BİZ KİMİZ...

Özgür DENİZ - 24.05.2021

Biz, devlet düşmanı değiliz, vatan haini de değiliz. Biz, devletimize de, topraklarımıza da ölümüne bağlıyız ve bunu açıkça deklare etmekten de imtina etmeyiz. Hatta devletimizin, yıldızları etrafına toplayacak bir güneş olduğuna inanırız. Bu canı, hiç tereddüt etmeden devlete ve toprağa feda ederiz ama bu meyanda biz ikisine de tapmayız. Yani ikisi içinde insanı ve insanlığı harcamayız, harcatmayız. İkisi de, insanlığın yaşamasına aracılık ediyorsa, anlamlı olduklarına inanırız ve o vakit ikisine de daha çok bağlanırız. Ve biz, devletimizin de, topraklarımızın da gerçekten bize ait olmasını ve bizim de onların sahibi olmamızı istiyoruz. Bir insanın ya da milletin, devletine ve topraklarına düşman olması için hangi sebep gösterilebilinir ki? Dünya üzerinde böylesi bir insanlığın ya da milletin varlığına yahut varolduğuna kim şahit olmuştur ki? Böyle bir saçmalık olabilir mi? Ki, çendan, böylesi bir şey var, devlet bundan bihaber olabilir mi, buna müsaade eder mi? Velakin bu meyanda şöylesi bir soruyu da sormak elzemdir diye telakki ediyorum ve sorunun da absürt olmadığına inanıyorum; bugün üzerinde yaşadığımız ve bitevi küresel diye tarif ettiğimiz dünyada, hangi devlet, o devleti ayakta tutan halkındır ve hangi toprak, o toprağın üzerinde yaşayan halka aittir? Bir halkın, bir devleti ayakta tutması, o devletin kendisine ait olduğuna delalet edebilir mi? Bir halkın, bir toprağın üzerinde yaşıyor olması, o toprağın kendisine ait olduğunun hücceti olabilir mi? Önemli olan beden midir yoksa ruh mudur? Bir şeyin ruhuna sahip değilsen, bedenine sahip olmak, senin onun sahibi olduğunu gösterir mi? Eğer bir devlet o halkın hizmetinde değilse ve bir topraktan çıkanlar üzerinde yaşayan halk için istimal edilmiyorsa, o devlet ve toprak nasıl olur da o halka ait görülebilir, burada amansız bir tenakuz yok mudur? İşte biz, devletimizin ve topraklarımızın gerçekten sahipleri olmak istiyoruz ve bunları zımnen ve metazori sahiplenenlerden geri almak istiyoruz. Maalesef bugün ruy-i zemin üzerinde mevcut olan tüm devletler ve topraklar, bunlara sahip olan halklardan çalınmış durumdadır. Zira bunlar bizim gibi görünse de bizden çalınmıştır ve size ait denilerek ve böylece mukavemetimizin önüne geçilerek vahşice kullanılmakta ve sömürülmektedir, üstelik bu bize karşı ve bize rağmen yapılmaktadır. Eğer, gerçekten, devletimizin ve topraklarımızın sahipleriysek nasıl oluyor da sahip olduğumuz devletin gölgesinde ve topraklarımızın üstünde sefalet içerisinde yaşamaktayız ve doğuşumuzla sahip olduğumuz insanlık haklarımızdan mahrumuz? Keza biz kimseye de bağlı değiliz, kimseyi de bize bağlamak istemeyiz, biz insanız ve istiyoruz ki; herkes insan olsun ve insanca yaşamak sevdasıyla yansın, tutuşsun, büyük bir insanlık ideali peşinden koştursun. Ömrümüzce bağımsız yaşamışız ve bağımsızlık uğruna savaşmışız. Ne efendiyiz ne de efendi arayan bir uşağız, hayır biz onurlu insanlarız ve onurumuz için yaşarız, savaşırız. Onurumuz yoksa varlığımıza bir hüccet getiremeyiz. Bu yüzden de onurumuzun çiğnenmesine müsaade edemeyiz, rıza gösteremeyiz. Onurumuzu çiğnemeye teşebbüs olarak addettiğimiz her hamleye de mukavemet ederiz. Bizim bağlılığımız bir çıkar bağlılığı değildir, hesabi bağlılık değildir, hasbi bir bağlılıktır, meccani bir bağlılıktır. Biz insanın insana üstünlüğünü ittihaz etmiyoruz ve edemeyiz. Çünkü eşit doğduk, eşit