NE EZİLEN, NE EZEN, İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN...13...

Özgür DENİZ - 13.08.2020

Gerçekten, insanca ve hakça bir düzen olsun, ne ezen ne de ezilen olmasın, bu kahpe, kalleş, vahşi, faşist ve emperyalist düzen yerle yeksan olsun istiyor muyuz? Böylesi bir şeyi gerçekten olanca samimiyetimizle, temiz ve iyi niyetimizle istiyor muyuz? Bu düzenden rahatsız mıyız? Şerefsizlik etmeden, namuslu ve onurlu bir duruşla cevap verelim. Maalesef böyle bir şey olsun istemiyoruz. Sahip olduğu şeylerden bize birazcıkta olsa koklatmadığı için düzene düşmanmışız gibi davranıyoruz yoksa düzeni korumak adına canımızdan vazgeçeriz, ki geçiyoruz da zaten. Yani kafi derecede istediklerimiz elimizde olmadığı için karşı taraftaymışız yani düzene muhalif olanların yanınlarındaymışız gibi pozlar veriyoruz, bilakis düzenin tam da kucağındayız, ocağındayız. Bu düzen bizi ezemediği halde bu düzene yine de düşman olabiliyor muyuz, bu düzen çöksün, değişsin istiyor muyuz? İşte o vakit samimi ve namuslu oluruz. Bilakis bencilce ve adice davranmış oluruz. Zira önemli olan bizim ezilmemiz, sömürülmemiz değildir, bizim dışımızda da olsa, uzağımızda da bulunsa ezilenlerin ve sömürülenlerin varolması bile bu düzene hayır dememizin yeterli sebebi olmalıdır. Velakin şerefimle temin ederim ki bu düzen çöksün istemiyoruz. Çünkü isteseydik onurlu ve namuslu eylemlerimiz olurdu, bencil olmazdık ve bu gerçekten görülürdü. Ama yok. Çünkü bu düzen kendi varlığına, varlığınızı feda ettirdiği için, size sizden bir şey bırakmamış. Siz, siz değilsiniz artık. Bu yüzden de özgün eylemler ortaya koyabilmeniz kabil değil. Bunca haksızlığın, hukuksuzluğun, insanları perişanlığa ve sefalete mahkum etmenin sebebi nedir? Sırf düzenden nemalanabildiğimiz kadar nemalanmaktır. Bunun vebalini, bedelini nasıl ödemeyi düşünüyoruz acaba? Böylesi alçaltan bir düşünceyle, nasıl kabil olabilir düzene düşman olmak ve onu değiştirmek iradesini ortaya koymak? Birazcık şeref, namus ve samimiyet lütfen. Niye, kahrolsun bu zalim düzen diyemiyoruz? Niçin hem sömürüye, soyguna, vurguna karşıymışız gibi konuşuyoruz da, düzene müzahir olduğumuzu belli eden eylemler ortaya koyuyoruz? Bu düzenin iyi olan neyi ve düşman olmadığı kim var ? Niçin uyanmıyoruz, gerçeklerden niçin korkuyoruz? Niye kendimiz olup, özgün davranışlar sergilemiyoruz da hep taklitçilik yapıyoruz? Bu düzeni tüm ezilenlerin birleşik gücüyle devirmekten niçin korkuyoruz ya da gocunuyoruz? Karacaoğlan der ki; ‘’ne ezilen ne ezen, değişmeli bu düzen, insanca hakça bir düzen.’’

 

Bu düzen, insanları, hayatları boyunca haksız kazançla yaşamaya mahkum eden bir düzen. Birilerinin hayatını başkalarının hayatı yapan pespaye bir düzen. İnsanları bitevi, zımnen de olsa, ahlaksızca yaşamaya teşvik eden ya da zorlayan bir düzen. Hayatları harcayan, benzerlere birbirlerinin hayatlarını harcatan bir düzen. Namuslu ve dürüst olandan, çalışıp üretenden, doğruyu söyleyenden hazzetmeyen bir düzen. Varlığı yalan ve düzenbazlık üzerine kurulu, ilerlemesi yalana ve düzenbazlığa bağlı, başarısı yalan ve düzenbazlıkla mümkün olan bir düzen. Hiçbir evresinde adaletten emare bulunmayan bir düzen. Doğallığı yok eden, insanlara küçücük bir sevinci çok gören, bir yudum sevgiyi haram eden, tüm iyi niyetleri silip süpüren bir düzen. Bitevi suçlu üreten ve ürettiği suç ve suçlularla varolan bir düzen. Masum duyguları ve masumiyeti kirleten aşağılık bir düzen. İnsanları, genel kabul görmüş ortak değerlere düşman eden bir düzen. Bu düzen insani bir düzen değil. Bu düzen insan başta olmak üzere her şeyi kirleten bir düzen. Bu düzen hiçbir kimseye hak ettiğini vermeyen, bilakis hak edileni gasp eden bir düzen. Bu düzen insanı insan eden tüm güzel ve temiz duyguları öldüren, düşünceyi beyne gömüp diri diri katleden bir düzen. Bu düzen herkesi bir yere ait olmaya zorlayan, ait olmayanların mevcudiyetlerini onaylamayan bir düzen. Bu düzen herkesi kendisinin onayladığı yerlere iltihak olmaya mecbur bırakan bir düzen. Özgür ve bağımsız bireyden kesinlikle hazzetmeyen bir düzen. Bu düzen namussuzu namuslu, namusluyu namussuz gören ve gösteren bir düzen. Ve bizim yaşatmaya çalıştığımız, yaşatmak için yaşamaktan vazgeçtiğimiz bir düzen. Bu düzen konuşanı seven ama yapandan nefret eden bir düzen. Ve bizler böylesi bir düzenin dalkavuklarıyız.    

Tarih: 13.08.2020 Okunma: 356

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?