YARIN Kİ BÜYÜK VE BAĞIMSIZ TÜRKİYE'NİN BAŞKAN ADAYLARINA HİTABEN

Özgür DENİZ - 02.12.2008

Zevahire göre bir insan her biri. Zira sıretlerini bilemeyiz ki ne insan suretliler sıreten hayvanlık kusmuşlardır âleme. İnsanlık kasaplarını anımsayıverin ve şimdiki yavrularının yaptıklarına bir göz atıverin.  Bunu bilim de tespit edemez haddizatında. Bilim, iki ayaklıların hepsini insan kategorisinde değerlendirir. Ama insan bedeniyle değil beyniyle insandır. Ve bir Müslüman mutlak surette beyniyle insan olmak zorundadır. Asla bedeniyle değil. Ki bedeniyle ancak kapitalistler ve İslam dışılar insanlık kesbedeceklerini zannederler ve öylece insan olmaya çalışırlar ama asla insan olmayı beceremezler. Ve beceremeyeceklerdir de. Ta ki İslam oluncaya dek.

 

Kavmiyette Türk’ler. Ki soyları belli. Din de İslam’lar. Ki bir Allah’a iman ettikleri malum. İlama mahal yok. Düşünce de Adil Bir Dünya Düzeni yanlısı her birileri. Ki retorikleri hep bu düzlemde. Siyasette doğru bildikleri saflardalar. Umarız ve inşaallah insanlık içinde doğru bir düzen özlemi içinde olurlar ve bu minvalde gayret ederler. Kişiliği güven veren bir imajları olmalı. Hitabetleri gayet beliğ olmalı. Karizma sahibi olmalılar. Ki mevzu aşikâr. İzaha hacet yok ki izahtan vareste olduğu hep bu yönde etkili kişilerin sahnede olmalarıdır. Misyonu olan bir temele sahip olmalılar. Ve böylece meydanlara dökülmeliler. Ve meydanlarda görünecekleri şekil ve kuracakları imaj önemli asıl. Ki şöyle haykırmalılar ve kırmalılar zincirleri. Hesap sormalılar. Ki hesapsız ve kitapsız bu meydana açılmak sonuç vermez kesinlikle. Halklarına asla ihanet etmemeliler. Ki genelde bu yoldakiler hep ihanetleri ile tahattur edilirler. Bu imajı yok etmeliler. Kompradorlara asla yüz vermemeli ve önlerinde eğilmemeliler. Kaybedeceklerini bilseler bile. Ki bilakis asıl kayıp daha vahimdir ve dinleridir, insanlıklarıdır. Lütfedin efendiler yüce devrimciyi dinleyelim: ‘’zengin karşısında eğilen, dininin yarısını kaybeder.’’  Hangi kayıp kaydedeğerdir takdir sizlerin efendiler.  Allah yar ve yardımcınız olsun.

 

Hepiniz için çok zor bir zaman bu zaman. Zira her şeye kaos hakim. Meydanlara, beyinlere, topluluklara, siyasete, ekonomiye vs her şeye kaos egemen. Şimdi yeni bir düzene ihtiyaç var. Bireyden topluma oradan devlete uzanacak bir keskin dönüşüm sonucunda zuhur edecek büyük bir düzene ihtiyaç var. Binaenaleyh göreviniz zor ve çetin. Düşmanınız sinsi ve kavi. Şartlar ağır. Dostlar muamma. Düşman kancık. Sarsılmaz bir iradeye ihtiyacınız var. Şaşmayan bir istikamete ihtiyacınız var. Kuşatıcı bir retoriğe ve kavgayı ortaklaştırmaya ihtiyacınız var.

 

Çok seslilik içinde bir birlik yaratmak zorundasınız.

 

Vatan-ahlak-adalet-özgürlük temelinde bir siyaset kurmak zorundasınız. Ceketiniz ile gelip ceketiniz ile gidecek şeffaflıkta bir ekonomi politikası uygulamalısınız. Kamu giderlerini mutlak surette tenkis etmek sözü vermelisiniz. Yoksa sonunuz yine borandır ki bu ülkeyi helake götüren kamu harcamalarıdır. Yetim hakkını da saçıp savuran kamu harcamaları. Bu Hakk’ın gücüne gidiyor.  Hakk’ın gücüne giden kulununda gücüne gider bunu bilmelisiniz ki, bildiğiniz sarfettiğiniz sözlerinizden malum. Ama bu işler teoriyle çözülmüyor ve pratik istiyor. Eyleminizi görmek zorundadır bu halk. İnşaallah diğerleri gibi ve şimdiye kadar yaptığınız gibi kandırmazsınız bu halkı. Ki kandırılmak insanı yoruyor. Filhakika büyük bir vebali de vardır kandırmanın.

