SADECE DÜŞÜNÜN...10...

Özgür DENİZ - 15.09.2020

Düşünelim lütfen! Ama öznel dünyamızda nasıl düşünüyorsak o düşünce tarzımızı bir kenara koyarak, nesnel temellerde ve bağımsız olarak, önyargının ve koşulların gücüne teslim olmayı reddederek düşünelim. Geçelim! Bir olay var farz edelim ki ve bu olayın iki tarafı var. Belki daha fazla tarafları olan olaylarda olur ama kahir ekseriyetle olaylar iki taraflıdır. Gündelik hayatın gerçeğidir bu. İki tarafında iddiaları olur. Handiyse hayatın bütünü böyle bir şeydir. Kime inanmalıyız? Birine illa ki inanacağız, inanırız değil mi ya da arafta kalırız ve hislerimize göre hareket ederiz ama hislerimizde bile adaletten şaşmamalıyız, ya işte nolacak şöyle hissedivereyim ve yine özünde istediğim gibi inanayım olmaz? Böyledir yani. Çünkü hayatta ki tercihlerimizin yönünü bile tayin eden şey budur haddizatında birazda. Zira olaylarda haklı tarafın yanında oluruz, olmalıyız yani, erdemli olmanın muktezasıdır bu. Bilakis hak, hukuk, adalet diye bir gerçeklik vardır ve tehlikeli bir alandır orası. Elbette insanlığımız ölçüsünde riayet ederiz böylesi şeylere. Evet, önümüze iki veri konuyor ve bizim birine inanmamız isteniyor değil mi? Ve her tarafta kendisine inanmamızı bekler, umar, öyle ister. Hiçbirine de inanmayabiliriz ama illaki inanırız yani, o zaman hangisine inanmalıyız? Elbette iddialara matuf beyyineleri de görmeliyiz önce değil mi? Mesela; herhangi bir şey için herkese tevcih ettiğimiz yapmayın, etmeyin gibi şeyleri kendimiz yapar edersek söylemimizin ne anlamı kalır, bu bizi riyakâr ve sahtekâr yapmaz mı? Mantık bunu emreder yani, dürüstlükte bu yolu gösterir. Çünkü ispatsız iddia boştur. Ayrıca niye bile isteye yanlış olana inanmayı tercih edelim ki? İsterse iddiası boş ve çürük olan benimle aynı düşüncede olan olsun bir şey farketmez. Benimle aynı düşünüyor diye kof iddialar ortaya atana inanamam, yapamam yani bunu, çünkü insanım ve namuslu olmak diye bir şey var. Bunu isterse çok kallavi konumda olan biri yapsın ne farkeder? Eğer bir iddia ortaya atıyorsan, iddiana matuf beyyinelerin olmalı ve o beyyineler muhkem, sarsılmaz olmalı ve karşı iddiaları da çürütmelidir. Öyle ben söylüyorum, söyledim sende inanacaksın yok. Bendeniz o değilim en azından. Öyle durumlarda kardeş mardeş tanımam, takmam, bendeniz kardeşe değil insan olana bakarım. Önüme deliller koyun ve bendenizi ıskat edin. Çünkü bendeniz hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir şartta ve koşulda tek taraflı bakmam, bakamam, bakarsam kendime ihanet etmiş olurum, şerefimi yere düşürmüş olurum. Ortada bir olay varsa, tüm boyutlarıyla ve her boyutun teferruatlarıyla olayı dip derinliğine değin tetkik, tahkik, tahlil ederim, fasılasız sorular sorar, mütemadi sorgulama yaparım. Çünkü kolay inanan birisi değilim. Tabiatım bu değiştiremem ki. Zira ortada duran hayat bendenizin hayatımdır ve hayatımı öyle kuru gürültülere feda edemem. Zaten her birimiz hayatımız için dövüşmüyor muyuz? Öyleyse? Eğer haklıysan, bendenize gelip haklı benim deme bebeğim, haklıysan haklı olduğunu ispat et, beyyinelerini koy önüme. Bendeniz septik hem de amansız septik bir insanım, öyle kolay kolay inanmam. Ki, niye inanayım ki hemi? Her boyuttan bakarım, sorular sorarım, cevaplar alırım, sorgulamalar yaparım, yeniden sorular sorarım ve yine sorgulamalar yaparım, her detayı göz önünde bulundururum, olaya yönelik tüm yazılıp çizilenleri çözümlerim. Çünkü inanacağım! Öyle benim din kardeşimdir, ırk kardeşimdir, böyle ucuzluklara yeltenemem ve adaleti çiğneyemem. İnanmak öyle basit bir şey değildir, arkasından o inançtan tevlit olacak eylemler tezahür edecektir, o inanmaya göre tercihler belirlenecektir, hayata matuf seçimler yapılacaktır, hülasa; bir kader çizilecektir. İşte buna göre düşünmek icap etmektedir. Öyle bana inan demekle inanmak olmuyor bebeğim! Konumuna güveniyorsan, o konumuna…

Tarih: 15.09.2020 Okunma: 328

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?