BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...7...

Özgür DENİZ - 20.05.2019

Ahlakın handiyse sıfırlandığı bir dünyada ahlaktan bahsetmek malayani ile iştigal etmek anlamına gelir birazda, bu yüzden ahlakçılık yapmaya hiç niyetim yok. İnsançocuklarının en rezil ve adi şeyleri ele geçirmek uğruna, en kıymetli hazinelerini feda ettiği bir dünyada ahlaktan bahsetmek zaten hiçbir anlam da taşımaz. Zira insançocuklarının bir dinleri vardır, kimliklerinde dinlerinin adı yazılmaktadır, öyleyse ahlaka lüzum var mıdır ki, kimliklerinde din sahibi olmaları onları kuşkusuz kurtaracaktır!!! Ahlakı gömeli çok oldu! İnsançocuğu günden güne yokluğa doğru ilerlemektedir. İnsan olmaklığın değeri ise mütemadiyen tahrip edilmektedir. İnsançocuğu dinle uyutulmakta, aldatılmakta ve düşürülmektedir maateessüf. İnsanın adeta hayvanlaşmasına çalışılmaktadır. Allah’tan başka her şeye hayır diyen insan, şimdi Allah’tan başka her şeye evet demektedir. İnançlar yalandır, imanlar sahtedir, ameller boştur. Oysa insanlığın doğuşu ve yükselişi daima ‘’hayır’’la olmuştur yani dini terim anlamında ‘’La’’ ile olmuştur. Çünkü insanlık ‘’La’’ dedikçe yükselmiştir ve özgürleşmiştir ve daha ötesi insan olmuştur. Hz. Âdem’den başlayarak tüm Peygamberler içinde doğdukları toplumların karşısına ‘’La’’ diyerek çıkmışlardır. Zira Allah’ın olmadığı ama her şeyin olduğu bir toplumun karşısına ancak bu şekilde çıkabilir ve o toplumu sarsabilirdiniz ve ancak bu yoldan giderek o toplumda bir devrim yaratabilirdiniz. Peygamberler hisseden insanlardır ve hissettikleri içindir ki, içinde yaşadıkları toplumu sarsmışlar, sendeletmişler ve nihayet dönüştürmüşlerdir. Kinin, nefretin, sadizmin, kanın, ölümün adı olan Faşizmi, bir daha çıkamamacasına, başını dahi gösteremeyecek şekilde tarihin derinliklerine gömmüşlerdir. Her anlattıklarını en güzel dille, en güzel tonda anlatmışlar, ilk evvelde benliklerini hakikatle dağlamışlar, hakikat olmuşlar sonrada hakikatle yalan bir hayata meydan okumuşlardır, önce fertlerin benliklerinde sonra da toplumsal yapıda değişimi gerçekleştirmişlerdir. İnsanı günahsızlaştırmak gibi bir dert taşımıyoruz, insançocuğu kuşkusuz günaha meyyal tabiatta halkedilmiştir, çünkü tövbe etmesi istenmiştir. İnsan, insandır! İnsan ne şeytandır ne de melek, tıpkı Hz. Âdem gibi. O da yasak meyveyi yiyerek günah işlemiş ve dünyaya düşmüştür ve sonsuz acılara mahkûm olmuştur. O günden bugüne de insanın çilesi hiçbir zaman bitmemiştir ama aynı zamanda mücadelesi de. O dünyaya düşerek üzerine ağır bir sorumluluk yüklemiştir. Dünya imtihanı çetindir! Sürekli kazanmak ile kaybetmek arasında gidip gelen insan, hep kaybetmeye mahkûm olmuştur. İnsançocukları, varoluşlarından bu yana bir şeyleri trampa etmektedirler ama ne gariptir ki her zaman da iyilikle kötülüğü trampa etmektedirler. Misal; kendisine bahşedilen ve yücelip yükselmesine sebep olan ilahi özelliklerini, dünyanın ucuz, basit ve rezil oyuncaklarıyla değiştirebilmektedirler. Uyuşukluğu ve uyumayı uyanıklığa tercih edebilmektedirler. Kayıtsız şartsız itaati haklı isyana tercih edebilmektedirler. İnsançocukları hislerini kaybetmiştir, vicdanlarını yitirmişler, akıllarını işlevsiz kılmışlar ve nihayetinde geldiğimiz şu aşamada yeryüzünün halifesi olma özelliğimizi kaybetmiş bulunmaktayız! Yeryüzünün halifesi olmaya nasıl mazhar olabiliriz? Yeniden doğarak, yeniden başlayarak ve Allah’tan gayrı her şeye ‘’La’’ diyerek! İktidar Allah’ındır deyip Firavun’u reddederek, Mülk Allah’ındır deyip Karun’u reddederek, Din Allah’ındır deyip Haman’ı reddederek. 