 

 

Siz bilir misiniz insanları İslam’la ya da gönülden inandıkları değerlerle aldatmanın ve aldatılan insanları dini veyahut gönülden bağlı oldukları inançlarını sorgulamaya sevketmenin ne demek olduğunu? Bunun altından kim kalkabilir? Var mıdır acep kendine güvenen ahmak? Bugüne kadar yapılmadı da değil ve ne sonuç verdiği malum. Şimdi kimde inanç kaldı düşüncelere hiç ölçebilecek cesaretiniz var mı? İşte bu, aldatmanın acı sonucudur. Yani her şeye, her kişiye karşı duyulan derin inançsızlık.

 

Umudu çalınan bir halkız. Emeği gaspedilen bir halk. Yarınları ipoteklenen bir halk. Hazineleri yağmalanan bir halk. Hakları gaspedilen bir halk. Özgürlüğü çalınan bir halk. Dili katledilen, dini ve gönülden bağlanıp inandığı değerleri yasaklanan, kültürü yozlaştırılan, nesilleri arasındaki bağları koparılan bir halk, tarihi çalınan bir halk. Evlatları emperyalistlere hizmete mahkûm kılınan bir halk. Evlatları münhasıran şehitliğe layık görülen bir halk. Evlatları münhasıran hizmet eri olarak görülen bir halk. Evlatları özgürlük diyerek aldatılan ve zorbalara boyun eğdirilen bir halk. Kişilere tapınmaya zorlanılan bir halk. Toprağı ve hazineleri mülkleştirilen bir halk. Adaletsizlik ve hürriyetsizlik girdaplarında yorgun düşen bir halk. Diline kilit vurulan bir halk. Acının madeni olmuş ve gülmeyi unutmuş bir halk. Evet, masum, garip ve onurlu bir halkız biz sayın başkanlar. Ama artık insanca bir yaşam istiyoruz. Ortak değerlerimizle aldatılmak değil.

 

Evet, bu halka, çalınan umutlarına kavuşturacak bir lider lazım. Zincirleri kıracak bir lider. Kapanan kapıları sonuna kadar açacak bir lider hatta kapıları kıracak ve kapısız bir toplum kuracak bir lider. Çoklukta birlik yaratacak bir lider. Adaleti ikame edecek bir lider ki, yine yüce devrimciye kulak verelim: ‘’yer ve gök adalet üzerinde durur.’’ Evet, adaleti ikame edemeyen asla lider olamaz. Zira meydanlara çıkması bile derin bir trajedidir.  Hatta keskin bir komedi. Ya soyguncudur o ya soyguncuya yol veren. Bir Karun’dur o. Sınıfçılığa son verecek ve insanlar arasında eşit muamele ile hüküm verecek bir lider. Evet, küçük balığı büyük balığa boğduran asla lider olamaz. O olsa olsa ya zorbadır ya da zorbadan yana vuran. Bir Firavun’dur o. Güzel ahlakı derinlerden yüzeye doğru yayacak bir lider. Aldatmayacak bir lider. Ki insanları aldatan ve onların gönüllerini yalanlarla avutan asla lider olamaz. O olsa olsa ya düzenbazdır ya da bir hilebaz. Bir Haman’dır o. Ki yine yüce devrimci noktayı koyuyor: ‘’ben güzel ahlakı ikmal etmek üzere gönderildim.’’ Ne buyurdunuz beyim? Kulaklar sağırlaşı mı verdi bir an? Hayır hayır bundan sakınınız. Zira bir Müslüman; duyan bir kulak, hisseden bir yürek ve gören bir göz demektir.

