BİR ÖMRÜN MUHASEBESİ...

Özgür DENİZ - 16.04.2021

Her şeyin bir sebebi vardır, her sonuç bir sebebe mebnidir. Geçelim! Şu sözlerimin ve duygularımın; kalbimden beynime yükseldiği, beynimden kalbime indiği, beynimden ve kalbimden dilime, dilimden de yazıya döküldüğü ana dek, ömrümün hiçbir safhasında tek bir insanın hakkını yemedim, yiyebilecek çok imkanım olduğunun da bilinmesini isterim yani zaten öyle bir imkanın yoksa nasıl yiyebilecektin, olsaydı sen de yerdin gibi önyargılı düşünceler oluşmasın ve gerçek bilinsin diye söylüyorum, zira iki farklı durumda değerlendirmeler de farklı olacaktır, imkanın yoksa bu sözü söylemenin hiçbir anlamı olmaz ama imkanın varsa bu sözü söylemenin de bir değeri vardır ve değerlendirmeler de ona göre olacaktır, gücün merkezindesindir ve her şeyi yapabilme, başkalarının haklarını gasp edebilme imkanın vardır ve gasp edersin de ama etmeyebilirsin de velakin hiçbir gücün yoktur, dayanacak direğin yoktur ve hiçbir şey yapmazsın, ki, zaten yapamazsın, işte iki farklı durum da mahiyet olarak çok farklıdır, mühim olan yapabilmen kabilken yapmamaktır, yapabilme imkanın yoksa zaten yapamazsın, bu yüzden yapmadım demenin de hiçbir değeri olmaz; tek bir insana bilerek isteyerek kötülük yapmadım, yapabilecek imkanımın olduğunun da bilinmesini isterim; bilerek istereyekte yani taammüden kötülük yaptığımı da hatırlamıyorum; tek bir insana benim gibi düşünmüyor yahut duygulanmıyor diye zulmetmedim, bunu yapabilecek imkanım da vardı yani bunu gerçekleştirebilecek şekilde hayat içinde bulunuşlarım oldu; başkasının hakkına göz dikmedim, başkasının hakkı bana veriliyorsa da kabul etmedim; tek bir insana iftira atmadım ve hayatını cehenneme çevirmedim; en zor zamanında bile tek bir dostuma yüz çevirmedim, illa onun gibi düşünmek zorunda değildim, zaten dostluk demek motmot aynı düşünmek demek değildir ama ayrı düşünmekte, zor zamanda dosttan yüz çevirmeyi gerektirmez, zaten gerçek dostlukta olanca farklılıklara rağmen bir arada bulunabilmektir ve dostun yanında iç sesinle düşünebilmektir, ki, yanında iç sesinle ve yüksek sesle düşünemediğin kimse de dostun değildir; tüm dostlarımın uzun süreli uzaklıklardan sonra hal hatırlarını da ilk soran bendeniz oldum kahir ekseriyetle; tek bir insanı gammazlamadım, zira bu insanlığa mugayirdi ve hayvanlardan bile aşağı olmaktı, ki, hayvanlarda yerinde özeldi asla aşağılık yaratıklar değildi ama akıl, irade, ihtiyar yönünden hayvan kadar hatta onun gibi bile olamamak demektir bu; tek bir insana karşı kompleks duymadım, ki, kendine güveni olan ve kendi olan insanın da kompleksle işi olmaz zaten; tek bir insanı kıskanmadım, zira başkalarını kıskanmakla geçirecek tek bir dakikam bile olmadı, ki, gözüm, kulağım, aklım, kalbim hep kendimde oldu, başkalarında değil, çünkü kendimle savaşım hiç bitmedi, elan da sürmektedir, badema da sürecektir, zaten kıskançlıkta tüm bu organların başkalarına odaklanmasıdır her daim ve şu fani dünyada kıskanç tiplerden korktuğum kadar hiçbir kimseden korkmadım, zira her türlü kötülüğü yapabilecek potansiyele ve zalimliğe maliktirler; insanların arasını açma yönlü fitne çıkarmadım ve kimseyi kimseye düşürmedim, bilakis hep barıştırmaya çalıştım hangi sebeple olursa olsun ayrı düşenleri; tek bir insana düşüncesinden, inancından, kimliğinden dolayı kin duymadım; her bir insanla olanca farklılığına rağmen konuşmayı ve onu anlamayı seçtim; tek bir insana önyargı beslemedim; her olumsuz durum muvacehesinde: vardır bir sebebi dedim ve nefret yolunu değil anlama yolunu seçtim; kişileri değil davranışlarını lanetledim, eğer lanetlemem iktiza ettiyse; insanların düşmanlığından değil dostluğundan mutluluk duydum; savaşı değil barışı önemsedim; hiçbir kimseye zevklerinden, renginden, dilinden, dininden, mezhebinden, partisinden, cemaatinden, ideolojisinden dolayı tavır almadım ama yanlış yapıyorlarsa da susmadım ve düşün düzeyinde gerekli karşılığı vermeye çalıştım; tüm namussuzluklar muvacehesinde de ezilenleri savunmaktan imtina etmedim yani tolere etmediğim davranışları kendim de yapmadım; daima düşünceyle savaşa önem verdim, yumrukla, güçle, servetle değil; kendisi gibi düşünmediklerim olduysa da onlara dolaylı yollardan kötülük yapma yolunu değil insanlık onuruna seza şekilde düşünceyle kavga yolunu seçtim; benim gibi düşünmüyorlar diye tek bir kimseyi benim gibi düşündüğünü düşündüklerime jurnalleyip başlarına kötülük gelmesine sebep olmadım, hem de her düşünce sahipleriyle ve dahi en uç addedilecek düşünce sahipleriyle dostluğum olduğu halde hiçbir tarafın tek bir bireyine bile böylesi kahpelik yapmadım, çünkü insan satışı yapan ve bununla çıkar elde eden bir pezevenk değildim ve olmadım da hiçbir zaman; tek bir kimsenin hakkını haksız yoldan yemedim, hakkını farklı yollardan gasp etmedim; kimsenin namusuna yan gözle bakmadım; tek bir insanı satmadım ve dosta da düşmana da daima güven verdim; hiçbir kimsenin ışığından korkmadım, çünkü kendi ışığıma inandım, güvendim; hiçbir kimsenin sevilmesini kıskanmadım, sevilmiyorsam sorguladım, seviliyorsam da gururlandım ve sevmek, sevilmek yolunda insanca hareket etmeyi seçtim daima;  her daim insan olmaya çalıştım, insanlık çizgisi üzerinde durabilmek için mücadele verdim.

