İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...137...

Özgür DENİZ - 10.05.2021

İnsanlığın bütününe aitim, bu yüzden de kendimi bir kısmına ait görüp diğer bir kısmına şiddet göstermek zorundaymışım gibi hissetmiyorum. Bendeniz için münhasıran insan vardır ve münhasıran insana inanıyorum. Bu yüzden insandan ötesi teferruattır diyorum. Ömrümü de insanlığa adamışım, insan kalkasıya ve ben buradayım diyesiye kadar sürecek bu kavga. Binaenaleyh, insançocuklarının atomize ve polarize olmalarına sonuna dek karşıyım ve bunu zımnen kotarmaya çalışanlarında tezgâhlarına gelmeyeceğim, bilakis kirli ve kanlı oyunlarını bozacağım, kimsenin de gelmesini istemem ve hep birlikte birleşik gücümüzle onların tezgâhlarını başlarına geçirmek isterim. Niye uhuvvet varken adaveti tercih edelim? Niye birlikte mutlu olmak varken yalnız mutluluğa selam verelim. Niye birlikte üretip tüketmek varken, üretilen her şeyi kendi kasamıza akıtmanın peşine düşelim? Çalınan vatanlarımıza ve sömürülen emeklerimize hep birlikte yeniden kavuşmamızı isterim ve nakzedilen kardeşliğimizin yeniden daha güçlü ve bileylenmiş şekilde tesis edilmesini isterim. Çünkü insanlığın birleşik gücüne ve o birleşik güçten doğacak güneşe ve o güneşin aydınlığın da görebileceğime inandığım zaferin yoluna inanıyorum. Zira bendeniz nasıl büyük insanlığın cüzüysem, büyük insanlıkta insanteklerinin cemidir. İnsanı bir bütün olarak ele almak ve öylece anlamak istiyorum, tüm kalbimle ve kalbimdeki olanca sevgiyle. Zira insançocuklarının özlerinde temiz olduklarına ve birleşmelerinin önünde normal şartlarda hiçbir handikap olmadığına inanıyorum ama hariçten birileri onları gayet güzel, denetimli ve planlı şekilde tefrik etmeyi kotarabilmektedirler. Ne acıdır ki, bizde kendi ellerimizle bu oyuna gelmekteyiz, sanki teşneyiz. Onlar verdiklerinde değil, biz aldığımızda başarmış olacağız ve güneşi selamlayacağız her birlikte. Zaferimize kendi kendimiz darbe vurmaktayız bu bilinmelidir ve başkalarının itham edilmesinden vazgeçilmelidir. Artık suçu başkalarına atma hastalığından kurtulmamız iktiza etmektedir isticalen. Zira bizleri bu kadim hastalık yiyip bitirmektedir ve bitevi aldanmamıza da yol açmaktadır. Tüm emekçiler kardeştirler ve behemehâl birleşmelidirler ve birleşik güçleriyle yarın ki Tam Bağımsız Türkiye’nin bugünden temelini atmalıdırlar. Kompradorlar için isimleriniz değil cisimlerinizdir önemli olan, onlar sizleri tefrik etmeden sizler üzerinden servet teraküm etmek isterler, sizin ne yaşadığınız, nasıl yaşadığınız değildir önemli olan, onların kasalarını ne kadar zamanda ve ne kadar doldurduğunuzdur. Lütfen akledelim ve hissedelim!

 

EKSTRA NOT:

 