yaşar, eşit ölürüz, eşitliği bozanın çarkına çomak sokarız. Üzerinde doğduğumuz toprakların birilerinin mülkü olmasına karşı çıkarız, biliriz ki böylesi bir şey bir avuç azınlığı milyonlarca çoğunluk üzerinde tanrılaştırır ve bu da efendileri ve köleleri tevlit eder yani sınıfsal ayrımcılığı körükler, nihayetinde azim ve şedit bir eşitsizliği ve adaletsizliği intaç eder. Biz, eşit ve adil bir dünyada yaşamak istiyoruz. Biz, kimsenin çiftliğinde yaşamıyoruz ve bu toprakların birilerinin çiftliği olmasına da karşıyız, çünkü biz toprak ağalarının marabaları olmak istemiyoruz. Biz, devletimizin, devletimize tasallut etmiş birileri tarafından bize karşı kullanılan bir jandarma olmasını tolere etmiyoruz. Bu insanlık arasındaki eşitliği bozan devletimiz dahi olsa; orada durmasını söyleriz ve bunu söylerken devletimize kin gütmeyiz, düşmanlık etmeyiz, yine onun kuvvetini savunuruz zımnen, bunu yaparken. Biz devletimize hizmet ediyorsak, karşılığını da devletimizden bekleriz, birilerinin devleti kullanarak hakkımızı elimizden almasına, gasp etmesine seyirci kalmayı zül addederiz ve devletin de böylesi bir şeye göz göre göre müsaade etmesinden utanırız. Çünkü devlet, evlatlarının karşısında duran ve onların hepsini tek tek dinleyen, anlayan, nihayetinde en adil kararı vermesi icap eden en adil hakemdir. Devlet, evlatlarını ayırdığı ve adil hüküm vermediği vakit çökmeye mahkûm olur ama biz istiyoruz ki devletimiz daim olsun. Biz, devletimiz, birilerinin kirli çıkarlarına kendini alet ettirmesin ve kendisi kullanılarak, kendisi vasıtasıyla, birilerinin bizim haklarımıza çökmesine yol vermesin diyoruz ve istiyoruz ve arzu ediyoruz ki, devlet, kendisini ayakta tutanları ayakta tutsun, bilakis kendisini kullananları değil. Pervasız konuşmamızın nedeni de budur, çünkü günahsız olan pervasız konuşur, biz günahsızız, çiğ yemedik. Dünyada olup bitenler muvacehesinde canımızın acıması da bundandır. Biz bize ait olanların münhasıran birilerine ait olmasını ve bizim olanın bize karşı kullanılmasını tolere edemiyoruz. Çünkü biz, bize ait olanlar tavassutu ile hayvanmışız gibi bir muameleye tabi tutuluyoruz, en temel insanlık haklarımızdan yoksun bırakılıyoruz. Bizler, bizim olanın, birileri tarafından bize karşı kullanılmasını istemiyoruz ve bizler de herkesin olanı kimseye karşı kullanmıyoruz. Hülasa; herkese ait olan şeylerin, birileri tarafından gasp edilerek, herkese karşı, hiçbir kimse tarafından ve hiçbir şekilde kullanılmasını da tolere etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bizler milliyetimizi ve dinimizi ve dahi ortak hiçbir değerimizi öne sürerek ve bunları onursuzca kullanarak bir şeyler elde etmek peşinde olmadık hiçbir zaman ve badema da olmayız, olmayacağız. Biliriz ki, her şey yerinde özeldir ve güzeldir, yerinden oynatıldığı vakit bitevi sallanmaya ve nihayet yıkılmaya ve yok olmaya mahkûm olur. Ve bir şeyi ayakta tutan yok olduğu vakit, onun ayakta tuttuğu da yok olmaya mahkûm olur. Ama biz ne yok olmayı ne de varolanları ayakta tutan şeylerin yok olmasını istemiyoruz, bu yüzden de suiistimal etmeye yeltenmiyoruz. Milliyetimiz derimizde, dinimiz de ruhumuzda gizlidir, değerlerimizde sapasağlam üzerinde durduklarımızdır ve bunları kitleleri aldatmak için kullanmayız, böylesi adice bir şeyden hicap duyarız. Bizleri iktidarları altında tutmak için bunları bize karşı kullananlara da inanmayız, aldanmayız. Çünkü bu değerlerin dünya