ÇÜRÜYÜŞ...47...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Hep detay davranış biçimlerini mevzu bahis ediyoruz ya, haddizatında çürüme ilk evvelde detaylarda gizli davranış kalıplarından başlıyor da o yüzdendir bu şekilde bir çizgiyi takip etmemiz. Ortaya koyduğumuz davranışların farkında değiliz. Yanlış yaşıyoruz ama yanlış yaşadığımızın farkına varamıyoruz yaşamın kaotik yapısı içerisinde yahut varmak istemiyoruz, zira çelişkiyi ihsas ediyoruz muhtemelen ve böyle olunca da farkına varmak ikiyüzlü olduğumuzun kendi kendimize ikrarı olacağı için de yok sayıyoruz. Kallavi laflar ediyoruz ama bir bakıyoruz ki davranışlarımız o lafı öldürüyor. Çok basit bir örnek; bir topluluk halinde oturuyorsunuz, herkes iri laflar ediyor, çok güzel davranışlar sergiliyor, ahlaktan dem vuruluyor, çünkü orada bir topluluk var ve topluluğun tiksineceği şekilde laflar edip, hareketler sergileyemeyiz değil mi? Ama oradan ayrılınca noluyor? Orada söylenen her şey unutuluyor ve söylenenlerin tam tersi şekilde hareket ediliyor, çünkü artık yanlarında konuştuklarımız için bizi ne zaman görecekler ki diye düşünüyoruz ve toplulukta söylediklerimize mugayir şekilde hareket edebiliyoruz. Toplulukta ki ahlakçılığımız, bireysel durumda ahlaksızlığa dönüşüveriyor. Yani gerçek yüzümüz tezahür ediyor. Kalabalıkta gizlediğimiz gerçek yüzümüzü kendi halimize kaldığımızda ya da başka bir kalabalığa karıştığımızda ortaya çıkarıyoruz. Yani sürekli maskeyle dolaşıyoruz. Nasıl mı? Çünkü insan toplumsal bir varlıktır ve toplumdan ayrı düşemez. Belki bir topluluktan ayrılır başka bir topluluğa dâhil olur ama sürgit bu şekilde devam eder. Oysa insanın ilkesi olur, çünkü insanın ilkesi insanın asaletini ortaya çıkarır. İlkesiz insanın asaleti olmaz, o her ortamda farklı birisidir yani filhakika ahlaksızdır, biraz da şerefsiz. Bu durumda, bireylerden bireylere, bireylerden de topluma sirayet eder ve nihayet çürüme tezahür eder. Biz her şeyde böyleyiz. Birilerinin sevmediklerini severseniz hemen lanetlenirsiniz, bu yüzünüze söylenmez ama arkanızdan söylenir ve sizinle irtibat kesilir ama bunu yapan toplum içinde kendisini öyle ahlakçı gösterir ki söyleyecek sözünüz olmaz. Oysa her ferdin başka fertle ilişkisi farklı seyir izler ve her fert ilişki düzeyini ve ilkelerini kendisi belirler. Misal; bendeniz, herhangi bir dostumun arasının iyi olmadığı biriyle çok iyi ilişki ve iletişim kurabilirim ve bu durum dostumu ilgilendirmez ve onunla konuştuğum için dostumun bana tavır koyması absürttür hatta ahlaka mugayirdir. O kötü olduğu için bendeniz de kötü olmam gerekiyor diye bir kanun yoktur. Yahut o kişi dostuma göre kötüdür ama bendeniz ondan hayat boyu tek bir kötülük görmemişimdir, bilakis iyilik görmüş olabilirim. Öyleyse? Böyle bir durumda bendeniz dostumu terk edebilirim ama o kişiyle yine iletişimde kalmaya devam ederim. Çünkü böyle bir durumda dostumun bana tavır koymaması icap eder, koyarsa da kendi bilir. Filhakika insançocukları olarak küçük ahlaksızlıklarımızı terk edebilsek, toplum manevi anlamda çok ciddi terakki kaydedebilir ama nasıl kabil olabilir bu, biz istemedikçe? Mebzul miktarda örneklerle çoğaltabiliriz bu durumları maalesef. Özümüzde ahlaksızız ve bu mutlak hakikattir!

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 371

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?