SEÇİM PARASI...

Özgür DENİZ - 25.10.2020

Bu vatan; gelenin de, gidenin de babasının çiftliği, bu devletin hazinesi kodamanların yemliği, herkes bu devletin kasasından kendisini ve çevresini zengin etme peşinde ve zenginde ediyor, zengin edip kaçıp gidiyor, bu toprağın çocuklarının payına da yoksulluktan başka bir şey düşmüyor. Ne hazindir ki, bu toprağın çocukları da yoksulluk sanki kadermiş gibi öyle bir kanıksamışlar ki yoksulluğa doyamıyorlar, adeta daha da yoksul olmak için çırpınıyorlar, yoksullaştıranlara minnet duyuyorlar. Ne gariptir ki yoksulluğu biterecem diye gelenler yoksulluğu azdırarak gidiyorlar, gelecek olanlar da yine yoksulluğu bitirme vaadiyle gelmeye çalışıyorlar ve bizlerde aval aval öylece dinleyip, inanıp, yiyip, yan gelip yatıyoruz, ne hesap soruyoruz ne de had bildiriyoruz. Çark böylece dönüp duruyor, hazine birkaç zümrenin elinde dolaşıp durmaktan ve vurgun, talan yolunda güç olmaktan başka hiçbir anlam ifade etmiyor. Bize had bildirmek serbest, bizim had bildirmemiz yasak. Oysa asıl olan biziz! Zaten bu toprağın çocukları da kendilerine zenginliğin layık olmadığını düşünüyor, bu yüzden de zengin edecek yolu görmek ve o yola girmek istemiyorlar. Her şeyin bu düzenle kabil olabileceğini varsayıyorlar. Bedelsiz bir hayat sürmek istiyor herkes ama kallavi bir hayat, bedava bir hayat. Öyle hayatın olmadığını bilmeyecek kadar aptalız, malız, cahiliz. Zaten yoksulu hiç değişmedi ki bu toprakların, yoksullar aynı yoksul, zenginler daha da zengin. Yine de yoksul olalım, öyle kalalım istiyorlar. Davaymış, ülküymüş, idealmiş, kutsal yolmuş, büyük rüyaymış, hepsi için hepsi hikâye, hepsi uydurmaca, aldatmaca, kandırmaca. Cesametli lafların bini bi para ama hepsi de üç kuruş etmeyecek laftan ibaret. Olguların üzerine muhtelif soslar döküyorlar ve önünüze koyuyorlar, sos çok tatlı geldiği için altında ki acının acılığını fark edemiyorsunuz, böylece kolayca uyuşturuluyorsunuz. O tatlı sosların ardından geriye kalan tat, onurumuzu, şerefimizi, namusumuzu ve insanlığımızı çalıyor farkında bile olmuyoruz. Kapı kulluğu yapmak, kölelik etmek, kullara kul olmak hoşumuza gidiyor. Olguların hepsi kodamanların ve onların işbirlikçilerinin dünya nimetlerine egemen olmaları, kasalarını ve keselerini doldurmaları için birer araç. Bizlerde oltaya takılan aptal balıklarız. Mazi nostaljileriyle avunan çaylaklarız. Hepsi birbirlerine müzahirler, hepsi birbirini besliyorlar. Hiçbirisi hiçbirisinin muarızı değil. Ama senin önünde tiyatro oynamaya gelince hepsi düşman birbirine. Bu tiyatroyu yiyenler yiyorlar, yemeyenler acıya doyamıyorlar. Bu toprağın çocukları cahil, gerçekten cahil, maalesef cahil, ne kendini biliyor, ne başkalarını biliyor ne de hakkını biliyor. Çok kolay inanıyor, hemen inanıyor, inanmayı çok seviyor.  Düşünmüyor, sormuyor, sorgulamıyor. Bu yüzden de suskuya teslim olmaktan ve boyun eğmekten başka elinden hiçbir şey gelmiyor, gelse de gelende gönlü olmuyor, çünkü rahatlık ve sorumsuzluk hoşuna gidiyor ya da öyle anlıyor, kafası ancak o kadar basıyor. Kodamanlardan ve işbirlikçilerinden hangi birinin bu topraklara insani bir değer eklediğini, insanı insan kılacak ve insana insan olduğunu hissettirecek bir kazanım sağladığını söyleyebilirsiniz? Bakınız bendeniz de, sizlerde biliyoruz