menfaatleri için düşürülüp, çiğnenecek değerler olmadığını biliriz ve böyle inanırız. Biz hür dünyanın esir evlatları, dünya denilen açık hapishanenin ezeli ve edebi tutsakları, insan doğduğumuz dünyada insan gibi yaşamak istiyoruz. Biz kimseye düşman değiliz, dostlarımız da insan olan herkestir. Biz gerçeğin peşindeyiz, gerçekleri arıyoruz, gerçeklerle yüzleşmek istiyoruz. Haklarımızın çalınmasını, değerlerimizin çiğnenmesini, devletimizin gücünün suiistimal edilmesini, topraklarımızın yağmalanmasını, kaynaklarımızın sömürülmesini istemiyoruz ve mukavemetimizde bunun içindir. Gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyoruz. Elbette bilinmeyen gerçeklerin değil, herkesin bildiği ama gizlemekte çıkarlarının olduğu gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyoruz. Çünkü insanca yaşamak istiyoruz. Doğduğumuz anda sahip olduğumuz tüm hakların üzerine çöküldüğünü biliyoruz ve artık haklarımızı geri istiyoruz. Biz devlete diyoruz ki; insanca yaşamamızın ve insanlık için dövüşümüzün önünde barikat olma, tek bir barikat kurulmasına müsaade etme, barikat kurmaya yeltenenlere şayet müdahil olmayacaksan da sen barikat olmadıktan sonra biz varolan barikatları paramparça etmeye muktediriz. Bizim sadakatimiz ölene kadardır ama bize düşman olanların ise sana olan ihanetleri gizlidir fakat göstermelik sadakatleri ise menfaatlerine ulaşana dektir. Bugün burjuva kılıklı feodalizmin muhasarası altında olduğunu biliyoruz ve o feodal artıklar bizleri de muhasara altına almak istemektedirler hatta kısmen de bunu başarmış durumdadırlar ama artık bu muhasaraya nihayet vermek vakti gelmiştir. Bunları sahneden uzaklaştırmak, gizli egemenliklerini etkisizleştirmek, insanlık üzerinde kurdukları baskıyı ve insanlar üzerinde tatbik ettikleri zımni zorbalığı tasfiye etmek artık ertelenemez bir mecburiyettir. Yekpare insanlığın bağımsızlığı ve devletlerin yeniden gücü ellerine almaları ve insanlık arasında eşitliği temin etmeleri için bu mübrem bir vazifedir. Bizim bayrağımız insanlıktır ve insanlığımızla, dünyanın tüm ezilenlerine, köleleştirilmiş insanlarına özgürlüğü taşımak istiyoruz. İnanıyoruz ki, özgürlüğün ve onurun olmadığı yerde insan da, insanlıkta yoktur ve olamaz. Artık ruy-i zeminde ki sömürünün nihayete ermesini ve yekpare insanlığın gülmesini istiyoruz. Bunun da ilk evvelinde her devletin özelinde tahakkuk etmesi gerektiğinin bilincindeyiz. Bir toprakta sömürün son bulması ve özgürlük güneşinin tuluu etmesi, yekpare topraklarda sömürünün nihayet bulmasını ve özgürlük güneşinin tuluu etmesini tetikleyecektir. Biliriz ve inanırız ki; alevi tutuşturan bir kıvılcımdır. Kurtuluş nasıl tek tek insanların bilinçlenmesiyle başlarsa, tüm dünyanın özgürleşmesi de tek tek devletlerin emperyalizmin prangalarını parçalamasıyla başlayacaktır. Bu sebepledir ki, devletimizedir arzımız. Biz öldürmekle, yok edilmekle tükenecek insanlar değiliz, mücadelemiz de doğuşumuzla başlamıştır ve bu can bu tenden ayrılana, eşitlik ve adalet temelinde yükselen insanca hakça bir düzen tesis edilene, ezilen insanlar hürriyetlerine kavuşana değindir. Yaşasın insan onuruna yaraşır dünya ve o dünya sahnesinde olanca onuruyla, heybetiyle ve kudretiyle varolacak Tam Bağımsız Türkiye! Her şeye rağmen insanlardan yana umudum var ve insanlara güveniyorum. Bir gün mutlaka uyanacak insanlık!

Tarih: 24.05.2021 Okunma: 298

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?