SADECE DÜŞÜNÜN...20,,,

Özgür DENİZ - 29.09.2020

Artık insanlığın geldiği merhalede insana lazım gelen sahih ve muhkem bilgidir. O da hakikatin bilgisidir. Çünkü geldiğimiz çağda bilgiden başka güç yoktur. Zira savaşlar bile zekâ ürünü olan taktikler ve stratejiler sayesinde kazanılmaktadır yani bilgiye istinat etmektedir. Elbette savaşların son bulması ve insanlık toprağında barışın çiçeklenmesi, halkların barış ve sevgiyle yaşaması yegâne arzumuzdur. Bilgiyle merbutiyetimizi kopardığımız an tarihten de kopacağımız andır. Binaenaleyh, artık bilginin önemini idrak etmek ve bilgiyle dirilmek kaçınılmaz olan yoldur. Çünkü insanlara icbar ile galebe çalamayacağımız bir çağı yaşıyoruz. İnsanları ancak ikna ile dize getirebiliriz, elbette bu dize getirmek olumsuz anlamda değildir, onları ıskat etmek anlamındadır zihnen. Zira sahih ve muhkem bilgi ile ıskat edip yanlışlarını gözlerinin önüne dökemediğiniz insanları ikna edebilmeniz kabil değildir. Böyle bir şeyi yapamazsanız da yaşamanız, ayakta kalmanız, varolmanız muhal ender muhaldir. Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, lafla peynir gemisi gerçekten yürüyemeyecek ve insanlar sizlerin kalitenize bakacaklar. Her söylediklerinize inanmayacaklar. Şimdi ne kadar da böyle söylesek bile bu kuru bir anlam taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor, bir şekilde lafla da peynir gemisi yürütülüyor. Bilgiye sahip olmayan insanlık her alanda değer aşınmasının da önüne geçemiyor ve değerlerin üstünlüğünü yeni nesillere de kabullendiremiyor. Böyle olunca da insanlığın yörüngesi şaşıyor ve içinden çıkılamayacak girdaplara mahkûm olunuyor. Bilgiyle karanlığını aydınlığa tedvir edemeyen, değerlerle değersizliğini değerli olmaya tedvir edemeyen insanlığın varabileceği hangi hedef vardır dünyada? Ama maalesef ciddi düzeyde anlama sorunu yaşayan bir insanlıkla karşı karşıyayız. Hiçbir şeyin değerini bilmeyen, değerlerini değersiz şeyler için mütemadiyen tüketen, bilgisizliğin rahatlığını bilginin acısına müreccah kılan bir insanlığı ayakta tutabilecek başka ne olabilir acaba? Biz mi bilmiyoruz yoksa bildiklerini sananlar gerçekten ahmak mıdırlar? Evet, bildiklerini sananlar, kendileriyle birlikte insanlığı da koyu bir karanlığın içine doğru çekmektedirler. İnsanlık ya sahih ve muhkem bilgiyle uyanacaktır ya da bilgisizliği neticesinde daldığı derin uykusunda boğulacaktır, başka bir yol kabil değildir!

 

