BÜYÜK YANILGI VE KARANLIĞIN KUYUSU...2...

Özgür DENİZ - 15.05.2019

Bu serüvende büyük dalgalanmalar yaşayarak yürüyecez inşaAllah ve her şey çok güzel şekilde nihayetlenecek. Biz zevahire baktığımızda ileri ülkelerin ve geri ülkelerin var olduklarını müşahede ederiz. İleri ülkelerin çok güçlü, geri ülkelerin ise çok zayıf olduklarını varsayarız. Bu bizim gözümüze yansıyanlardır. Çünkü biz insançocukları hiçbir zaman arka planı görmeyiz, görmek istemeyiz, göstermek isteseler dahi, böyle isteyenleri düşman belleriz. Bizim için var da, yok ta zevahirdir. Biz ancak görmemiz gerekeni görürüz ya da görmemiz gereken kadarı gösterilir bize. Çünkü akletmeyiz, akledenden de hazzetmeyiz. Ama mütemadiyen, Allah; ‘’akledin’’ diyor diye sayıklar dururuz ve ahkâm kesmeye bayılırız. Tıpkı, mütemadi Allah; ‘’emrolunduğun gibi dosdoğru ol’’ diyor diye milyon kez tekrar ettiğimiz asla öyle olmadığımız gibi. Çünkü dini alanda ahkâm kesmenin kazancı, getirisi boldur tabi gerçek dine dokunmamak kaydıyla, çünkü gerçek din yakıcıdır ve herkes dokunamaz ve dokunmakta istemez zaten, zira kaybettirir. Dini tecime aracı kılmak her zaman kazandırmıştır. Çünkü Allah dediniz mi akan sular durur tabir caizse. Keşke şu âlemde İslam dünyası pozitif bilimlerle de iştigal edebilselerdi, felsefeyle ciddi ve samimi bir iltisak kurabilselerdi, sormayı, sorgulamayı becerebilselerdi, tenkit edebilecek kadar cesaret sahibi olabilselerdi geçmişte ki gibi. Biz geçmişte ki gibi olamayız ama bitevi geçmişi anıp, onunla övünmeyi severiz, çünkü din gibi geçmişin de getirisi boldur. Keşke, keşke demekle ve ahkâm kesmekle olsaydı olması gereken şeyler ama olmuyor maateessüf. Biz bilmeyiz ki, teknik olarak üstün olmak, her anlamda üstün olmak anlamına gelmez. İleri ülkeler her zaman geri ülkeler üzerinde zımni bir baskı kurarlar ve onları kendilerine boyun eğmeye, itaat etmeye zorlarlar. Çünkü ileri ülkeler madden zengin olan ve her şeyi almaya gücü kifayet eden ülkeler olarak bilinirler ve öyledir de zahir.  Büyük beyinler oraya göçerler, büyük payelerin arka planda dağıtıcısı onlardır. Politikanın patikalarında onların yanında olanlar yürümeye güç yetirebilirler. Ve nice alanlarda at koşturanlar, onların atlarına bindikleri için kolay yol alabilirler. Velakin, istedikleri kadar dünyaya sahip olsunlar, eğer gerçek bilinse, bu sahiplik tüm dünyaya sahipliğin yolunu açamaz ve tüm insanlığında bunlar karşısında boyun eğmesini intaç etmez. Dünya öyle bir yerdir ki, bu algının tam tersi de kabildir. Bu da insanlığın, kendisini karanlıktan kurtarıp aydınlığa çıkarmasına merbuttur. İleri ülkeler çok büyük silahlara malik olabilirler, dünyanın zenginliklerini metazori gasp etmiş olabilirler, büyük beyinlere ipotek koymuş olabilirler, politikanın görünmeyen hâkimleri olabilirler ama insançocuklarının uyanmaları ve kendilerinin farkına varmaları tüm bu gidişatı yerle yeksan edebilir. Çünkü cesaret ve uyanış, dördüncü tür yaratıkların türap oluşlarının ve gelecek güzel günlerin müjdecisi olacaktır. Nice ayakları çıplak olanlar, derisi ayak derileriyle birleşmiş olan ayakkabı giyenleri yenilgiye uğratabilirler. Karanlığı, bileşik güç olmadan yok edemezsiniz. Gerçek güç apayrı bir şeydir!