 

Aksi yönde düşünen varsa; lütfen insan evladı gibi çıkıp söylemelidir, hayır böyle söylüyorsun ama bana şu şerefsizliği, kahpeliği yapmıştın desin; hakkımı yedin ve bana zulmettin desin; beni jurnalledin ve başıma olmadık belalar açtın desin; hakkını istesin, bedeli neyse ödetsin, ödeyemezsem istediği kötülüğü yapsın. Böyle değilse de ben nasıl davrandıysam, bana da öyle davranılmasını beklemek sonuna kadar hakkımdır. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi sende başkasına yapmayacaksın. Pezevenk değil onurlu olacaksın.

 

Tüm bunlardan sonra bendenize bilerek, isteyerek, planlayarak, taammüden kötülük yapacak olanlara ne yapabilirim? Tek bir insan tereddüt etmesin ki; en ağır şekliyle beddua etmekte tereddüt etmem, bilerek isteyerek yapılan kötülüğe de karşılık verecek gücüm olursa şayet yapılan bir kötülüğe bin misliyle karşılık vermekte zerre tereddüt etmem. Ben yapmıyorsam, sen de yapmayacaksın kardeşim. Yapıpta sonradan timsah gözyaşı dökmeyeceksin, af dilenmeyeceksin. Ahlak niye var, adalet niye var, vicdan niye var, akıl niye var, merhamet niye var ve niye insansın? Ne yani, bendeniz zerre miskal kötülük yapmayacam ama üzerime kötülük yağmur gibi yağınca da katlanacam öyle mi? Burada ahlakta yoktur, adalette yoktur, vicdan da yoktur, akılda yoktur, merhamette yoktur, dahası insanlıkta yoktur o vakit.