 

İnsanlık âlemine baktığımızda müşahede ettiğimiz nedir? Sağlık üretmesi gereken hastalık üretiyor, aydınlık üretmesi gereken cehalet üretiyor, barış üretmesi gereken savaş üretiyor, ahlak üretmesi gereken sekterlik ve bağnazlık üretiyor, insan üretmesi gereken insansızlık üretiyor, kardeşlik üretmesi gereken düşmanlık üretiyor. Yani her şey yanlış gidiyor ya da doğru gitmeyen bir şeyler var. Peki, nedir bunlar, niye böyledir diye soruyor muyuz hiç, sorduruyor muyuz? Hayır, çünkü olumsuzluklardan kazanıyoruz. Çünkü ahlaksızlıklardan kazanıyoruz. Çünkü yalanlarla ve yanlışlarla büyüyoruz. Çünkü haksızlıklarla, gasplarla büyüyoruz. Çünkü kötülüklerden besleniyoruz. Çünkü haramla, kul hakkı ile besleniyoruz. Çünkü iyiyi ne kadar ekarte edebilirsek o kadar iyidir diye düşünüyoruz. Bu yüzden de sürekli kötüyü besliyoruz, namussuza arka çıkıyoruz ve namuslu yaşayanı mütemadiyen ya yerin dibine gömüyoruz ya da elimizden geldiğince görünmez kılmaya çalışıyoruz. Sonra da yapıyoruz ama başaramıyoruz oluyoruz. Yapmıyoruz, o yüzden de başaramıyoruz, çünkü başarmak istemiyoruz. Hatta başarmak istediğimizi varsaysak bile ne yapacağımızı bilmiyoruz, çünkü sorunu bilmiyoruz, teşhisi doğru koyamıyoruz, çözümü nerede bulacağımızı bilmiyoruz. Zira kör kütük cahiliz. Kendisini akıllı sanan ahmaklar sürüsüyüz. Doğru yaptığımız hiçbir şey yok, o yüzden de doğrulan hiçbir eğrimiz olmuyor. Allah aşkına, dini namusluca tüm sarahatiyle ve bedahetiyle izhar eden tek bir kişi var mı şu âlemde? Emrolunduğu gibi dosdoğru olan tek bir kişi gösterebilir misiniz? Koca koca adamlar tiksindirici hallere giriyorlar, utanmadan haksızlık yapıyorlar, kul hakkı yiyorlar. Gerçekten tüm benliği ile, beyni ile, vicdanı ile dindar olan tek bir kişi var mı? Lütfen namusluca cevap veriniz ve gösteriniz bana. Dini saf özüyle izhar ve izah etsek, kaç dostumuz kalır şu dünyada? Sahtekârlıktan ve namussuzluktan tiksiniyorum. Okuyun diyoruz mesela, ama birisinin çıkıp bunu istemediğimiz şekilde algılayıp, anlayabileceğini düşünmüyoruz. Misal; bendeniz ters anlarım. Bana oku dendiğinde, ne maksatla deniliyorsa tam tersi maksatla okurum. Okuduğum zaman, oku diyen gibi düşünmem, okudukça okurum, okudukça sorarım, sorgularım ve oku diyenin dayatmak istediği hayata isyan ederim. Hayata farklı pencerelerden bakmak gibi bir gayret içerisinde olurum, zihnimin tüm pençelerini açarım. Sonra da o oku diyen, okuduğum için bana düşman olmaya başlar. Niye? Onun gibi olmadım diye. Onun gibi düşünmüyorum ve hayata bakmıyorum diye. Onun zulümlerine isyan ettim diye. Kul hakkı yemeye ve kul hakkını aşikâr olarak gasp etmeye hayır dedim diye. Çünkü o, onun gibi olayım diye oku demişti bana ama olmadım ve şimdi oldum düşman öyle mi? O zaman bana oku deme arkadaş. Canın cehenneme! Biz böyleyiz, biz yalanı sevmeyiz ama yalan söylemeyi çok severiz. Sahi kimiz biz?

