ÇOBANLAR VE SÜRÜLER...

Özgür DENİZ - 18.07.2020

Maalesef bu dünyanın hali budur. Bu dünyada işler çoban-sürü denkleminde yürümektedir. Eli sopalı çobanlar ve onlara mutlak tabi olmuş sürüler vardır. Dünya tarlasında otlamaktadırlar. İnsanın varlığından söz edilemez yaşamakta olduğumuz dünyada. Çünkü insanın olduğu yerde sürüden söz edilemez. İnsan varsa sürü yoktur, sürü varsa insan yoktur. İnsanın bağımsız kişiliği ve özgür iradesi olacağından, sürüye dâhil olması, sürüleşmesi kabil değildir. Sürüye dâhil olan birinin de insan olarak varolması ve insana dair eylemler ortaya koyması muhaldir. Sürüde bağımsız kişilik ve özgür irade olmaz, sürünün kişiliği ve iradesi süreye dâhil olanları kuşatmıştır. Sürü olmaktan rahatsızsan insan olmaya cesaretin olacak ve insan olduğunu eylemlerinle göstereceksin. Kabul edilse de, edilmese de gerçek budur. Dinsel açıdan da temellendirilmiştir bu durum. Kimi dinler de zaten mevcuttur çoban-sürü denklemi, olmayan dinlere de sonradan eklemlenmiştir, çünkü dinsel açıdan desteklenmeyen bir şeyin kolay kolay alıcısı bulunmaz. Zira dini ortaya koyarak insanları daha kolay, ucuz ve basit şekilde sürüleştirebilirsiniz. Kahir ekseriyetin birleşik sıradanlığının ortaya koyduğu bir sonuçtur bu. Bugün ya kendilerine çobanlık rolü verilenler ya da kendilerini spontane çobanlık konumunda görenler, insanlığı sürüleştirmişlerdir. Sürüleşmeye dünden hazır olanlarda kendilerine çoban bulmakta zorlanmamışlar ve gecikmemişlerdir. Zira çobanlığa teşne olanlar her an pusuda bekler haldedirler. Birey olmayı beceremeyen, iradesini ortaya koymakta pasif kalan, aklını ipotekleyen insançocukları da sürüleşmeyi mutlu yaşamın şifresi olarak görmüşlerdir. İtaat et rahat et, sürülerin sloganıdır. Bugün çobanlar konumlarından gayet memnundurlar. Ne gariptir ki aynı memnuniyet sürüleşenlerde de gözlenmektedir. Güdülmeye alışanların bağımsız hareket etme kabiliyeti yok olmuştur. Bağımsız hareket etmekten korkanlarda çobanların varlığına ihtiyaç duyar hale gelmişlerdir. Elbette çobanlık yapanların da beklentileri olacaktır. Sürülerin gücünden, etinden, sütünden, yününden, derisinden ihtiyaçları oranında faydalanmak. Öyle ya, çobanlar, sürüleri yemlemekte, önlerine otlarını koymakta, onlar için en mümbit otlakları ve en güzel sulakları bulmakta ve otlatıp, sulamaktadırlar. Öyleyse karşılığını da almalıdırlar, elbette fazlasıyla da almaktadırlar. Sürü toplu itaate tabidir, içlerinden tek birisi dahi başını kaldırmamalıdır ve önüne ne konduysa ve gözünün önünde ne gördüyse onunla yetinmelidir, ne fazlasını istemeli ne de önüne konulandan başkasına göz dikmemelidir. Aksi takdirde kalkan baş gövdeden ayrılmak zorunda kalacaktır. Bu yüzden başlar hep öne eğiktir. Ki, zaten sürünün her üyesi başı öne eğik şekilde varolmuştur. Bu yüzden başlarını yukarı kaldıramazlar, çünkü sürünün yiyeceği başının eğildiği ve uzanabildiği yerden bitmektedir ve ağzının hemen önündedir. Zaten başını kaldırmaya ihtiyaç duymadığı gibi, istese de kaldırmaya cüret ve cesaret edemez. Sürünün; kişiliği, karakteri, iradesi, hürriyeti, ihtiyarı olmaz. Sürü, istemez, istemeyi bilmez, ona verilir, verileni almak zorundadır. Ne isteyebilir ne de reddedebilir. Sürüye dâhil olmak belki rahatlığın ve mutluluğun garantisi olabilir ama insanlığın öldüğünün de mutlak ve muhakkak ispatıdır.

Tarih: 18.07.2020 Okunma: 354

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?