Madem, okuyun, düşünün diyorsunuz, bunu sizin okuduklarınızı okuyayım, sizin gibi düşüneyim diye mi söylüyorsunuz? Böyle kirli bir niyet sahibi iseniz başka kapıya, benim müptezel ve pespaye tiplerle iştigal edecek ne gücüm ne de zamanım yok. Evet, okuyacam ama kendi bildiğim gibi; evet, düşünecem ama kendi aklımla ve aklımın erdiği gibi; evet kararlar alıp verecem ama vicdanımın buyurduğu gibi. Mesela; herkes şunu ister de mi, insanlar, benim sevdiğim kanalı, o kanalda benim beğendiğim dizileri, beni öven haberleri izlesin? Ve gerçekten korkaklar, kesin inançlılar ve kör kütük cahiller de yaparlar bunu. Oysa böyle yapmadığımız zaman kazanırız, bilakis kaybederiz. Çünkü burada hiçbir tarafınla sen yoksun, her tarafınla başkası olmuşsun. Zira kendi olanların aklı da, vicdanı da, düşünceleri de, duyguları da kendindedir. Niye hayata tek pencereden bakayım, niye zihnimin tek bir penceresi açık olsun öyle ya, hayat benimse ve ben bensem, tüm pençeleri sonuna kadar açıveririm ve her yerden girsin güneş derim, değil mi ki bir kere gelmişim ve gidişimin dönüşü yok, niye kıstırılıp kalayım darlığa ve mahkûm olayım yokluğa? Başkalarına aklımı teslim edecek kadar onurumu ve şerefimi yitirmedim henüz. Kul, köle, köpek değilim, insanım ben. Geçelim! Birileri yiyorlar, içiyorlar, eğleniyorlar ama sen sürünüyorsun. Üstelikte onları yaşatıp, seni süründüren senin sermayen yani senin ellerinin, emeğinin ürünü olan ve herkese ait olan ortak servettir. Niye buna müsaade ediyorsun? Birileri krallar gibi yaşıyorlar, birileri de sefaletin türküsünü terennüm ediyorlar. Ama sefa sürenler cefa çekenlere diyorlar ki; her şey sizin için. Tabi malız ya, hemen yiyoruz. Ormanlar işgal edilip mutantan villalar dikiliyor niçin? Senin için kardeşim benim. Benim hakkım gasp ediliyor ve birileri benim kasamdan kendi kasasına istediği gibi aktarım yapıyor niçin? Senin için güzel kardeşim. Birileri istedikleri gibi çıkar savaşı yapıyor ve bu savaşı münhasıran kendisi için yapıyor niçin? Senin için canım kardeşim. Birleri pantolonlarına beş cep açmış ve beş oluktan on binler akıyor o ceplere niçin? Senin için akıllı kardeşim senin için. Ama sen yaşıyorsun ve ben izliyorum, bu nasıl benim için oluyor? Sen hep karanlık dünyalarda çarkını döndürmek için dövüşüyorsun ama benim için dövüştüğünü hiç görmedim, bu nasıl benim için oluyor? Kendim için bile dövüşsem, bu dövüşümü, senin için dövüşüyormuş gibi anlayacaksın benim alık ve bön kardeşim. Hayat böyle güzel kardeşim, biz yaşayacağız, sen de bizim için varolacak, bizi yaşatacaksın, bizim peşimizden hiç ayrılmayacaksın, biz ne yaparsak senin için yapıyoruz, biz lüks odamızda kadehimizi yudumlarken, sen kapıda bizim güvenliğimizi sağlayacaksın. Biz ne dersek inanacaksın. Biz yanlış yaptığımız da sen doğru yapmışız gibi düşüneceksin. O yanlışları başka türlü akılların yaptığını varsayacaksın. Biz varsak sen varsın, siz varsanız biz varız değil, bunu kafana sokacaksın kardeşim benim. Hadi lan ordan dangalak! İşte böyle böyle mal yerine konuluyoruz ve biz sürünürken, başkaları sefa sürüyorlar. Gerçek hayatta ki yaşamların izdüşümlerini diziler de görüyorsunuzdur. Ya da dizilerde ki hayatların gerçek hayatların yansıması olduğunu biliyorsunuzdur. Zaten ne zaman düşünen oldu ki sizi? Kendiniz bile düşünmediniz kendinizi. Biz sürünelim, yeterki başkaları yürüsünler dediniz. Biz ölelim, başkaları yaşasınlar istediniz hali pür melalinizle. Politikacı, senin oyunla, güya senin için seçiliyor ama koltuğa yapışınca cebine çalışmaya başlıyor, sizi düşünen tek bir politikacı gösterin hadi, seni tek bir an bile düşünmüyor, senin hakkını aramıyor, kendi çıkarına bakıyor, beş yerden ballı maaşlar alıyor. Senin olanı, hiç utanmadan, sıkılmadan, kul hakkı demeden cebine indirmekte hiçbir beis görmüyor, hatta yüzü bile kızarmıyor bunu yaparken, hatta büyük oluyor bunu yapmakla, sen bir alıyorsun o bin alıyor. Ve sen gerçekten böylesi sefil bir yaşama layık olduğunu edeplice gösteriyorsun, çünkü sefilsin. Ama ben hesap sorarsam hain oluyorum, tükürürüm lan böylesi riyakârlığın içine. Size gelince Allah, peygamber, vatan, milliyetçilik, din, Atatürkçülük, onlara gelince oh ne ala cukkalamak. Hangi adalet, hangi ahlak, hangi insanlık? Medya sen izlediğin için senin üzerinde tanrıcılık oynuyor. Artist denilen zilliler, zibidiler sen reyting sunduğun için milyonları cebine indiriyor ve senden çok uzaklarda yaşıyor, sen umurunda bile olmuyorsun hatta senin yaşamak sevincini çalanların kuklası oluyorlar ve senin daha da ezilmen için onların çarklarının dişlisi olmaya gönüllü evet diyorlar. Sen de bi yandan fili (((Kapitalizmi, sömürüyü, insansızlığı, yoksulluğu))) yok etmeye çalışırken diğer yandan o fili besliyorsun yani malın tekisin.  Birazcık düşünsen, doğru mudur yanlış mıdır tüm bunlar diye fark edeceksin her şeyi ama düşünecek kadar bile değilsin yani düşünmekten bile acizsin. Artist denilen zibidileri, zillileri ve o zibidilere, zillilere milyonları akıtanların kanallarını izliyorsunuz, onlar zevk sefa içinde dem sürüyorlar, sen sürünüyorsun. Hatta senin paranla besliyorlar onları. Onlar birleşmişler üst tarafta pastayı paylaşım kavgası veriyorlar, politikacısıyla, mafyasıyla, bürokratıyla, kompradoruyla, sanatçısıyla, sen altta onların senin için yaşadıklarını sanıyorsun, çünkü ahmaksın. Bu devletin tüm kurumlarının kasalarında ki paralar kimin parası oluyor acaba? Misal; TRT denilen kuruma giden paralar kimin parası ve nereye gidiyor o paralar? Hepsi birbirinin aynı bu odakların, yok birbirilerinden farkları. Ama konuştursan hepsinin dilinde sen varsın ve sen de buna inanırsın, sevinirsin! Son günlerde ki derinden yukarıya doğru yükselen olayları biliyorsunuzdur ve ne can acıtıcı hazin olayların olmuş olduğunu dinliyorsunuzdur bazı arkası kuvvetliler tarafında, çok uzaklardan buraya düşse de sesleri, sözler bir balyoz gibi iniyor buraya, görmüyorsunuz, bilmiyorsunuz orası başka. Uzaklardan konuşanı dinlesenize bi kez ya bi kez. Hiç mi merak etmiyorsunuz, bu adam ne diyor diye? Niçin harekete geçilmiyor ya da görüyor musunuz aslında sizin için olduklarını söyleyenlerin kim olduklarını, ne yaptıklarını ve nasıl yaşadıklarını? Zaten, yaşayanlar, politikacılar, yandaşları, artistler, medyacılar. Hatta mafya ağaları ve onların peşlerinde koşturan zavallı badigartlar. Öyle bir düzenek kurmuşlar ki, her biri bir köşeyi tutmuşlar, halkı da ortalarına almışlar top gibi oynuyorlar. Devlet dedikleri, senin baban değil, bunların yani politikacıların, mafyaların, bürokratların, kompradorların, sanatçıların vb. tiplerin koruma duvarı; hazine dedikleri de; senin rızk kaynağın değil, bunların yani politikacıların, mafyaların, bürokratların, kompradorların, sanatçıların vb. tiplerin ortak kullandıkları yemlikleri. Babalarının çiftliği olmuş vatanda istedikleri gibi at koşturuyorlar, seni düşünen ve senin için çalışan kim? Sen, senin düşünüldüğünü ve senin için çalışıldığını sanıyorsun, çünkü alıksın, bönsün, sektersin, dar kafalısın, hiç düşünmüyorsun ve hissetmiyorsun. Bu birleşik organizasyonun, güç birliğinin, konsorsiyumun sizin lehinize iş yapacaklarını düşünüyor musunuz? Bataklığa dönüşmüş hayattan yaşamak sevinci damıtmaya çalışıyoruz damla damla. Daha ne kadar sizler için kavga vermiş olanları ve kavga vermekte olanları itham edip, sizi sömürenleri, aldatanları, kendilerinden başka kimseyi görmeyenleri onore etmeye devam edeceksiniz? Dinle ve kimlikle uyutulmayı bir an evvel bırakmak zorundasınız, gerçekleri görmek ve gerçeğe odaklanabilmek için.


