NE EZİLEN, NE EZEN, İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN...12...

Özgür DENİZ - 12.08.2020

Ulan bir hiçiz, elimizden gelen hiçbir şey yok ama kendimizi bir halt sanıyoruz ve bir şeyler yapabildiğimizi varsayıyoruz. Münhasıran çizilen sınırlar içinde düşünme ve hareket etme kabiliyetine malikiz ve bunu hürriyet sanıyoruz. Hakikaten cahiliz be. Düzen, bizi öldürmüş ve diri diri toprağa gömmüş ama yaşadığımızı sanacak kadar ahmağız. Düzen, bizim ölü halimizden can buluyor ama biz canlanıp düzeni gömmeyi akıl edemiyoruz. Sünger gibi her şeyi emmekten başka hiçbir haltı beceremiyoruz ama beceriyormuşuz gibi her şey hakkında ahkâm kesiyoruz ve her şeye atlıyoruz. Bin kere denediğimiz bir şeyi mütemadiyen denemekten bıkmıyoruz, acaba denenmemiş bir şey var mı diye sormuyoruz. Ulan tek başımıza yaptığımız ve tek bir kimsenin bile görmediği bir şeyi bile becerebilecek irademiz, yetimiz, zekâmız yok. Bir dostu ve düşmanı bile kendimiz seçemiyoruz. Ki, insan insana niye düşman olsun ki diye bile soracak kadar zekâmız yok. Trajikomik bir halimiz var. Her şeye inanıyoruz mal gibi, aklımız var kullanmıyoruz. İrademiz var kullanmıyoruz. Niye kullanmıyoruz diye sormuyoruz. Doğamızda var olan kıllara ve onların üzerimizde aldığı şekle göre birbirimizi tanımlayacak, renkleri benzerlerimize münhasır bir şeymiş gibi algılayacak, anlamlandıracak kadar zekâdan yoksunuz. Üzerimizde ki kıllara, seçtiğimiz renklere göre dostluk yahut düşmanlık belirleyecek derecede salağız. Ulan oysa ne kılı sen var ettin ne de rengi geri zekâlı. Böyle yaparak düzeni güldürüyorsun ancak. Çünkü ancak küçük şeyleri yapabilecek zekâya sahibiz, büyük işler yapabilecek kadar büyük değiliz. Düzen bizi perişan etmiş ama farkında değiliz. Zira başımızı yere bir eğmişiz, bir daha kaldıracak gücü kendimizde bulamamışız. Oysa insan dediğin başı yukarıda dik bir şekilde vardır. İktidarları değiştirenler bile biz değiliz. Ama bize biz değiştiriyormuşuz gibi hissettiriyorlar rahatlatmak ve bizi bir şeyden sayıyorlarmış gibi algı yaratmak için. Filhakika iktidarları değiştirenler görevlendirilmiş olanlardır. Aydınlar, gazeteciler, kompradorlar, politikacılar, şeyhler, akademisyenler içerisinden seçilmiş kişiler. Onlar yön gösteriyorlar. Karar verici efendiler talimat veriyorlar. Olan spontane oluyor. Yani senin hiçbir etkin de katkın da yok zavallı insan. Ama kendini bir halt sanıyorsun. Yüzüne gülünmesine kanıyorsun. Yalana kolayca aldanıyorsun.

 

