İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...122...

Özgür DENİZ - 20.04.2021

Öncelikle bir önceki yazıyla ilgili bir not düşmek istiyorum; malumdur ki parti olgusunun arka planından söz ettik kendi bakışımızca, algımızca ve anlayışımızca. Orada sanki partiler masum, her şey başka odaklarca dizayn ediliyor gibi bir çıkarıma varılabilir. Hayır, elbette ki partiler asla ve kata masum değildirler. Elbette parti merkezlerine muayyen odaklarca tesirde bulunulabilir ve bu gayet doğaldır, ki, bu ne çok gizli bir şeydir, ne de gerçeğe mugayir bir tespittir, bilakis tamamen gerçektir ve apaçık bir durumdur. Mevzubahis ettiğimiz durumlar varsa, burada görev partilere düşmektedir, gereken önlemelerini almakla mesuldürler yani kendilerini akıntıya bırakıp mesuliyetten azade olamazlar, onlar birer kişioğlu değildirler ki, ortak akıllarını başkalarına teslim etsinler, bilakis onlar ortak akıllarıyla milyonlarca hayattan sorumludurlar. Hülasa; her boyutta mesuliyet politik merkezlerindir. Başarı durumunda da, başarısızlık durumunda da sorumluluk onların üzerindedir. Elbette partiye iltihak eden her kişi önceden bilinemez, bu yüzden zarar verip vermeyeceği de bilinemez ama partiye dâhil olduktan sonra şayet partiye zarar verdiği apaçık şekilde görülüyorsa, o kişi anında tard edilmelidir, tard etmekte tereddüt edilmemelidir, bunu yapmazsanız, suçu da atacak yer bulamazsınız, atsanız da kimseyi inandıramazsınız yani her şey sizin nezaretinizde tahakkuk etmelidir. Bunu niye söylüyorum? Bu ülkede kötü olan her şey üst akıl denilen ama ne olduğu bilinmeyen karanlık odakların marifeti olarak sunulur ve biz hep suçsuz, günahsız, hatasız oluruz da o yüzden. Bu meyanda, durum böyle diye (((isterse mutlak anlamda bir önceki yazıda bahsettiğimiz şekilde olsun))), hayatın katı ve sert bir gerçeği olan ve hayatlarımızı her boyutuyla olumlu ya da olumsuz anlamda ilgilendiren politikaya sırt dönüp, yüz mü çevirecez ve her şeyi tamamen oluruna yahut başkalarının eline mi bırakacaz? Hayır, böylesi bir şey de sonsuz netameli bir durumdur. Bilakis, politika hayatın bir realitesi ise ve bizler de olanca sertliği ile reel bir hayatın içinde yaşıyorsak politikaya uzak durmamamız iktiza eder. Politikaya uzak durmak, olan bitenlere duyarsız olmak demektir, bu duyarsızlıkta bizleri perişan eden bir durumdur. Zaten politikacılar da bizlerin apolitik olmamızı kesinlikle çok isterler. Münhasıran oyumuzu verelim sonrasında her şeyi onlara bırakalım, yaptıklarını asla sorgulamayalım, onlara şunu ne yaptınız, bunu ne yaptınız, onur nerede, adalet nerede, hürriyete ne oldu, şeref nere kaçtı gibisinden hiç soru sormayalım isterler. Oylarını alsınlar, koltuklara kurulsunlar, dilediklerince uygulama yapsınlar, hesap vermesinler, yan gelip yatsınlar, dilediklerince satsınlar, sonra da sen git hiçbir şey olmamış, yokmuş gibi oyunu ver gel isterler. Yani yaşamın kaynaklarını onlara teslim et, gel eski sefil yaşamına dön ve gebere gebere yaşa isterler. Kendileri gerçekten yaşasınlar ama sen yaşıyormuş gibi yap isterler. Tabi burası da sizin bilincinizle ve onurunuzla ilgili bir durumdur, bilincinizin ve onurunuzun derecesi neyse o dereceye göre tavrınızı ortaya koyarsınız. Elbette büyük bir insanlık devrimi tahakkuk etmiş olsa böylesi bir şeye gerek duyulmaz, ki, o vakit zaten partiye de gerek olmaz, çünkü tüm insanlık, eşit, özgür ve mutlu olacaktır. Bu, tüm kalbimle ve bilincimle inandığım bir şeydir. Öyleyse öylesi bir dünya yaratılana dek partilerle istesekte istemesekte iltisaklı olmaya devam edeceğiz, çok yakından yahut çok uzaktan ama illaki ilgili olacağız. Yakından derken bünyesine dâhil olmak yahut bizatihi üyelik gibi durumları kastediyorum, uzaktan derken de yapıp ettiklerini bitevi kontrol ederek, günü geldiğinde gidip oyumuzu vermek, sonra yeniden takibe başlamak ama fiili olarak yakınında bulunmamayı kastediyorum. Tabi burası da bizlerin özel durumudur ve bireysel tercihimize bağlıdır. Gönlümüzde bulunan ve mevcut şartlarda ve mahkûmu olduğumuz koşullarda bizce daha iyi olana kuşkusuz müzahir olacağız. Çünkü şu anki dünya şartlarında, gönlümüzü ve beynimizi süsleyen büyük rüyalarımız varsa şayet, o rüyalara bizleri ulaştıracak yolda partiler bir nevi basamak gibidirler. Yoksa asla ve kata birer kurtarıcı değillerdir. Sizlerin hakkınızı koruyanlar, sizlerin midenizi düşünenler, sizleri özgürleştirmek için mücadele edenler, sizlerin olanı sizlere vermek için mücadele edenler, sizler adına hesap sorup sizlerin emeklerinizin karşılığını arayanlar sizleri düşünüyordur ve sizlere güzel düşler kurdurmak ve yaşamak sevincini duyumsatmak istiyorlardır. Bir soru ile nokta koyalım; sizce kapitalizmin payandası olan iki önemli olgu nedir, handiyse tüm insanlığı kapsayan ve herkesçe kutsanan iki önemli olgu nedir? O olgulara güya düşmanmış gibi poz verenler bile o iki olguya sımsıkı sarılırlar, açıktan olmasa da zımnen sarılırlar yanı asla ortadan kaldırmak istemezler kaldırmak istiyorlarmış gibi poz verseler de, nedir o iki olgu? O iki olgudur ki, büyüleyici bir mahiyete haizdir ve en kötü şeyi bile iyi şeye tedvir ediverir bir anda, nedir o iki olgu? Her şey o iki olguyla ilintilendiriliverdiği an fevkalade şey haline geliverir, nedir o iki olgu?

Tarih: 20.04.2021 Okunma: 307

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?