ki bir şey yapacak gücüm yok. Ama emin olun ki bir gün divan kurulacak, hesap defterleri açılacak ve her şeyin hesabı zerresine kadar sorulacak. Sorulamayacak zannıyla yaşıyorsunuz ve çok güzelde yaşıyorsunuz ama mutlaka bildiğinizin tersiyle karşılaşacaksınız. Bendeniz ancak isyan edebilirim, hakikati ifade edebilirim ama sizleri yok edemem, sizlere bir şey yapamam. Elimden gelse elbette hayallerin bile tahmin edemeyeceği şeyleri yaparım ama serde naçarlık var işte. Buna rağmen de çıldırıyorsunuz biliyorum, elinizden gelse bir kaşık suda boğarsınız, kanun ve yasa arayıp durursunuz, velakin olmadığını da bilirsiniz, zorlarsınız ama yasanın zorlamasının da zulüm doğuracağını çok iyi anlarsınız. Ki, gerçi tümünüz zalimlersiniz ve haddizatında önemsemezsiniz ama her şey göz önünde olacağından çekiniyormuş gibi yaparsınız zulmünüzün doğuracağı tepkilerden. Bu yüzden de hep görmezlikten gelip, eyvallah etmeyi tercih edersiniz. Ama bir gün göreceksiniz, görülmeyeceğinizi bile bile. Bakınız hiçbiriniz ne kanun, ne yasa tanımıyorsunuz. Ne nefsi yasalarınızı ve kanunlarınızı, ne kutsal yasaları ve kanunları ne de vicdanın yasalarını ve kanunlarını tanımıyorsunuz. Tanıyoruz diyorsanız yalan söylüyorsunuz. Zaten aşağılık yalancılarsınız. Hep gerçeği yazdım ve söyledim, gerçeğin acıttığını bile bile ve bedelini göre göre. Umurumda da değil. Gerçektir bu, tüm yalancıların gövdesine kurşun gibi gelir. Bir canım var ve o canımı saf insanlık uğruna feda etmişim, tüm mevcudiyetimden ve dünya nimetlerinden feragat etmişim, başka ne ürkütebilir ki artık bendenizi? Ki, zaten hesabımda sizlerle değil ve meselem de sizler değilsiniz yani karşımda kütük misali dikilmiş gövdeleriniz değil. Benim hesabım ve meselem insanlığın haksız yere maruz kaldığı acılarladır ama buna rağmen hak edipte olmadığı yerledir, yalan söylemelerle ve olmayan eylemlerledir. Kof nutuklarladır. Malumdur ki, insanlık SEÇİM PARASI adı altında her dönemde soyulmaktadır. İnsanlığın hakkı, alınteri, yaşı, kanı, emeği, bir avuç kodamana ve işbirlikçilerine akmaktadır. Sizlerin partileriniz, seçimleriniz bendenizi ırgalamıyor bebeğim. Eğer bir parti kurmuşsanız ya da kuracaksanız, bir seçim yapacaksanız gidiniz babalarınızdan miras kalanlarla hallediniz tüm bunları. Bendenizin ve bedeniz gibilerin terleriyle, yaşlarıyla, kanlarıyla, emekleriyle, vergileriyle değil. Bu haksızlıktır, zulümdür, yanlıştır, adil değildir. Şahsi olarak hakkımda hiçbir zaman helal değildir ve olmayacaktır da ve dahi hesabı sorulacaktır sorulması gereken yerde ve zamanda. Bu ne Tanrı’nın, ne Tanrı’nın Kitabının ne de Tanrı’nın Elçi’sinin emri değildir ve ne de miras bıraktıkları bir şey değildir. Aksi bir duruma matuf iddianız varsa lütfen iddianızı ispat ediniz yoksa haddinizi biliniz. Öyleyse böylesi bir şeye hakkınız da yoktur, metazori almak haddinizde değildir. Lütfen geri durunuz insanlığın kutsal hazinesinden, vergilerine el uzatmayınız, haklarına göz dikmeyiniz. Zaten sürüyle olmanız o hazineyi yeteri kadar yoruyor, boğuyor, boşaltıyor, yok ediyor ve geri de kalanlara da kalan bir şey olmuyor ve böylesi bir şey de acıları tevlit ediyor. Yeter artık bitsin bu soygun, vurgun, talan düzeni…!

Tarih: 25.10.2020 Okunma: 396

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?