 

Kefenin cebi var mı sahi? Ne koymayı düşünüyorsunuz oraya? Hiç gökyüzüne bakıyor musunuz? İçinizi tarifsiz bir hüznün kapladığı oluyor mu hiç? Ne yapıyorum ben diye sorduğunuz oluyor mu iç sesinizle? Nasıl yaşadığınızı sorguluyor musunuz? Cesaret lazım de mi bunu yapabilmek için? Korkmamak lazım. Yaşadığımız yalan hayatı cesaretle karşılayabilecek yüreğimiz olması lazım ve yine o hayattan dönebilecek cesaretimiz. Utanıyor muyuz yoksa yaşadığımız hayattan? O zaman niye yaşıyoruz ve niye vazgeçmiyoruz yaşamaktan? Dünya tatlı geliyor de mi? Elbette o tat gidecek ve tadı bozulacak ağzımızın? Hiç ölmeyecekmişsiniz gibi geliyor de mi? Ama öleceksiniz ve hesap vereceksiniz, tıpkı bu dünyada bir gün elbette vereceğiniz hesap gibi! Hesapsız, kitapsız bir hayatı yaşıyoruz diye mi düşünüyorsunuz, o yüzden mi umarsızca yaşıyorsunuz? Yanılıyorsunuz… Birgün anlayacaksınız yanıldığınızı! Hakikat acıdır, bu yüzden de elinizden gelse hakikati ortadan kaldırırsınız değil mi? Evet, evet, muhakkak kaldırırsınız buna gücünüz yetse! İmkânı varken mutlulukları yaşamanın, yaşayamıyoruz yaşayabilme imkânımız olan mutlulukları, niye? Tanrı’nın tüm insanlığa bahşettiği mülkünü inhisarımıza geçirip, insanlığın üzerinde kırbaçlarımızı sallıyoruz ve gasp ettiğimiz ve inhisarımıza geçirdiğimiz mülkle namussuzca yaşıyoruz. Din sahibi olduğumuz iddiasındayız ama dinden korkuyoruz, ne amansız bir çelişkidir bu? Niye korkuyoruz? Çünkü din tüm hayatımızı iptal ediyor de mi? Bizim büyük yalancılar olduğumuzu ortaya koyuyor. Allah ile aldatan şeytanlar olduğumuz tezahür ediveriyor sarih olarak. O zaman doğru olalım ama o da tehlikeli demi, çünkü doğru yaşayarak dünyayı yaşayamayız. Rezilce yaşıyoruz rezilce. Pislik içinde yaşıyoruz, kokuyoruz. Hissetmediğimiz için fark edemiyoruz ve idrakine varamıyoruz. Kendimize her şey mubah ama başkasına her şey haram. Hakikat acıtacak kuşkusuz ve daha da acıtacak ve daha da acıtacağı günler elbette gelecek. Hain değilsek, hakikate sadık kalacağız. Hain değiliz demekle hainlikten muaf kalınmıyor, başkalarını hain yaptık diye biz hainlikten kurtulduğumuzu mu sanıyoruz ve cennet; güçle, servetle satın alınmıyor. Konuşmak kolay, anlatmak kolay, bol keseden bol kepçe dağıtmak kolay ama yaşamaya gelince dansözlük olay. Düşmüşüz ey insançocukları! Ya kalkacağız ya da iyice gömüleceğiz dibe doğru…

