SADECE DÜŞÜNÜN...6...

Özgür DENİZ - 11.09.2020

Hiç akletmiyor musunuz? Biraz akletsek, kendi kafamızla akletsek, nasıl olur? Yani birilerinin düşünmenizi istediği gibi değil de, hissettiğiniz gibi düşünün. Nasıl görüyorsanız ya da nasıl görmeniz isteniyorsa öyle görmeyin. Bi de taaa arka planına bakın. Ya da şöyle mi desek, kafanızda ki gözünüzle değil de kalbinizde ki gözünüzle bakmayı ve görmeyi mi deneseniz acaba? Sığ ve teğet geçmeyin, dip derinliklerine değin dalmaya cesaret edin. Var mı o cesaret? Bir şey anlamıyoruz demeyin, yeterki samimiyetle düşünün, siz düşündükçe aklınızı kuşatan ve gözünüzün önüne çekilen perdeler kendiliğinden yok olacaktır ve hiç ummadığınız düşünceler önünüze dökülecektir. Aldanmamak için düşünmeye cesaret edin ama kendi aklınızla!

 

Şimdi insan nedir? Tüm mevcudiyetimizle odaklanıp bakıyoruz, hissediyoruz, algılıyoruz, düşünüyoruz. İnsan diye bir varlığı görüyoruz. Yani kendisine insan deniyor. Bir yönüyle düşüncesidir değil mi insan? Çünkü düşünebildiği için diğer varlıklardan ayrılır. Sadece düşündüğü için de değil, düşüncesini pratikleştirdiği içinde. İnsan düşündüğü için konuşur değil mi? Konuşan bir varlıktır da aynı zamanda ve bu yönüyle de ayrılır diğer varlıklardan. Beyin verilmiş düşünsün diye, dil verilmiş konuşsun diye, gövde verilmiş eylesin diye değil mi? Böyle olduğunu düşünüyorum. Yani düşünüyorum işte. Demek ki düşünce diye bir şey var. Ama asıl olan münhasıran düşünmek midir? İçgüdüsel olarak hayvanlara da düşüncenin verildiğini düşünüyorum. Ya da bünyelerinde düşünmeye tekabül edecek bir yetinin mündemiç olduğunu farz ediyorum. Şimdi asıl olan düşünmek midir demiştik. Hayır değildir. O zaman dil ve gövde anlamsız olurdu. Öyleyse insan düşünüp, yorum yapmakla mükellef değil münhasıran. Hangi zaviyeden bakarsanız bakınız bu böyledir. Piyasaya bakıyoruz. Sürüyle kafa görüyoruz değil mi? Hadi biz kahir ekseriyeti diyelim, boş kafa. Düşündüklerini sanıyorlar, mütemadi yorumlar yapıyorlar değil mi? Hayır hepimiz bunu müşahede ediyoruz yani öyle değil mi? Ekranlarda boy boy sulanmış, çürümüş yahut artık asıl işlevini göremez hale gelmiş kafalar görüyoruz. Peki, o kadar konuşmalara, yorumlara rağmen ne olmaktadır hayatta? Hiçbir şey. Hayır, bugüne kadar aynı minvalde yol alındı, değişen ne?  Demek ki, mühim olan konuşmak, yorum yapmak değildir. Asıl mesele değiştirmektir. Kendini, çevreni, toplumunu, hayatı, dünyayı. Nesini mi değiştireceğiz diyorsunuz? O zaman konuşmaya gerek yok zaten. Biz konuşanları bir şey sanıyoruz, konuştuklarına da ciddi önem atfediyoruz. Niye? Çünkü biz okumadığımız için, onların konuşmalarını farklı algılıyoruz, şuna bak ya neler konuşuyor diyoruz. Oysa bir şey konuştuğu yok pezevengin. Kapitalizm, zaten bol bol üfürmek için imkân tanıyor ve onlarda bundan istifade ediyorlar, zira zaten ona çalışıyorlar. Halka da şöyle yansıtılır bu durum; baksanıza herkes istediğini söylüyor, fikrini açıkça deklare ediyor, demek ki hürriyet var. Halkta buna inanır, aldanır, doğru sanır. Aldanma, yalan. Oysa doğru değildir, bu. Nasıl mı? Çünkü kapitalizmin çarkını duraklatmayacak yöndedir düşünmeler, konuşmalar. Kapitalizmin işine geleni söyleme özgürlüğüdür özgürlük denilen şey. Ama ona dokunamazsınız. Ona gerçekten, insan gibi dokunduğunuz zaman hemen hedefe konursunuz. Ya sürgün edilirsiniz, ya zindanlara atılırsınız, ya büyük paralarla kendi dünyanıza tard edilirsiniz yahut yok edilirsiniz. Binaenaleyh piyasada ki fikir fahişelerine inanıp aldanmayın. Çıkıp diyorlar mı ki, bu düzen bozuk düzen, bu düzen insani değil, bu düzen hakça değil, yeni bir düzen kurulmalı, kapitalizmin gerçeği şudur, taktiği şudur, stratejisi şudur, işte bu düzeni ayakta tutan arka planda ki netameli gerçekler şunlardır? Hayır demiyorlar, diyemezler. O zaman bunlar kahpedir, bunlar inanılmayacak tiplerdir, bunlar kapı kullarıdırlar. Lütfen kendi kafanızla düşünmeye cüret ve cesaret edin!  Ve artık değiştirin bir şeyler, değişmesi gereken şeyleri, bir şey yapın ama öyle bir şey yapın ki artık yeni bir şey olsun yaptığınız. Mesela, şeytan sizi bir daha Allah ile aldatamasın asla.

