SADECE DÜŞÜNÜN...9...

Özgür DENİZ - 14.09.2020

Bakınız efendiler anlamıyorsunuz! İçi boş önerilerde, tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Bizim kuru gürültülere değil, gerçekçi eylemlere ihtiyacımız var. Ciddiyetsizsiniz, samimiyetsizsiniz, tutarsızsınız, riyakârsınız, sahtekârsınız. Biz beynimize yöneltmiş nutuklara değil önümüze konulmuş ekmeğe inanırız. Bize yapma dediklerinizi yapıyorsanız ve yine utanmadan karşımıza çıkıp aynı şeyi tekrar ediyorsanız kirli suratlarınıza tükürmekten başka seçeneğimiz yoktur. Çünkü insanlığı ve insanlık ailesinin büyük parçası olan ezilen emekçileri söylemler değil eylemler kurtaracak. Çünkü sorunları çözüme kavuşturacak olan şey boş laflar değildir, dolu eylemlerdir. Söylemem gerekenleri söylediğim zaman emin olun altından kalkamazsınız, kalkacak haliniz olmaz, çünkü söyleyeceklerimin her bir harfi hakikatten bir cüz olacaktır. Öyle toplumdaki kahir ekseriyete yedirdiğiniz palavralara benzemez söyleyeceklerim. Öyle parayla konuşturduğunuz ve dillerine pelesenk ettikleri aynı şeyleri papağan gibi tekrar edip duranların ve temcit pilavı gibi getirip önümüze koyanların söylediği şeyler olmaz söyleyeceklerimiz. Öyleyse söyletmeyin beni. Bir şeyler söylüyorsunuz ama ne söylediğinizi kendinizde bilmiyorsunuz. Çünkü meseleyi anlamaktan yoksunsunuz. Ki, sizler içi boş odun kütüklerisiniz, kafanız da boş bir tenekedir. Çok ses çıkarıyorsunuz ama hiçbir şey söylemiyorsunuz. Çok konuşuyorsunuz ama yaptığınız hiçbir şey yok. Kutsal olgularla kolayca kanan saf ve cahil insanları bulmuşusunuz kandırdıkça kandırıyor, yuttukça yutuyorsunuz. Çabuk parlıyorsunuz ama çabuk sönüyorsunuz ve ısıtmıyorsunuz. Bizleri kandırmaya, avutmaya, uyutmaya çalışıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Gelmeden gelmezseniz gelmek zorunda kaldığınızda gelmenizin hiçbir anlamı olmayacaktır bilmiyorsunuz. Bakınız her şeyi inhisarınıza geçirmişsiniz ama şunu yapın, bunu yapın, şöyle yapın, böyle yapın demekten de geri durmuyorsunuz. Tüm arazilerin sahibi olmuşsunuz, dilediğiniz kadar beton bina yapıp dilediğiniz ücrete satıyorsunuz. Yaşam alanlarını bile zehirliyorsunuz. Herkese ait olan topraktan dilediğiniz kadarını kendinize ayırıp bağla, bahçeyle donatıyorsunuz. Oysa beri tarafta insanların oturacakları evleri, çalışacakları tarlaları, kazandıracak dükkânları, ısınacak ateşleri, yiyecek ekmekleri yok hatta handiyse soluyacak havaları bile kalmamış. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Sizler neyden bahsediyorsunuz? Her şeyi ellerinize almışsınız dilediğiniz gibi kullanıp, dilediğinize peşkeş çekiyorsunuz. Kimin mülkünü kime peşkeş çekiyorsunuz? Bir biriniz gelip dilediğince dem sürüp gidiyor, bir biriniz gelip dilediğince dem sürüp gidiyor. Böylece mülk kendi aranızda dönüp duran bir devlet ve sömürücü aracı oluyor. Buna bir ömür eyvallah edip, sessiz mi kalınacağını sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Peki, halk nolacak? Av halka yasak size serbest, gönlünce eğlenmek halka yasak, dilediğince gezip tozmak size serbest, bağlara bahçelere girmek halka yasak, bağ bahçe kurmak sizin hakkınız. Nasıl oluyor tüm bunlar, herkese ait olan halk toprağının üzerinde? Bir ormanda bile özgürce dolaşmak, serinlemek yasak halka ama ormanları yağmalamak sizlerin hakkınız. Her yeri çitlemişsiniz ve çitlediğiniz yerleri korumak için yasalar çıkarmışsınız. Paylarına ne düşmektedir ki, düşen payları ile özgürce yaşasınlar ezilenler, emekçiler? Ne iş var ne de nimet? İşte, nimette size düşüyor. Dünyada boş yer mi bıraktınız ki insanlar yaşam alanları bulabilsinler kendilerine? Her şeyi sahiplenmişsiniz, sahiplendiklerinizi korumaları için silahlı güçler oluşturmuş, kale gibi aşılmaz yasalar çıkarmışsınız. Kime sordunuz kanunları çıkarırken? Benim adıma yasa, kanun çıkarıyorsunuz ama bana fikrimi sormuyorsunuz. Nasıl oluyor da benim için oluyor bu? Fikir aldınız mı yasalarınızı üzerlerinde tatbik edeceğiniz insanlardan? Biz bir şeylerin geleceğe bırakılmasını istemiyoruz hemen bugün istiyoruz. Bugün aldıklarımızın üzerinde geleceğimizi kendi özgür irademizle ve yaptığımız seçimlerle kendimiz kurmak istiyoruz. Biz hemen bugün bize bırakılmış olan ve kendi ellerimizle ürettiğimiz her şeyden payımızı almak ve insanca yaşamak istiyoruz. Bizler artık sahibi olacağımız ve kendimizin de kullanacağımız şeyler yapmak istiyoruz. Biz sefaleti yaşarken yaptıklarımız üzerinde birilerinin keyif sürmelerini içimize sindiremiyoruz. Yeryüzünde ne varsa herkese eşit olarak verildi ve herkes adilce bölüşsün diye verildi. Münhasıran sizlere verilmedi ve sizlerin hakkınız olduğu söylenmedi en güzel yaşamların. Çoğunluktan alınıp azınlığa teslim edilmiş olanları geri istiyoruz. Ezilenlerden, emekçilerden gasp edilen her şey sahibine iade edilsin ve herkese ait olan yine herkese ait olsun istiyoruz. Bakınız hakkımız olmayana göz dikmiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz ama ne bir gram eksik ne bir gram fazla, hakkımız neyse o kadar. Kazanacağız ve alacağız!

Tarih: 14.09.2020 Okunma: 335

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?