İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...9...

Özgür DENİZ - 16.12.2020

Kendisi hiçbir şey yapmayıp, bir şey yapanlardan korkan insanlarız biz, kendi ışığı kifayetsiz olduğu için başkalarının ışığından rahatsız olan insanlarız. Ama ahkâm kesmekte de öyle mahiriz ki, sanki her şeyi biz biliyoruz ve bizim bildiklerimiz dışında bilinen ne varsa hepsi yanlış ve ancak bizim ışığımızdır ki insanları aydınlığa çıkaracak. Hangi ışıktan bahsediyoruz, hangi bilgiden? Köklerimizden haberimiz var da, biz mi bilmiyoruz? Ufuk ötelerini fethe çıkmış düşünce insanları nasıl olurda günün insanı olmayı tolere edebilirler ve dünyalık olarak bir şeyler bekleyebilirler ve beklentileri namına hakikati feda edebilirler? Güne bağlanıp kalmış ve günü doldurma derdine düşmüş olanların ve günü sağ selamet tüketip yuvasına girdiğinde kendini kârlı görenlerin, zamanın tahribine, hakikatin tahrifine ve dahi insanlığın düşüşüne karşı dayanabileceğini düşünmek alıklıktır, bönlüktür. Bilakis böylelerinin münhasıran kendi önlerini aydınlatacak kadar ışıkları olabilir, belki o da yoktur. Düşünce tarihinde hangi insanların kalıcı olduğunu biliyor muyuz hatta onların kimler olduklarını biliyor muyuz, dahası onların düşüncelerini hangi bedeller ödeyerek izhar ettiklerini ve eserlerini hangi zorluklar içerisinde meydana getirdiklerini? Dünden bihaberiz ama bugün için söyleyecek sözümüz var sanırız. Böyle olunca da elbette bir İbn-i Sina, bir Farabi, bir İbn-i Rüşt, bir Einstein, bir Edison çıkaramayız. Çünkü düşünen kafanın silah tutan el kadar değeri yoktur bizde hatta hiç değeri yoktur daha şov yıldızları dahi düşünen kafadan değerlidir. elleri silahlı olanlar ve şovmen şaklabanlar en muteber görülürler de, düşünenler canavar gibi addedilirler. Ondan sonra böyle bir yerden büyük beyinler çıkacak öyle mi? Bekleyin biraz daha belki çıkar. Çıkmak isteyenler olursa da altını oyarız, zaten biz kötülük üretmekten ve yapmaktan başka neye yararız? Ama geçmişle övünmekten de haz alırız ve kendimizde bir şey olmadığı için bitevi geçmişten örnekler veririz yani kuru hamaset yaparız. Dizilerle maziyi tazim ve tebcil eyleriz, onu da almak istediğimiz şeyler için yaparız, çünkü onlar tavassutu ile alacağımız şeyleri alabilecek mevkiie geleceğizdir. Biz bu kadar basit, sığ, sıradan, sefil insanlarız işte. En iyi becerebildiğimiz şey de budur zira. Ama tüm bunları birileri söylerse de hemen yafta vurur, anasını ağlatırız, acaba söylenen doğru mu diye bir dakika bile akletmeyiz. Bizler, gerçekten, pislik içinde yaşamaya, sefaletin dibinde ömür çürütmeye layığız. Hayır yani, aklını kullanmayanın, düşünmeyenin başka neye layık olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayatımızda adalet ve cesaretin emaresi yoktur, ama dizide bir adalet sözü, bir kılıç şakırtısı bizi hem adil hem de cesur göstermeye kâfidir. İnanacak yığınla zavallı da mebzul miktardadır. Öyleyse bu iş tamamdır. Gerçekten böylesi hayat yaşanan bir dünyada terakki nasıl kabil olabilir?

Tarih: 16.12.2020 Okunma: 886

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?