ÇÜRÜYÜŞ...43...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Bu ülkede kim savunduğunu yaşıyor? Bu ülkede kim bir olguyu mahiyeti muktezasınca olaylaştırıyor? Bu ülkede kim inandığını eyleminde gösteriyor, inandığına adanıyor? Bu ülkede kim gerçekleri arıyor? Bu ülkede kim gerçekleri bulmak pahasına yüreğinde ki ve aklında ki soruları sorup, karşısındakini pervasızca sigaya çekebiliyor? Kim inandığının behemehâl apolojisini yapıyor? Sormayayım mı, sorgulamayım mı? İnanıvereyim mi her söylenene, önüme konulan her şeye? Önünüze konulan her yemeği yiyor musunuz? Günahsız hayatların harcanıp gitmesine göz mü yumayım zalimce esen yalan fırtınalarında, namuslu olanlara ihanet mi edeyim? Yalandan mı yaşayayım? Tetkik ve tahkik etmeyeyim mi? Ne yani birileri yapmamaya gücü yeterken ve yapmaması normal şartlarda çok kolayken bile isteye yanlış yapacaklar, sonra kalkıp insanız ve insan günahla maluldür diyecekler, bendeniz de öylece susup oturacağım öyle mi? Neyden korkuyoruz ki? Bırakın sorularım özgürce uçuşsunlar toplum tarlasında, sorgulamalarım demir gibi sert olsunlar gerekirse zalim yürekler için, kötü mü olur? Kötülük için soru sorulur, sorgulama yapılır mı? Şimdi bunları söyleyince ben mi kötü oluyorum? Sözünün eri olmayan, sözünde durmayan, sözüyle eylemi insicam içinde olmayan iyi olacak ama bendeniz hakikati ortaya koyduğum için kötü olacam öyle mi? Niye? Dünya menfaatlerini darbeledim diye. Kendi menfaatlerimi yalanlara feda edecem, yalan söyleyenlerin hakikati boğmasına eyvallah diyecem öyle mi? Bunu gerçekten istiyor musunuz? Hangi hadle, hangi hakla, hangi şerefle ve namusla? Geçelim! Bu ülkede ne Kemalistler Atatürkçüdürler, ne İslamcılar İslamidirler, ne Milliyetçiler İlay-ı Kelimetullahçıdırlar, ne Sosyalistler Anadolucudurlar, ne de Cemaatçiler İman kurtarıcıdırlar. Hepsi de dünya peşinde koşan, dünya uğruna hakikatleri örten, insanları aldatan hatta inandıklarını dünya için çok az bir pahaya satan yalancılardırlar. Yalandır bunlar yalan. Lafla peynir gemisi yürümüyor beyler. Hayatın tekerleri münhasıran konuşmakla, bağırmakla dönmüyor. Eyleminde samimi olacaksın, dürüst olacaksın, sana inananı satmayacaksın, hakikati yalanla örtmeyeceksin. Madem söylediğiniz değilsiniz, o zaman nesiniz, kimsiniz siz beyler, ne ayaksınız? Yalancısınız yalancı, alışmışsınız yalan yaşamaya, gerçeklerden korkuyorsunuz, yalan konuşuyorsunuz. İnsanları bölmekten menfaatleniyorsunuz. Gerçekler insanları birleştireceği için gerçeklerden çok korkuyorsunuz. Niye korkuyorsunuz ki, neyseniz onu söylemekten? Kızıyorsunuz hepiniz biliyorum ama sizlerin gerçeklerle yüzleşmenizi de sağlıyorum. Gerçeklerle yüzleşin beyler. Gerçekler sizi uyandıracak ve yüzünüz varsa utandıracaktır, nihayet insanlığa yükseltecektir. Sizler düşmüşsünüz ve düşkünsünüz! Siz, sizlerin peşlerinizden yürüyenleri aldatmaktan, sömürmekten başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. İçinizde gerçekleri haykıran biri olsa hem de gerçekten inandığına insan gibi inanmış olsa, düşüncelerimi yüceltecek, hareketimizin zaferle şenlenmesine müzahir olacak diye bakar mısınız, kaç gün dayanabilirsiniz ona? Her şey dilinizde beyler, gönlünüz boş, bomboş ama doluymuş gibi yansıtıyorsunuz. Zorunuza mı gidiyor gerçekler! Gitmeli, gidecek, başka çaresi yok çünkü.   

 

Akademik teraneler üfürmemi mi istiyorsunuz? Yakın ve uzak tarihten bilgiler getirerek ahkâm kesmemi mi bekliyorsunuz? Filozoflardan, âlimlerden, aydınlardan iktibaslar yapmalısın mı diyorsunuz? Hayır, hayır böyle olmayacak. Velakin istersem yakın ve uzak tarihten yığınla bilgi akışı yapabilirim; istersem filozoflardan, âlimlerden, aydınlardan mebzul miktarda iktibaslar yapabilirim; akademik dille de bir şeyler söyleyebilirim. Ki, yapmadığım şeyde değildir. Böyle yapmayınca olmuyor mu? Kifayet etmiyor mu hakikatlere? İktibaslarla, başkalarının fikirleriyle, süslü kavramlarla gerçeği örtmeyle bir şey olmaz ve olmuyor beyler. Başkasıyla, ben, ben olamam, kendim olarak görünemem, kendimi yaşayamam. Oysa bir gün yol bittiğinde ve göç davuluna vurulduğunda tokmak, geri dönüp baktığım zaman ben yaşamamışım dememeliyim, yaşamışım ve yaşayan benmişim diyebilmeliyim ki, gözlerim açık gitmeyeyim. Bu da ancak ve ancak kendim olabilmemle, kendi duygularım ve düşüncelerimle meydana çıkmamla olabilecek bir şeydir. Bu dünyaya gelmişim, kendim olup kendimi yaşamamışım, kalbimde başka kalp yaşamış, kafam da başka kafaların düşünceleri dolaşmış ve ben bu dünyadan ayrılıp gideceğim, kabil-i mümkün değildir bu beyler. Yalnız kalmak pahasına da olsa yalanlara, yanlışlara direneceğim ve savaş açacağım. Çünkü aldatılmayı sevmiyorum. İkiyüzlülükten tiksiniyorum. Birilerinin benim hayatıma ipotek koymasına göz yumamıyorum. Zulme eyvallah edip, zalime boyun eğemiyorum. Sömürülmekten iğreniyorum. Biliyorum çünkü hakikati, adaletin ne demek olduğunu biliyorum, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin, eşitliğin ne olduğunu biliyorum ve biliyorum insanca yaşamanın nasıl olduğunu ve ne şekilde mümkün olabileceğini ve bile bile de eyvallah edemem bildiklerime aykırı durmayı, yaşamayı. Onurumu çiğnetemem! İnsanım ben, çürümeye, çürümüşlüğe göz kapayamam.

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 329

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?