 

Şimdi her yerden söz diye laf kalabalığı fışkırıyor mu? Kesinlikle evet. Güya söz söylediklerini sanıyorlar ama laf kalabalığı yapıyorlar pezevenkler. Bendeniz kızıyorum arkadaş. Ki, zaten kendi adıma konuşuyorum. Ama aynı zamanda düşünülsün de istiyorum. Çünkü gözümüze gösterilenin ardında çalınan şey tüm boyutlarıyla insanlığın hayatıdır; teriyle, yaşıyla, kanıyla, emeğiyle, hayalleriyle, düşleriyle, umutlarıyla, yarınlarıyla. Gizemli konuşmalar yaparak sizin gerçek mevzulara kör kalmanızı sağlıyorlar. İşte bilmem şu işin arkasında şu varmış, işte bilmem şu şuradan niçin alınmış, işte şöylemişte, bilmem böyleymişte. İşte dünyayı yönetenler, şu tezgâhı tertipleyenler Rothschilmişte, Rockefellermişte. Bana ne lan namussuz? Sen insan ol, şeytana sana bir şey yapamaz. İnsan olma, bahanelerin ardına gizlen. Bendeniz asıl sorunların konuşulmasını istiyorum arkadaş. Dünya nasıl değişecek? Mevcudun sorunları neler, gelmesi gereken nedir, gelecek olan neyi getirecektir? İnsanlık nasıl bir yol takip edecektir? İnsanlığı aldatanlar kimlerdir, nasıl aldatmaktadırlar? Sömürü gerçeği nedir her boyutuyla ve nasıl yok edilebilir? Adalet nedir, insanlık adalet için ne yapmalıdır, adalet nasıl ikame olunacaktır? Adaleti yok eden sebepler nelerdir? Yani müşahhas sorunlar ve o sorunların nasıl çözüleceği konuşulmalıdır. Daha açıkçası fikirler üzerinden müzakereler yapılmalıdır. Ki, insanlık aydınlansın, uyansın, gerçeği ve önünü görsün. Bu tür şeyler en uç noktalarda bile böyle maalesef. Günübirlik politik muhavereler, müzakereler, teatiler. Hadi lan ordan, sonra da kallavi şeyler konuşuyormuş gibi tavır takınmayın.  Bizi aldatıyorlar ve uyutuyorlar!

 

Mesela; merak ediyorum. Aydınlatılmakta isterim. Kur’an’da tespih çekin, sarık takın, cinleri şöyle kovun mu vurgulanır bitevi yoksa adalet ve ahlak mı? Yahut namaz, oruç gibi şeyler bağımsız mı vurgulanır yoksa yanlarına bir şeyler mi eklenmiş halde vurgulanır? Peygamberin kavgasında asıl zorlandığı yerler nerelerdi? Kendi cephesinde en çok mukavemet edilen yerler nerelerdi düşmanlarınca? Kardeşim bendeniz çok farklı bir dürüstlük arıyorum. Çok farklı ciddiyet ve samimiyet aradığım gibi. Sizlerin gözünüze tali konuları yaklaştırıyorlar ki sizler asıl konuları görmeyin ve tali konularda boğulun birbirinizi yiyin ve bu arada kapitalizm de sizlerin kavganızdan parsayı toplasın. Bir yer değil her yer aynı kardeşim ve her yer arka planda birbirlerinin müzahirleri. Ama sizler sahipsizsiniz. Ya niçin bir şeyh ya da âlim çıkıpta bitevi şu duayı okursan şöyle olur, şunu şu kadar söylersen böyle olur der de, niye tek bir kez bile çıkıp ahlakın nasıl olacağından, adaletin nasıl tatbik edileceğinden, Peygamberin gerçekte neyle kavgası olduğundan bahsetmez? Yahut mütemadiyen namazdan bahseden bir âlim ya da şeyh niçin adalet konusunda, haksızlıklar konusunda, gerçek ahlak konusunda çıkıp onurluca saf hakikatleri ve devasa yanlışları dile getirmez? Bahsediyorlar mı? Lütfen bana da söyler misiniz? Dinlemek isterim çünkü. Gerçeği arıyorum kardeşim gerçeği ve gerçeği insanca haykıranı.

 

Mesela din neyi emrediyor ya da neye önem veriyor yahut bitevi tekrar ettiği nedir? Uzatmayacam, hülasa yapacam. Din zalime ve zulme başkaldırmayı, ona karşı hakkı haykırmayı emrediyor değil mi? Bunu gerek Kur’an’dan, gerek Hz. Muhammed’in hayatından, gerekse Dört Halife’nin yaşamlarından mülhem söylüyorum.  Sömürüye son vermeyi, mazlumun yanında durmayı söyler değil mi? Emeğe değer verir. Faşizmin her nev’ine karşı çıkar. Herkesi eşit kabul eder. Kadın erkek ayırmaz. İkisine de aynı görevleri yükler. Kibri ve üstünlüğü reddeder ve Allah’a savaş açılmış gibi görür bu tür şeylere tevessül etmeyi değil mi? ilme sonsuz kıymet verir ve yönlendirme yapar. Aklı kullanmayı ister. Tabiatı temaşa etmemizi ister, bir nevi bilme yönlendirme yapar değil mi? Adil şahitler olmayı emreder. Hürriyete sonsuz önem verir mesela. Allah ahlakı ile ahlaklanmayı ister. Din ne diyor, ne demek istiyor, dinin yönü neresidir? Biz dini mi yaşıyoruz ya da yaşadığımız şey nedir? Hiçbir olguyla aldatılmak istemiyorum. Bir şeyin gerçeğinin gizlenmesinden ve gizleyenlerden tiksiniyorum. Ben her şeyin gerçeğini arıyorum ve istiyorum kardeşim. Kendi basit aklımca da düşünmeye çalışıyorum.

Tarih: 11.09.2020 Okunma: 308

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?