 

Tüm bunlardan sonra; bendenizin nasıl düşündüğüm, nasıl duygulandığım, nasıl yaşadığım tek bir kimseyi ilgilendirmez. Varsa kahpeliğim, şerefsizliğim, pezevenkliğim, namusa ihanet etmişliğim, zulmetmişliğim, orası herkesi ilgilendirir elbette, herkesi ilgilendiriyorsa ilgilendirir burası da ama nasıl düşündüğüm tek bir kimseyi bile ilgilendirmez. Yanlış mı düşünüyorum? Hayır. Hiçbir dönemde yukarıdaki karakterimde değişme olmadı. Hayatımda çok farklı dönemleri yaşadım düşün boyutunda. Hem de olanca ciddiyetimle, benliğimle, samimiyetimle. Ama insanım ve elbette düşün anlamında değişmeler olabilir her insanda. Düşün boyutunda değişen, karakter boyutunda da değişecek diye bir şey yoktur. O vakit odaklanılması iktiza eden yer; karakterdir, düşünce değil. Çünkü karakterde sonsuz özgürüm deyip istediğin gibi yaşamak hakkın değildir ama düşünce boyutunda sonsuz özgürlüğe maliktir her bir insanteki ve istediği gibi düşünebilir, istediği düşünceye malik olabilir. Yani şuradasın ve böylesi bir karakterle sonsuz iyisin ama oraya geçtin ve karakterin böyle de olsa sonsuz kötüsün, böylesi aşağılıkça, soysuzca, şerefsizce bir şey olamaz, olmamalıdır ve asıl karaktersizlik, şahsiyetsizlik, kişiliksizlik, şerefsizlik, ahlaksızlık, zalimlik budur işte. Karakterin yüksekse, hangi düşün dünyasına dâhil olursan ol farketmez her birinde bulunduğun süre içerisinde daima yüksektir ve yüksek karakterin sahip olduğun düşünceni de yükseltir. Ama düşük karakter en yüksek düşünceyi bile düşürür.

 

Kimsenin dini inanış şekli, kimsenin kimliği, kimsenin ideolojisi, partileriniz, mezhepleriniz, cemaatleriniz, liderleriniz, şeyhleriniz, âlimleriniz, aydınlarınız bendenizi ırgalamıyor. Hayatımın hiçbir döneminde de ırgalamadı. Bendenizi ırgalayan tek şey; benim ve tüm insanların hayatını ilgilendiren ve tüm hayatlara dokunup olumsuz yönde etkide bulunan davranışlardır, eylemlerdir, yanlışlıklardır. Karaktere bakıyorum, öyleyse karaktere bakılsın, karakter demekte bir nevi eylemlerin, davranışların, tavırların bir bütün halinde olgusal ifadesidir.

 

Kendimi anlatmadım. Kendim üzerinden hayatın gerçeklerine dokunuşlarda bulundum. Çendan şu dakikaya kadar olan hayatım üzerinden bunu yaptım. Kalplerin ve kafaların algılayıp, anlayacağına inanıyorum. Çünkü kafalarımızın yüksekliği karakterimizin yüksekliğinin, karakterimizin yüksekliği hayatlarımızın yüksekliğinin altyapısını teşkil eder. İnsanlık onuruna yakışır bir dünyayı yaratmakta karakterlerimizin nasıllığına verilecek cevaba merbuttur. Eyvallah!

 

YAŞASIN CUMHURİYET! BEHEMEHAL YAŞAMALI CUMHURİYET!