 

Dünya da bir aklını kaybetmiş toplumlar vardır, bir de aklını kullanan toplumlar. Bir ruhunu kaybetmiş toplumlar vardır, bir de bir ruha sahip olan ama sahip olduğu şeyin ne olduğunu bilmeyen toplumlar vardır. Bir vicdanı aktif toplumlar vardır bir de vicdanı ölmüş toplumlar vardır. Bunlardan aklını kullananlar bilime ve tekniğe de sahip olmuşlardır, aklını kullanmayanlar ise hayatın bu yönünü ıskalamışlar ve kaybetmişlerdir ama bu arada ruhun o eşsiz gücünden de mahrum kalmışlardır ve vicdanın aydınlığını da örtmüşlerdir. İşte büyük paradoks burada tezahür etmektedir. Aklını kullananlar, aklını kullanmasını bilmeyenleri bitevi aptallaştırmakla iştigal ederler. Dehşetli bir aptallaştırma seansı vardır dünya sahnesinde, aklını kullananlardan akını kullanmayanlara doğru. Politika bir araçtır burada. Eğlence sektörü bir araçtır burada. Bilim bir araçtır burada. Hatta eğitim bir araçtır burada. Görünmeyen ama bitmeyen bir savaştır bu. İnsançocukları cahilleştirildikleri için, süren bir savaşın olduğunu, savaşan tarafların kimler olduklarını ve savaşın nasıl sonuçlanacağını algılayamamaktadırlar. Savaş, zevahirde teknikten ve bilimden mahrum olanların lehlerine sonuçlanacaktır kuşkusuz. Burada bir çelişki ihsas edilebilir ama hiçbir çelişki yoktur. Biz sadece bakmaktayızdır. Gördüğümüz zaman gerçeğin gördüğümüzden çok farklı olduğunu algılayacağız ve anlayacağız. İşin en özünde savaşın muharriki bilim ve düşüncedir. Ve bir gün, gerçek akılları ıskat edilmiş, ruhları çalınmış, vicdanları pasifize edilmiş toplumlar, aklın ama sahte aklın gücüne güvenenleri ekarte edeceklerdir. Uyanıklar, bir yere kadar uyanıklıklarını devam ettirebilirler ama bir raddeden sonra yani uyutulanların uyandıkları andan sonra hezimete uğramaya mahkûmdurlar. İnsançocuğu sadece içinde ki büyük güçten bihaberdir. O güç uyandığı vakit, o gücün önünde hiçbir güç duramayacak ve o güçte durdurulamayacaktır. Mevzubahis olan güç, bilimden, sermayeden, teknikten ayrı bir güçtür. Eğer o gücün fevkinde olmazsak, o gücü uyandıranların karşısında diz çökmeye mecbur kalacağız. Köleler zulme maruz kalabilirler ama ne kölelik ne de zulüm payidar değildir ve olamaz. Kapitalizm de bilimin ve tekniğin gücünden güç devşirmektedir ama mutlaka yenilecektir. Bizler kapitalizmin gösterdiği yoldan gitmekle, onun kof tekniğini ve artık insanlığın derdine derman olmayan bilimsel yöntemlerini kullanarak kendimizi kurtaracağımızı sanıyoruz, fakat yanılıyoruz. Zira biz bu yolda ilerledikçe, haddizatında geriliyoruz, fakat meflûç edilmiş zihinlerimiz bunun farkına varamamaktadır. Biz içten içe çürüyoruz ve çürümekte olan bir şeyin tazelenmeyeceğini, bilakis çürümekte olanı yeniden dirilteceğini idrak edemiyoruz. İleri ülkeler gittikleri yolun çıkmaz sokak olduğunu fark etmişler ve geri dönmeye başlamışlardır ama bizler hala onların gittikleri yolda gitmeyi ilerlemek sanacak kadar ahmağız. Kurtuluşun yolunu kaybetmişiz ve ışığı göremeyecek kadar körüz! Binaenaleyh, faşizmin savaş dilinin, kör şiddetin, nefretin tutsakları olmaktan kurtulup, bir türlü barışın, sevginin, güzelliğin elçileri olamıyoruz ve karanlık kuyuda çırpınıp duruyoruz. Bizim için çok güzel olacak bir dünyayı, kendi ellerimizle çirkin bırakıyoruz.

Tarih: 15.05.2019 Okunma: 658

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?