SADECE DÜŞÜNÜN...68...

Özgür DENİZ - 02.12.2020

Niye bu ülkenin İslamcıları gerçek İslamcı, Milliyetçileri gerçek Milliyetçi, Sosyalistleri gerçek Sosyalist, Kemalistleri gerçek Kemalist olmazlar? Hani insanlar kendi aralarında sonsuz doğal konuşurlar, gerçekleri olduğu gibi ortaya koyarlar, ne ne ise aynıyla söylerler, dert ne ise derman ne ise pat diye söyleyiverirler, isyanları da, öfkeleri de sahicidir, işte bunun gibi niçin mezkûr ideolojik yapılar ve o yapılara hükmedenler de aynı bu dille arz-ı endam eylemezler politik arenada, halkın karşısında? İşte o zaman gerçek yüzlerini görürüz, hem kimin namuslu kimin namussuz olduğunu anlarız, hem de gönlümüzün gerçekten kayacağı yer belli olur. Birileri böyle olmuyorsa, birileri olabilirler ama hiçbirisi olmuyor. Ama hayır, doğal değil illa yapay olacaklar. Niye? Çünkü politikacılar ya, doğruyu söyleyemezler ya, doğal olamazlar ya, illa bin dereden sus getirerek anlatmaları icap eder ya olguları ve olayları. O zaman cehennemin dibine kadar yeriniz var. Niçin fikirsel bağlamda savunu ve saldırı yapmazlar da bir fasit daire içerisinde kıvranır dururlar, niçin önümüze büyük projeler, yarınlara dair umutlar ve bu eksende güzel, onurlu bir hayat koyacaklarına, dillerine pelesenk ettikleri şeyleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp getirirler? Ortak akılda buluşmak ve insanlığın ortak vicdanının sesini duyup, isteklerini gerçekleştirmek ve bunun için bir araya gelip ortak bir noktada buluşmak bu kadar mı zor gerçekten? Birbirlerini yemekten başka hiçbir şey yapmazlar niçin? Fikir yerine niçin silaha sarılırlar, silaha güç ve güven olurlar? Niçin karşılarındakileri kötüledikleri şeylerin aynısını kendileri de yaparlar ve sonrada kendilerinin tercih edilmeleri gerektiğini düşünürler? Kendilerini niçin ortak kötülükle tercih ettirmeye yeltenirler de, niçin karşı tarafta duranlardan daha iyi olduklarını ispat edip, iyilikleriyle tercih edilmeleri yönünde konuşup, hareket etmezler? Yetmedi mi bunca zamandır enerjilerimizi boş yere heba ettiğimiz? Ama tabi halk kimin umurunda, nasıl olsa efendilerin işleri tıkırında ve zaten onları duyarsız kılanda bu durum değil midir? Zira bize göründükleri yüzleriyle, görmediğimiz yüzleri çok farklı. Önümüzde dövüşürlerken, görmediğimiz yerlerde pastayı pay ediyorlar aralarında. Ve bizde onların gerçekten bizler için çalıştıklarını sanıyoruz. Ne acı bir aldanış! İnsan şerefli bir varlıktır, niçin şerefli bir duruşla, ahlaklı bir oturuşla, namuslu sorgulayışla bir araya gelip, birlikte çözümler üretip, yarınlar için umut olmuyoruz? Çünkü gerçekten insanca ve insanlığa matuf ulvi ideallerimiz yok. Vallahi, billahi, tallahi yok. Bilakis, mutlaka belli olurdu. Yoksa maruz kaldığımız cendereden nasıl kurtulacağız, kötülükleri nasıl def edeceğiz, nasıl güzel bir dünyaya dair umutlar taşıyacağız, güneşli güzel günlere nasıl çıkacağız, nasıl olupta hayat gemisini maviliklerin sonsuzluğuna süreceğiz?

Tarih: 02.12.2020 Okunma: 301

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. hakkı Cengiz

02.12.2020 - 10:39

Evet, görünen yüzlerinden görmediğimiz yüzleri çok farklı. Pastayı kendi aralarında pay ediyorlar. Cemil Meriç Üstat, sağcı-solcu ayırımının sun''i olduğunu söyler. Aslında, namuslu ve namussuz adamlar ayrımı yapmak gerektiğini vurgular. Bence de öyle. Yüreğine sağlık can kardeşim. Selâmlar...

Özgür Deniz

02.12.2020 - 13:57

Tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle sonsuz teşekkürler saygıdeğer paşam. Kesinlikle öyle. Namuslu ve namussuz var. Kimlik falan hikaye. En yüce bildiğimiz kimliğe sahip biri de en en en namussuzca işler yapıyor. Ve maalesef bu toplum bunu göremiyor. Acı ama gerçek. Tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle bilmukabele inşaAllah saygıdeğer paşam. Derin saygılar.