ÇÜRÜYÜŞ...12...

Özgür DENİZ - 02.01.2020

Bugün yaşadığımız dünyanın şöyle bir gerçekliği vardır; malumdur ki toplumda yoksullar ve varsıllar bulunmaktadır. Böyle bir toplumda yoksul biriyle karşılaşır ve ona yardımcı olursanız (((ki lanet olası kapitalizme inat gücünüz oranında mutlaka olunuz, pezevenk kompradorları geçiniz, aksi takdirde boş edebiyat yapmayınız))) şayet, harikasınızdır, iyisinizdir, birileri sizi güzel sözlerle taltif ederler, ne kadar da yardımsever biri oluvermişsinizdir bir anda. Zaten herkeste yoksullara yardım etmek gerektiğinden dem vururlar, iyilik edebiyatı yaparlar ama yapmaları gerekeni yapmazlar ya da yapmış gibi görünmek için yaparlar yaptıkları fazla anlam ifade etmeyen yahut bir yaraya merhem olmayan şeyleri veyahut olmayan kalplerini tatmin edecek ucuzlukta ki sözde eylemlerdir yaptıkları. Amma velakin, yoksulluğun kaynağını ve niçin yoksulların varolduklarını, birileri nasıl ultra lüks hayatlar yaşarken birilerinin nasıl bir dilim ekmeğe muhtaç olduğunu sorguladığınız zaman (((ki bu sorgulamayı tüm samimiyetinizle ve iyi niyetinizle yaptığınız halde, ki yapmakta zorundasınız insan yüreğine sahipseniz))), sizden kötüsü, suçlusu, tehlikelisi yoktur ve susturulması gereken birisinizdir. İlkini yaparsanız kahraman, ikincisine tevessül ederseniz hain oluverirsiniz bir anda. İşte dünya dediğimiz yer böyle bir yerdir! Aşağılık, namussuz ve ikiyüzlü insanların dünyasıdır, kapitalizmin egemen olduğu çürümüş bir dünyadır. Lanet olasıca kapitalizmin yarattığı, çürümüş, bencil ve sefil insanlık âlemi! Suya sabuna dokunmadan yaşayıp gitmenizi ve keyiflerini kaçırmamanızı isterler bazıları. Oysa keyifler kaçmalıdır ki, kaçırılan keyifler yerine gelsin. Misal; sizi de ilgilendiren bir durum vardır, birileriyle aynı ortak mülk üzerinde yaşıyorsunuzdur, ödevlerinizi harfiyen ifa ediyorsunuzdur, yapmanız gereken ne varsa milimi milimine gerek isteyerek, gerekse de zorlamayla da olsa yapıyorsunuzdur ama o birileri sizlerin üzerinizden geçinmek isterler, ortak mülkten dilediklerince çalmak, almak isterler, kendilerini haklı çıkaracak hiçbir sebepleri de yoktur hatta yaptıklarını dayandıracakları hiçbir beşeri ya da kutsal yasa da bulunmamaktadır, münhasıran hayatlarınız üzerinde etkin olmalarını gösterirler haklı olduklarını ortaya koymak için ama yine de haklı değillerdir. Siz böylesi bir durumun derin ahlaksızlık, azim adaletsizlik olduğunu söylediğiniz zaman hain olursunuz ama onlar böylesi bir ahlaksızlığı ve adaletsizliği yaptıkları zaman yaptıklarının haklı olduğunu haykırırlar ve kendilerini masum göstermeye çalışırlar. Kimse de böylesi bir ahlaksızlığa ve adaletsizliğe söz etmez. O, saçma sapan, ipe sapa gelmez her konuda ahkâm keseneler bir anda suspus oluverirler ve bir de çıkarlar kendilerine itibar etmemizi, saygı duymamızı, kendilerini dikkate almamızı beklerler. Diyorum ki, onlara; önce insan olun ey insan görünümlü adi yaratıklar!

 

