SADECE DÜŞÜNÜN...30...

Özgür DENİZ - 09.10.2020

Sana birilerini imana getirme görevi mi verildi? Sen önce iman et bi hele ve o imanın gereğini yap bi hele. Sen iman ettirecek değilsin denmedi mi O’na? Hiçbir şey yapmıyorsun ama her şey yapılsın istiyorsun, niye yapmadığını, yapmayacağını söylüyorsun sefil beyinli? Ey iman eden iman et denmedi mi sana? Bir şeyler münhasıran bizim için yani ezilenler için mi geçerli? Ama hayır, hem gerçekten iman etmeyeceksin hem sahip olduğun imanın bile gereğini ifa etmekten aciz olacaksın ama gidip başkalarını imana getirmekle uğraşacaksın ve bunu da bihakkın yapmayacaksın. Ama dini afyon gibi kullanmak işine geliyor de mi? Seni bu kurtarmayacak ki, seni sahip olduğun ve sahip olduğunla ortaya koyduğun kurtaracak. Sen ne yapacaksın başkasını? Yapman gereken neyse onu yap. Ondan sonrada rahatına bak. Gelen geldiğinde bulmak istediğini bulacak. Bulunacak olan sen olmayacaksın. Böyle yaptığında her şey birbirine girmeyecek, daha kötüye gitmeyecek. Aksine kötüye giden bir şeyler varsa, bu senin doğru olmadığın içindir, başkaları yanlış olduğu ve sen o yanlışı düzeltemediğin için değildir. Çünkü senin zorla yapman gereken bir şey yok. Sen yapabildiğinden sorumlusun ve sorulursun. Sen doğru imana sahip oldun mu, o imanla doğru oldun mu, o doğrulukla yüreğini ve dilini temizledin mi, temizlediklerinle en güzel şekilde hareket edip bildirdin ve uyardın mı? Hayır bunu yapmadın. Bilakis tam tersi oldu her şey. Böyle olunca da absürt neticeler tezahür ediyor. Sahip olmadığına, birilerini sahip olmaya zorlarsan olmaz bebeğim! Zorla güzellik olmuyorsa, iman zorla olur mu? Zorla olan imanla huzur bulunur mu? Sadece sahibiz ama hiçbir bilgimiz ve eylemimiz yok. Sadece sahip olmakla da olmaz ki. Sahip olduğunu kullanacaksın ama doğru kullanacaksın bebeğim! Bazen sahip olduğunu doğru kullanmadığın zaman, hem sahip olduğunu kaybetmek hem de sahip olmaya matuf temayülü de söndürmek gibi bir tehlikeyle karşılaşabilirsin. Anlıyor musun bunun ne demek olduğunu? Bunun bedelini ödeyebilir misin?

 

Ey zalimler! Bu dert dolu hayatın, yaşattığınız acıların, çektirdiğiniz sancıların hesabını veremezsiniz, veremeyeceksiniz. Ne devletleriniz, ne kanunlarınız, ne kudretleriniz, ne servetleriniz, ne çürümüş imanlarınız, ne soylarınız, ne şeyhleriniz sizleri kurtaramayacak! Hiçbir kural tanımadan, kayıtsızca, umarsızca bu dünyadan topladıklarınızın, biriktirip sakladıklarınızın, paylaşmaktan korktuklarınızın, taptıklarınızın altında kalacaksınız bir gün. Böğürlerinizde ve sırtlarınızda ateş olacak topladıklarınız, midelerinizi patlatacak oraya indirdiğiniz haram kazançlar. Hesap soracaklar birgün sizden, cahil bıraktığınız insanlar. Her bitki, her hayvan, toprak, su, hava, güneş hesap soracak sizden. Hiç mi akletmiyorsunuz? Gerçeklere bu kadar mı kör kalınır? Hiç mi vicdanınız yok, insafınız mı kurudu, ölçüyü mü kaybettiniz, merhametiniz mi öldü? Birgün, burada öldürdüklerinize sığınacaksınız, yer bulabilecek misiniz gölgelerinde? Niye barış güvercinleri uçmaz semalarımızda, niçin insanlar gülmezler kara toprağın üzerinde? Kötülere mi kalmış dünya böyle? Can çekişiyor insanlık, sevincini kaybetmiş hayatlar, sessizce çığlık atıyorlar? Niçin dürüst olanlar kazanamazlar ne yapsalar da, hep kaypaklar mı kazanacaklar bu dünyada? Niye her şey kokuşmuş bu dünyada? Niye acımasızca ezilip sömürülürler insanlar? Niçin üretim tüketim dengesi kurulamaz da, insanların sefalet denizinde yüzmeleri hayâsızca izlenmekle kalınır? Oysa zaten eşitleneceksek, niçin eşitliğin anlam ifade ettiği zamanlarda eşitlenmeyiz, niye gocunuruz bundan? Nasiyeler ak olsa, nimetler çok olsa, aç olan olmasa, herkes tok olsa olmaz mı, mümkün değil mi bu? Halkın iyiliği yolunda harcayacağınız servetleri, niçin halkın aleyhine harcıyorsunuz? Halk mutlu, huzurlu, sağlıklı olmadıktan, gülmedikten ve birbirini sevmek yerine birbirinden nefret ettikten sonra, varolanlar ha olmuş ha olmamış ne kıymeti vardır? O kuruttuğunuz, nasırlaştırdığınız, çölleştirdiğiniz ve zalimleştirdiğiniz vicdanlarınız bile sizlerden hesap soracaklar yemin ediyorum. Bendeniz hakkımı istiyorum kardeşim, ne nutuk ne edebiyat istiyorum, afyonlanmakta istemiyorum.

Tarih: 09.10.2020 Okunma: 312

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?