DÖNÜN, DÖNMENİZ GEREKEN YERE...

Özgür DENİZ - 10.04.2020

Böylesi bir bahar sabahında balkonunuza çıkıp gökyüzünü temaşa etseniz nasıl olur? Hele de rahmetin temizlediği tertemiz havayı ciğerlerimize değin çeksek ne güzel olur. Dahası insanlığa diz çöktüren virüs salgınının (((hatta insanlık ailesi içerisinde bulunan ve görünümüyle insan olduğunu sandığımız nice kuvvet, kudret, servet sahibi zalimlere, diktatörlere bile diz çöktüren))) hükümferma olduğu bu günlerde sabahın köründe kimsesiz ve sessiz sokaklarda birkaç kilometre yürüseniz, şöyle dağları, doğayı, çiçeğe durmuş ağaçları, âlem-i insanlığı, gökleri, göklerde ki bulutları, uçan kuşları, hayvanların seslerini dinleseniz, havanın serinliğini ciğerlerinizde, ılık bahar nesimini gövdelerinizde hissetseniz, buza kesen ayazda bir çiçeğin dalında titrediği gibi titreseniz nasıl olur? Filhakika devasa bir kalabalıkta nasılda yalnız olduğunuzu tahattur etseniz bir anlığına olmaz mı? İnsançocuğu başında yalnızdı, sonunda da yalnız kalacaktır ve hep yalnızdır. İnsançocuklarının kendilerinin farkına varmaları için bir fırsat olamaz mı böylesi zoraki tutsaklık günleri? Farklı açıdan bakılsa dünyaya, insanlığa ve yeni bir doğum gerçekleştirsek kendi kendimizde ve yeni bir hayatın başlangıcı kılabilsek bu günleri, beceremez miyiz? Anlamsız bir tantana, şamata, gönül eğlendirme, ıvır zıvırla iştigal etme gibi malayaniliklerden kurtulsak, ki bir nebze kurtulduk diyebiliriz ve birazcık kendi deruni âlemimize seyr-ü sefer eylesek. Bugüne değin hiç bilmediğimiz, hissetmediğimiz, dokunmadığımız, farkında bile olmadığımız hazineleri keşfe çıksak. Zaten yarın yine aynı yeknesak hayatın içine dalıp, malayani işlerle kesif bir iştigale başlayacağız. Bari zoraki tutsaklıkları doğru şekilde değerlendirebilelim diyorum. Sağlıklı ayrılmayı becerip, bunu güçlü birleşmeye tedvir eyleyebiliriz. Kendimizde ki kötü hasletlerimizi bulup onlarla dövüşelim mesela. Empati yapalım mesela, geçmişimizi düşünüp, hatırlayıp, masiyetlerimizi gözümüzün önüne getirip, sonra da hatalarımızı fark edip tövbe edelim işlediğimiz insanlık suçlarından dolayı. Ne yaptık, ne yapmadık, ne yapmalıydık gibisinden bir murakabe ve muhasebe yapalım. Ve and içelim bundan böyle insanlık çizgisinin tam üzerinde yürüyeceğimize, ne üstüne çıkmayacağımıza ne de altına düşmeyeceğimize. Şöyle görünüp böyle olmayacağımıza, böyle görünüp şöyle yaşamayacağımıza and içsek. Kendi küçücük dünyamızda bir devrim yapsak mesela, arınarak, temizlenerek, kendi kendimizi döverek, sigaya çekerek ve dize getirerek. Bundan böyle yalnız da kalacak olsak, insanlıktan taviz vermeyeceğimize, doğru ve dürüst bir insan olarak yaşayacağımıza ve her diam sözün doğrusunu söyleyeceğimize söz versek kendi kendimize. Zor mu? Çünkü ruhlarımız ve gövdelerimiz mi çürümüş durumda? Orasına bişey demiyoruz zaten ve işte çürümüş olanları yeniden tamir edelim diyoruz, edebildiğimiz kadarıyla. İnanın çok güzel gelecektir ve olacaktır böylesi bir şey. İnsanlık eskimez, doğruluk ölmez ey insançocuğu! Bugün olmazsa yarın, yarın değilse birgün bir insan mutlaka duyar seni ey insan! Sen insan ol ve doğru ol, doğru olanı yap ve doğru olanı söyle. Çünkü ne insanlık ne de doğruluk eskimez. Ama kötülüğe hep tükürülür ve tükürülecektir de! Kötü asla unutulmaz ama hep kötü olarak yaşar ve bir gün mutlaka canlıysa suratına, cansıza mezarına tükürülür. Siz, siz olun tükürülen değil, canlıysanız sevilen ve öpülen olun, ölüyseniz mezarına güller dökülen olun. Karar sizin, tercih sizin, kader sizin!

Tarih: 10.04.2020 Okunma: 331

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?