ZALİM

 

Ey kahpe zalim, ey alçak siyonist! Yemin ederim ki, bir gün yok olacaksın. Yok oluşun her nasıl olacaksa ve kimin eliyle olacaksa, bir gün mutlaka yok olacaksın. Kuşkusuz şu an insanlığın pasif, edilgen ve eylemsiz olmasına güveniyorsun ve insanlığın bu aciz haline borçlusun varlığını ama devran hep aynı gitmeyecektir. Bir dur diyen muhakkak çıkacaktır. Bu dünyada bugüne dek yaşamadığın cehennemi şüphen olmasın ki yaşayacaksın. Çünkü zalimlerin yok oluşları zulümlerinin kesafetiyle mütenasiptir. Nasıl ki, karanlığın en kesif olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır; senin zulmünün kesifliği de hiç kuşkusuz adaletin, barışın ve sevginin egemen olduğu dünyanın habercisidir ve sen o dünyada olmayacaksın. Ağlatanlar mutlaka ağlayacaklardır. Ektiğini mutlaka biçeceksin ve emin ol ki hak etmediğin merhameti de bulamayacaksın. Zalimlerin önleri de, sonları da cehennemdir. Yeter ki, insanlar gerçekten uyansınlar. Çünkü insanlar uyumakta oldukları için zulmünü bu kadar kolay icra edebilmektesin. Ama uyandıkları vakit yalvarışların ayyuka çıkacaktır ama el uzatanları değil, yüzüne tükürenleri göreceksin karşında. Lanet, senin ve tüm zalimlerin üzerine olsun! Ey zalim! Mazlumların biriktirdikleri kutsal kinlerinden ve yaklaşan ayak seslerinden kork!


Tarih: 10.05.2021 Okunma: 235

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?