Tarih: 16.04.2021 Okunma: 398

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. Hakkı Cengiz

17.04.2021 - 10:44

Tebrik ederim. İnsan, aslında, her gününü son günüymüş gibi yaşamalı. Son gününde de tabii böyle bir muhasebe yapmak iktiza eder. Ve bunları yazabilen bir insan mükemmeldir. Mükemmel yaşamıştır. Başka hiçbir şeye, hiçbir kimseye ihtiyacı yoktur. Bendeniz ne yazık ki bunları yazamazdım. Yaşım 63. Bu yaşta bile kıskançlık, kompleks yokluyor beni... Utanç verici ama gerçek. Bundan kurtulmaya çalışıyorum ama henüz kurtulamadım. Kalemin hep yazsın, CUMHURİYET AYDINLIĞI''nde hep ışıyasın can kardeşim. Selâmlar...

özgür deniz

17.04.2021 - 11:34

Eyvallah İnşaAllah saygıdeğer paşam, saygıdeğer ağabey. Tüm kalbimle, bilincimle, içtenliğimle, samimiyetimle, benliğimle, ciddiyetimle sonsuz teşekkürler. Muhasebe ömrün her anında yapılmalıdır diye düşünüyorum ve zaten otokontrol yapmadığım hiçbir anım yok. Çünkü kalp kırmaktan korkuyorum, bir kalbi incitmiş olma ihtimali bile kabus oluyor. Söylemekte beis olacağını sanmıyorum, zira kendi kendini bir övgü yok burada, öyleyse rahatça söyleyebilirim ki; insan doğduğum için hep insan gibi yaşamaya çalıştım. Zaten okumam da bu yüzdendi. Zira okumak beni tutuyordu. Okuduklarımdan öğrendiklerim yüzünden yanlış yapmaktan korktum hep. Tabi okumak derken münhasıran kitap değil elbette. Gökleri, yerleri, tüm evreni, Tanrı''yı, masivaya dair ne varsa ve dahi kendimi okumak anlamında söylüyorum. Hacı Bektaşi Veli demiştir ki; okumasına bile her insan bile bir kitaptır. Sizde ki gıptadır saygıdeğer paşam kuvvetle muhtemel. Çünkü komplek ve kıskançlık olsaydı, insanlara bu tür duygular beslemeniz olanaksızdı. Eğer kompleks ve kıskançlık ne demek biliyorsam. Ki biliyorum; çendan bu iki olguyla ilgili Ali Şeriati''nin, Nurettin Topçu''nun, Arthur Schopenhauer''un, Nietzsche''nin bu iki olgu üzerine düşünceleirini biliyorum. Acılar ve srügünler diyarındayız ve gücümüz yettiğince, aklımız erdiğince, dilimiz döndüğünce, gönlümüz elverdiğince naçizane yazmaya gayret ederiz inşaAllah. Elbette kavgamız Cumhuriyet Aydınlığının tüm gövdeleri sarması, yürekleri serinletmesi, gözleri ışıtması içindir. Çünkü Cumhuriyet yoksa birey yoktur, hürriyet yoktur, aydınlık yoktur, insanca yaşamak yoktur. Bunu çoook iyi tecrübe ettiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden de biteviye Cumhuriyet behemehal yaşanmalı, yaşatılmalı diyorum. Ki, toplumun her ferdi olarak bu yönde kavga vermeliyiz. Kavga derken elbette buırada insanlık dışı bir gücün aracı olarak kullanılmasından söz etmiyorum yani silahtan. Bize akıl, gönül, irade, ihtiyar verilmiş; bunları kullanmaktan söz ediyorum. Çünkü son pişmanlık fayda vermez. Umarım uyanırız ve birbirimizi uyandırırız da bu değeri kaybetmeyiz. Cumhuriyet için de Mustafa Kemal Atatürk''e her daim sonsuz teşekkür borçlu olduğumuza mutlak bir inançla inanıyorum. Bir gün mutlaka O''nu da yazacağım inşaAllah. Zaten iki yıl kadar önce bu konuda söz vermiştim. CUMHURİYET AYDINLIĞI ile kalalım, yaşayalım ve o aydınlığı koruyalım, kaybetmeyelim. Derin saygılar, selamlar, muhabbetler saygıdeğer paşam, saygıdeğer ağabey.