 

Müslüman ahlakçıdır. Hayvanca yaşamı hayvanlara bırakıp insanca yaşam için mücadele verir. Müslüman adaletçidir. Hak sahibinin hakkını almasını kolay kılar ve hak yiyenden hesap sorar. Müslüman tevhididir. Çokluk için de birlik mücadelesi verendir. İnsanın da Tanrı gibi bir bütün olduğunu ve asla bölünemeyeceğini düşünerek hareket eder. Ve âlemde birliğin hâkimiyeti mücadelesini verir. Müslüman özgürlükçüdür. Kula kulluğa son vermek ve insanların özgür iradeleri ile seçim yapmalarının yolunu açmak için mücadele eder. Müslüman vatancıdır. Vatanını asla emperyalistlerin kanlı çizmelerine terk edemez. Bunun ecdadı inciteceğini bilir. Yaşayanların varlığını yok saymak olduğunu idrak eder. Yine yüce devrimciye yönelelim: ‘’vatan sevgisi imandandır.’’ Evet, imansızın vatanı yoktur ve asla vatan sevgisi taşımaz yüreğinde. Zira bu sevgi akıl eseri olduğu gibi bir duygu yoğunluğunu da şart koşar. Ki zaten duygusuz insanın imanla da pek alakası var sayılmaz. Zira iman sahibi şefkatli, merhametli, adil olmak zorundadır ve bu olgular birer duygu tezahürleridir.

 

Son Söz Olarak: İslam bir denge dinidir. Hem dünyacı hem ahretçidir. Hem manacı hem maddecidir. Hem bedenci, hem ruhçudur. Zira insana gelmiştir ve insanda bunların bütünüdür. Ne sırf dünya, ne sırf ahiret. Ne sırf mana, ne sırf madde. Ne sırf beden, ne sırf ruh. Ne sırf devlet, ne sırf birey. Denge; Toplum. Tek kollu, tek bacaklı, tek gözlü, tek kulaklı bir insanın yaşamını düşününüz ve buradaki muazzam dengeyi idrak ediniz ve denge kurucunun önünde eğiliniz.

 

 

Son Tahlilde: Evet sayın başkanlar dengeli olunuz, dengeli yaşayınız, dengeli siyaset ediniz, dengeli bir düzen kurunuz ve acıyla yoğrulan bu topraklara ve gülmeyi unutmuş bu toprağın çocuklarına kurtuluşu getiriniz. Bu sizin göreviniz. Görevinizi yapınız lütfen. Bu toplumu hayal kırıklığına uğratmayınız. Sorumluluğunuzun ne derece büyük ve ağır olduğunun idraki ile çalışınız, iş yapınız. Ve hakikat ve insaniyet çizgisinin tam üzerinde yürümüş bir büyük lider olarak toplumsal vicdanda yer edininiz ve öylece mahkeme-i kübrada yargılananlardan olunuz.

 

En kalbi ve derin saygılarımı sunarım ve yanlışım varsa yüreğinize sığınırım sayın başkanlar. En yüce olana tevdi olunuz sayın başkanlar. Toprağımın çocuğuysanız benim ağabeyimsiniz. Sizleri sevmek Müslüman olarak görevim. Ama yanlışınızda da en ağır şekilde de olsa vurmak bir o kadar sorumluluğumdur ki Nuh kavminin, doğru olanlarının, helak sebebi malumunuzdur eminim. Söylediklerim söylemediklerime açılan kapıdır. Allah sizleri utandırmasın sayın başkanlar.

Tarih: 02.12.2008 Okunma: 638

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

25.10.2008 - 19:58

güzel ve dinlendirici bir yazıydı. saygıyla üstat

Seyfeddin Karahocagil

26.10.2008 - 10:52

Harikasın Kardeşim. Mizahi bir üslupla o kadar güzel işlemişsinki günlük olayları. Ham de birçok yönüyle. Hangi gazetemizin sözüm ona tanınmış köşe yazarları bugünün olaylarını bu kadar güzel ve mizahi bir dille yazabilmiş. Sizi Yürekten tebrik sdiyor, selam ve sevgilerimle ayakta alkışlıyorum benim sevgili kardfeşim.

özgür deniz

25.10.2008 - 19:58

güzel ve dinlendirici bir yazıydı. saygıyla üstat

Seyfeddin Karahocagil

26.10.2008 - 10:52

Harikasın Kardeşim. Mizahi bir üslupla o kadar güzel işlemişsinki günlük olayları. Ham de birçok yönüyle. Hangi gazetemizin sözüm ona tanınmış köşe yazarları bugünün olaylarını bu kadar güzel ve mizahi bir dille yazabilmiş. Sizi Yürekten tebrik sdiyor, selam ve sevgilerimle ayakta alkışlıyorum benim sevgili kardfeşim.