İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...152...

Özgür DENİZ - 10.06.2021

Bizler insançocukları olarak maalesef terbiyesiz, hayâsız, utanmaz, ahlaksız insançocuklarıyız (((lütfen yanlış anlaşılmasın, genel konuşmuyorum ve malumdur ki büyük mikyasta da havas takımına matuf konuşuyorum, ki, münhasıran bahsedeceğim hususta değil hayatımızın her boyutunda böyleyiz maalesef))). Hani hep denir ya; okuyun diye. Elbette samimiyetle ve temiz niyetle denmez, laf olsun kabilinden ve bir de sükse yapmak için öyle denir, işte insanlar, insanlara seslenerek okuyun diyen hakkında, kitaba değer veriyor, kitabı seviyor, insanların bilinçlenmelerini istiyor sansınlar için. Hani hep ahlak olgusu dillere pelesenk edilir ya ve temcit pilavı gibi sıkıntılı dönemlerde ısıtılıp ısıtılıp önümüze konur ya, insanlar bizi ahlaklı bilsinler ve sevsinler hatta birbirlerine çok ahlaklı şu adam desinler gibisinden, işte onun gibi. Yani biz her şeyimizle kurgu insanlarız, gerçek insanlar değiliz. Misal; bir dizide gerçek hayatta ki bir karakter zımnen sevdirilmeye çalışılır ya ama karakter dizi de öyle bir anlatılır ya sanki mutlak günahsız gibidir ya ama o kişiyi gerçek hayatta bulamazsınız ya ama yine de dizi de anlatılana bakarak gerçek hayatta olan ama dizidekiyle zerre miskal ilgisi, benzerliği olmayan o adamı seversiniz ya işte onun gibi. Bizler mikrop gibiyiz ya, ezenle ezilenle. Ya adam eziliyor ve bunu görüyor, biliyor, duyumsuyor ama kendisini ezene yine de âşık oluyor, bu nasıl bir kişiliktir ya, gerçekten çok enteresan değil mi? Elimden gelse böylesi ikircikli, riyakâr, sahtekâr karakterlerin o kirli ve tiksindirici kara suratlarına tükürürüm. Niye böyle diyorum? Çünkü eğer okuyun ey insanlar diye bir çağrı yapıyorsan, okuyanın beynine zincir vurmaya, düşüncesini tutsak kılmaya yeltenmemen lazımdır. İnsanların okumalarından mutluluk duyman lazımdır. Ama hayır bilakis okuyanlardan rahatsız olunuyorsa, okuyanların aydınlanacağı varsayımıyla zımnen kimsenin okumaması isteniyorsa işte o vakit bu seslenişte bir kahpelik olduğu su götürmez gerçektir ve işte yine o vakit böylesi bir durum küfrün yerini bulduğu ve küfrü hak eden bir olaydır. Şöyle düşünelim lütfen; şimdi bendeniz okuyacam diye gözlerim kan çanağına dönecek, gecem gündüzüm belli olmayacak, boynum tutulacak, tabir caizse canım çıkacak ve emsalsiz bir emek verecem bilgiye ulaşmak için ama o bilgiyi özgürce kullanamayacam öyle mi? Tükürürüm böylesi zihniyetin içine ve tükürürüm güya okumayı teşvik eden böylesi soysuz sahtekârlığa. Çünkü bana okuyun deniyorsa ve bendeniz okuyorsam, apaçık bellidir ki dilediğim kitabı kendim seçip, kendim okuyacam. Ne birisine kitap seçtirecem ne de birini yanıma getirip oku şu kitabı diyecem. Dolayısıyla da yine münferiden düşünecem, akıl yürütecem, çözümlemeler yapacam ve ulaştığım bilgiyi insanlığa doğru haykıracam. Çünkü bilgiye ulaşmak için bir emek veriyorum kardeşim hem de canımı hiçe saymak pahasına. Öyleyse o emeğe ya saygı duyulmalıdır ya da o emeğin ürünü olan bilginin özgürce duyurulmasına tepkisiz kalınmalıdır. Ne, ne okuyacağımı seçtir ne okuduğum halde saygı duy ve ne de bilgiye hürriyet ver ama sahtekârca da okuyun diye nutuk irad et. Pespayeliğin, müptezelliğin âlemi yok. Kutsal emeğe saygı istiyorum, bu kadar, sadece bu kadar!   



Tarih: 10.06.2021 Okunma: 261

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?