İnsanlığı sahih ve muhkem bilgiden mütevellit berrak aydınlık felaha erdirecektir. Bu inkârı imkânsız bir gerçekliktir. Ve bu bilgiden mütevellit sorular kurtuluşun yolunu gösterecektir. O yüzden hayatım boyunca soru sordum ve insançocuklarının da sorular sormasını tüm benliğimle istedim. Çünkü tüm peygamberlerin ilk evvelde sorularla yola çıktıklarını gördüm ve soru sormadan hayata dair izahlar yapan filozoflarla tanışmadım. Kimim ben, niçin yaşıyorum, nasıl yaşıyorum, kim için yaşıyorum, nasıl yaşamalıyım, niçin yaşamalıyım, kim için yaşamalıyım? Bu sorulara ciddiyetle cevaplar aradığımız ve gerçekten vicdanımıza onaylatacak cevaplar bulduğumuz an korkmayalım. Zira ondan sonrası çok kolay olacaktır. Çünkü cevaplar bize kaybettiğimiz her şeyi yeniden hatırlatacaktır, nasıl kaybettiğimizin farkına varmamızı sağlayacaktır ve yeniden nasıl kazanacağımızın yolunu gösterecektir. Ve kaybettiklerimizi kazanmamız için insanı ve toplumu hatta devleti doğrudan ilgilendiren tüm yapıları yeniden yapılandırma yoluna gitmemiz de kolaylaşacaktır. Çünkü mezkûr yapılar yeniden yapılandırılmadıkça, kaybetmeye devam etmekten başka yol olmayacaktır. Çünkü o yapılar bozuk halleriyle he şeyi bozmaya ve insanı çürütmeye devam edeceklerdir. Öyleyse hakikatin bilgisi ile bilgilenmek ve o bilgi üzerinde sorular üretip hayata yöneltmek iktiza etmektedir. Çünkü sorduğumuz her soruya aldığımız her doğru cevap bizleri yeniden yaratacaktır ve yeniden yaratılan bizler eskiyen yapıları yeniden yenileme imkânına kavuşacağızdır. Fakat maalesef bunu düşünemiyoruz. Çünkü okumakla, bilgiyle, düşünmekle ve çare üretmekle hiçbir alakamız bulunmamaktadır. Fakat böyle de olmaz ki, öyle değil mi? Lütfen biraz hissiyat, hassasiyet, haysiyet ve mesuliyet!

 

İnsanlar maalesef öğrenmeyi sevmiyorlar ama yalan yanlış öğrenenlerin aldatmasına da kızıyorlar. Armut piş ağzıma düş gibi bir telakki ile hareket ediyorlar. Oysa bilselerdi ki, herkese emeğinin karşılığı vardır, illaki bir emek vermeleri gerektiğini idrak ederlerdi. Ama armudun ağızlarına nasıl düşeceğini de sanki bilmiyorlarmış gibi hareket ediyorlar. Bu nasıl bir aymazlıktır lütfen? Birazcık ciddiyet ve samimiyet lazım değil midir? Bugün beyin olarak dehşetli bir kuraklığın kıskacındayız. Yalan mı bu? Keza dehşet veren bir değer erimesiyle karşı karşıyayız. Nereden neşet etmektedir bu tür sorunlar? Kuşkusuz ki bilgisizlikten, cehaletten ve bunlardan mütevellit samimiyetsizlikten, ciddiyetsizlikten, hassasiyetsizlikten neşet etmektedir. Ne kimliğimizi biliyoruz, ne dinimizi biliyoruz, ne tarihi doğru dürüst okuyabiliyoruz. Böyle olunca da saldım çayıra Mevla’m kayıra gibisinden bir yaşam sürüyoruz. Böylesi bir yaşam, yaşam mıdır lütfen? Zira bilgiyi ıskaladığımız, değerleri devre dışı bıraktığımız vakit, önüne gelene saldıran, hak hukuk nedir tanımayan, kul hakkına riayet etmeyen, bulduğu her şeye hırsla saldıran ve onu el çabukluğu ile tüketen bir canavar haline geliyoruz. Bu ülkenin tam da bu halde olduğu yalan mı? Çatır çatır, umarsızca ve utanmadan kul hakkı yenmektedir, haram helal demeden iç edilmektedir başkalarının terleri, yaşları, emekleri. Tüketmemizin mukabilinde hiçbir şey üretemeyen asalaklara dönüşüyoruz. Yaşadığımız dünyada niçin insan insanın kurdu olmuştur hiç düşünüyor muyuz? Çünkü insanda hiçbir değer kalmamıştır, insan hakikatin bilgisine sahip değildir. Böyle olunca da onu insan kılacak tüm yetileri meflûç olmuştur. Böylesi insanların hangi yapıları insan odaklı kurabileceğini düşünüyoruz? İnsan odaklı teşekkül etmeyen yapılar insanlığın lehine iş görebilirler mi? Ancak insanlığı tüketecek minvalde işlevsel olabilirler. Bugün bireyciliğin, benmerkezciliğin kıskacında can çekişmiyor muyuz? Bizleri bu noktaya sürükleyen sebepler nelerdir niye üzerinde durmuyoruz ve çözmek yoluna gitmiyoruz? Karanlıktan bir an evvel behemehâl kurtulmalıyız!

Tarih: 29.09.2020 Okunma: 315

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?