Birinci sınıf insanlığa egemen olan dördüncü tür yaratıklara inat düşününüz, sorunuz ve sorgulayınız ey insançocukları! Fasılasız sorunuz ve sorgulayınız. Üzerinize ölü toprağı serpilmiş gibi olan insanlar olmaktan kurtulunuz. Kendinizi gönüllü olarak çürümeye terketmeyiniz. Ne oluyor böyle yapınca demeyiniz. Hiçbir şey yapamasanız da yine de yapınız bunu. Bir şeyler yapabildiğimiz için yapmıyoruz ki zaten bunu. Eyleme dökemesekte en azından kalbimizde ve beynimizde yüce bir isyanımız olur. Kalp toprağımızda haklı bir isyanın filizlenmesi, vicdanımızın uyanması kötü bir şey midir? Haksızlık karşısında, niçin, içimizde kalacak olsa bile kutsal bir kinimiz, isyanımız olmasın? Hakkınızı alamasanız da hakkınızın yenildiğinin bilinmesi mutlaka iyi bir şeydir inanın. Unutmayın; isyan eden vicdanlar bir gün mutlaka birleşecektir! Niçin bizi ölü bir cana döndürecek suskunun mahkûmu olalım? Bize vereceği bir sıkıntı, bir zahmet mi vardır ki? Gerçeğin ne olduğunu fark etmemiz kötü bir şey midir? Kulluktan, kölelikten kurtulmaktan, ağır ve derin uykumuzdan uyanmaktan daha güzel ne olabilir ki? Yoksa nasıl insan olabiliriz? Bizi bir yerlere bağlayan zincirlerimizi nasıl kırabiliriz? Çendan aldatıldığımızın farkına varmanın neresi yanlıştır, kötüdür, olumsuzdur? Bir şeyler yapacağınızda ne yapmanız gerektiğini ihsas edersiniz en basit sonucuyla. Sizi çamur içinde yaşamaktan kurtarır ve korur böyle yapmak. Bilmek acıda olsa güzeldir be insançocuğu! İsyanına güç verir, diriltir seni, yol ve yön gösterir. Kötü şeyler yapmaktan, kötülüğü üretenlerden korunmanı sağlar. Lanet olası kompradorların cehenneminde yanmaktan kurtarır. Neyi, niçin, kimin için yaptığını bilmekten daha güzel ne olabilir ki? Komprador pezevenklerin sömürü ve soygun düzenlerinin tevlit ettiği sonuçları görmek elbette çok acıdır, acı verir ama insanca bir isyanı da doğurur ve bu senin için ne kadar muhteşem bir şeyse, onlar için o kadar korkutucu ve rahatsız edici bir şeydir. Bu bile kifayet etmez mi bilmenin, sormanın ve sorgulamanın yüce bir şey olduğunu anlamak için? Ki, onların yüreklerine korku salabilmek, tadına doyulmaz bir şey değil midir? Onları, küçücük bir karaltıdan ürkmüş eşeklere döndürmek zevk vermez mi sana? Acizliklerini görürsün, korkaklıklarını farkedersin ve aslında hiçte yenilmeyecek olmadıklarının idrakine varmış olursun ve bu cesaret aşılar yüreğine. Hadi be insançocuğu, oku, bil, merak et, düşün, sor ve sorgula ki yeni ve insanca bir hayata merhaba diyebilmenin yolunu açabilesin, vahşi kapitalizmin yarattığı cehennemden kurtulabilesin!

 

2020

 

Yıl aynı, zaman aynı ve aslında hep aynı günler. Biz değiştiğini sanıyoruz değiştiğimiz için. Değişen rakamlardan başka bir şey değil. Ve yıllar insanları değiştirmez, insanlar yılları değiştirir. Var mı değişmeye ve değiştirmeye cesaretiniz? Keza yılların getireceği hiçbir şey yoktur, gelecek bir şey varsa onu da insandan başka kimse getirmeyecektir. Konuşmakla, temenniyle, kuru dileklerle olmaz, dileklerinizi, temennilerinizi yapmaya söz verebiliyor musunuz yürekten? Aynı kalacaksan da niye kuru gürültü yapıyorsun ki? Saat doldu, gece oldu, çıkarsak sabahtayız, değişen ne? Değişen senden başka bir şey olmayacak. Klişeleşmiş, yeknesak bir hayat yaşıyoruz ve hep aynı türküyü terennüm edip duruyoruz. Neymiş efendim; mutlu yıllarmış, sağlıkmış, barışmış, bilmem neymiş. Yıllar mı getirecek bunu bize? Yoksa bizim elimizle mi gelecek? İnsanların mutlu yaşamasına da, sağlıklı olmasına da, barış, kardeşlik, eşitlik içerisinde yaşamasına da vesile olacak olan sensin, yapacak mısın bunları, yoksa başkalarına ve yıllara mı havale edeceksin ey insan? Değişmeyeceksen ve yapmayacaksan da hiçbir şeyin anlamı yok. Yılların adı değil insanlığın tadı değişir İnşaAllah. Çünkü gelip geçiyor da yıllar, insanlık çürüyor ve çürütüyor her şeyi. İnsanlık dolu (((insanlığa ait erdemlerin egemen olduğu))) bir yıl olması umudu ve dileğiyle, rakamları değişecek olan ama bizim bir yıl daha kaybedeceğimiz, eskiyeceğimiz yılınızı kutluyorum İnşaAllah saygıdeğer güzel insanlar.

 

Odun gibi konuşuyor olabilirim. Estetiği, edebiyatı olmayabilir sözlerimin. Ama önemli olan bunlar değildir. Hani büyük adam Mehmet Akif Ersoy diyor ya; ‘’şudur cihanda benim en beğendiğim meslek; sözüm hakikat olsun, odun gibi olsun tek.’’ Vesselam.

Tarih: 02.01.2020 Okunma: 380

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?