Bendenizin yolum uzun, zor, sancılı ve tehlikeli. Düşman acımasız, amansız, zalim, kavi ve çetin. Elbette önemli değil. Bilinmeyen yola çıkılmaz. Yol bilinir ama son bilinmez. Dünyayla bir iltisakım olmadı ve yok, badema da olmayacak. Bendeniz için önemli olan şey; insan olduğumu iliklerime dek hissettirecek olan hürriyettir. Hür değilsem dünya önüme serilse ne fayda, hürsem dünyasız olsam ne gam. Sahiplenmeyi hiçbir zaman benimseyemedim. Neyi, niçin, nereye kadar sahiplenebilirdim ve sahiplenecektim ki? Ki, sahiplenmek istedikçe ve hırsla sahiplenmeye çalıştıkça düzenin kucağına düşmekten ve köpeği olmaktan başka çıkar yol yoktur. Elbette düşsüz bir insan da değilim. Güzel ama imkânsız olmayan düşlerin sahibiyim. Elbette ezilen insanların ve halkların görkemli yarınlarını çok görmek isterim. İnsan olanların kardeşliği neticesinde tezahür eden birleşik gücün tevlit edeceği mutlak zafere de şahitlik etmek isterim. Belki zaferi göremem. İnsanın, halkların ve insanlığın kurtuluşuna şahit olamam. Ama bu mücadele bitmemeli, mutlaka sürmeli. Korkuyu behemehâl yenmeli, cesareti kuşanmalı. Zalimlere ve zalim düzene inat kardeşçe kavga vermeli. İnsan ve insanlık düşmanı bu kahpe, kalleş, vahşi, faşist ve emperyalist düzen behemehâl çökmeli ve yerine insanca, hakça bir düzen kurulmalı, ne ezen ne de ezilen olmamalı, insanlar hep birlikte gülmeli ve ağlamalı, üretmeli ve tüketmeli, bir tarağın dişleri gibi eşit olmalı. Doğru olanın, dürüst olanın, haklı olanın, iyi olanın, çalışanın, üretenin, namuslu olanın değerinin olduğu bir düzen olmalı. Kulun kula kulluk etmediği, suçsuz olanın suçlu muamelesi görmediği, ezeninde ezileninde hukuk önünde eşit olduğu, ortak mülkün güçlülerce talan edilmediği, herkesin hak ettiğini engelsiz alabildiği bir düzen olmalı. Çünkü her birimiz insanca yaşamayı amasız, fakatsız, tereddütsüz hak ediyoruz ve hak ettiğimizden fazlasını da asla istemiyoruz.

 

Bizler, çok derin, en diplerdeki bir gerçeği ıskalıyoruz. Bakınız, şimdi bu efendiler bu vatanı babalarının çiftliğiymiş gibi kullanıyorlar ya ve egemenliklerini kaybettirmeyecek bir düzen tesis etmişler ya, düzenlerine göre bir kendileri bir de bizler varız ya ve bizleri korkutarakta kendilerine hadim eylemişler ya, bizleri de bir hiçmişiz gibi görüyorlar ya, hayatı da bizlere zindan eyliyorlar ya, haddizatında istediğimiz an her şey tersine dönebilir. Biz istersek içeriye, onların kalelerine girebiliriz, buna gücümüz kifayet eder ama efendiler biz istemedikçe dışarıya adım bile atamazlar. Biz sel olup taşabiliriz ve her barikatı yarıp geçebiliriz ama onlar ne dışarıya çıkabilirler ne de içeri de rahat edebilirler. Kulelerinden dışarıya çıkmayı bırakın, dışarıya bakamazlar bile. Biz halk toprağında özgürüz ama onlar kendi kalelerinde tutsaklar. İşte onların da ıskaladığı bir gerçektir bu. Devran hep böyle gider, çark hep doğru döner zannediyorlar. Kendilerini güçlü biliyorlar ama karşılarındaki güçten bihaberler. Bizlerin gücümüz olmadığını düşünüyorlar. Ha bizde kendi gücümüzün farkında mıyız? Elbette bizde kendi gücümüzün farkında değiliz hatta kim olduğumuzu bile bilmiyoruz. Zaten bu cehalet değil midir ki böylesi çıldırtan dengesizliği intaç eden? Ama ne hazindir ki, bizler düzene bir yandan küfreden, diğer taraftan köpeklik eden sefil varlıklarız. Yani tüm şikayetlerimiz münafıkça bir şikayettir. Ve bizden yana en gerçek sorun da budur. Yani bizler namuslu insanlar değiliz. Kendimizde olmadığı için düşmanız şeylere. Bizde de olsun istiyoruz. Bizde olunca bizim için sorun kalmıyor. Herkeste olsun istemiyoruz. Bizde olmayınca, olanlara düşmanlık ediyoruz; bizde varsa da, biz de varolduğu için bize düşmanlık edenlere karşı gerçek düşmanla ittifak ediyoruz. Filhakika bizler onurlu yaşamayı kesinlikle hak etmiyoruz ve hiçbir eylemimizde samimi değiliz. Böyle olunca da olanı hak ediyoruz. Zaten hak etmediğimize de maruz kalmayız.

Tarih: 12.08.2020 Okunma: 303

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?