme bakın. Mesela; adalet için yürüyen ve savaşan insanla, her gün aynı türküyü söyleyen bir olur mu? Yaşamaktan bahsedenle, ölmekten bahseden bir olur mu?

Tarih: 16.07.2021 Okunma: 267

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?