 

Hiçbir söylediğimde kendimi dışarıda koymuyorum, kendim pir-ü pak biriymişim gibi davranmıyorum, her şeye kendimi de katarak konuşuyorum ne konuşuyorsam. Kuşkusuz bendenizde bir insançocuğuyum ve günahkârım. Ama yine de sanki kendin yaşıyormuşsun gibi anlatıyorsun deniyorsa da, elbette konuştuklarımı yaşamaya gayret ediyorum ki o kadar rahat konuşuyorum. Zira bugüne kadar ki yaşadığım hayatta, Allah’a yemin olsun ki, hiçbir insançocuğunun hakkını gasp etmedim, hiçbir insançocuğuna iftira atmadım, hiçbir insançocuğunun onurunu zedelemedim, hiçbir insançocuğuyla alay etmedim, alınteri-gözyaşı-kan ve emek sömürmedim ve yaşama sevinci zehirlemedim, hiçbir dostumu satmadım, düşüncesi farklı diye hiçbir insançocuğuna buğz etmedim ve ona düşmanlık güdüp hakkının çalınmasına ve zulmedilmesine sebep olmadım, tek bir yetimin hakkına göz koymadım, verirken eksik verip alırken fazla almaya tevessül etmedim, hiçbir insançocuğunu gammazlamadım, hiçbir insançocuğuna zulmetmedim, düşüncesi ne olursa olsun her insançocuğunu saygıyla karşıladım, dinledim ve benim gibi düşünmüyor diye tavır almadım, benden olmayana yapılan zulme onay vermedim benden olan yapıyor diye, ne iş yapıyorsam namusluca yapmaya gayret ettim ve en iyi şekilde yapma cehdinde oldum. Eğer aksini yaptıysam ve şu ruy-i zeminde böyle bir şeye şahit olan varsa çıksın konuşsun, işte tüm insanlığın huzurunda açıkça söylüyorum. Yalancıysam, çıkılsın ve denilsin ki; yalancısın! Başımı eğer, susar ve çeker giderim. İnsanlık kavgası veriyorsam, insanca yaşamak icap eder, eğer insanca yaşama cehdi içerisinde değilsem insanlıktan dem vurmak ve insanca yaşamı savunmak tiksindirici olurdu. Ki, yapmıyorken konuşulamazdı ve konuşmazdım da zira. Öyleyse özgürce ve gönlümce konuşabilirim ve haykırabilirim ve dahi insansızlığa, zulme, adaletsizliğe, ahlaksızlığa, hainliğe isyan edebilirim. Çünkü mürailikten tiksinirim. Yapmadığını söylemek, namussuzluk değilse nedir? Zaten pervasızca konuşmam da bu yüzden değil midir? Zira pervasızlığım haklılığımdandır. Ki, hakikati söylerken kimden çekinebilirdim ki, çekinmem gerekirdi ki ve niye çekineyim ki? Çünkü kulların kulu değilim ve zincirli bir köle de değilim. İt gibi tasma takılmaya, koyun gibi çekilip güdülmeye de eyvallah etmem. Ne benzerlerimin kölesiyim, ne toplumun kölesiyim, ne devletin kölesiyim. Kudrete de, servete de, şöhrete de başkaldırmışım.  Özgür bir insanım! Tek başıma da olsam hakikati haykırmaktan zerrece imtina etmem, çünkü hakikat haykırılması gerektiği vakit haykırılmalıdır, vakti geçtiğinde hakikati haykırmak hiçbir anlam ifade etmez ve öyle zamanlar olur ki, susmak ihanetle eşdeğer olur. Ve bendeniz hain olamam! Kendim hainsem de, başkalarını hain yaparak hainlikten kurtulacağımı düşünemem…

 

 

 

 

Tarih: 20.05.2019 Okunma: 711

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?