İNSANIN İSYANI, İSYANIN SAVUNMASI...

Özgür DENİZ - 28.04.2019

Ne vermedi bu topraklar bize, hangi artı değeri eklemedi hayatlarımıza? İşledikte esirgedi mi bizden? Ektikte biçemedik mi? Onca kanlar döküldü de üzerine, yine de gül bitirmedi mi? Türlü türlü çiçeklerle bezemedi mi bağrını baharlarda? Dört mevsimi en güzel halleriyle yaşatmadı mı? Koyunlardan, kuzulardan mı esirgedi otlarını? Gövdelerimize şifa kaynağı olan türlü türlü meyveler vermedi mi bizlere? Vahşi hayvanlara yuva yapmadı mı ormanlarını? Kazma kürek vurupta bağrını paramparça etmedik mi, yüksek binalar dikmedik mi üstüne, diktiğimiz binaları üstümüze mi çökertti? Kırlarında dolaşıp, yaylarında oynayıp, ırmaklarında yıkanmadık mı? Kendini döşek, üstünde ki gökleri yorgan eylemedik mi? Neyi alamadık bu topraklardan, vermediği ne oldu bize, üstelik onca ihanetlerimize karşı? Nimetleriyle zengin kılmadı mı bizi, bol bol akıtmadı mı ürünlerini sofralarımıza? Biz zehir ektik, o zehirleri bal eyleyip geri vermedi mi? Derinliklerinden pınarlar fışkırtıp bağlarınızı güldürmedi mi, sizi ondurmadı mı? Birbirimizi katletip, birbirimize haram kılınan kanları üstüne dökmedik mi, göğsüne yine de kabul etmedi mi bizi? Sabrı öğretmedi mi, şükrü öğretmedi mi, kavgayı öğretmedi mi, öğretmedi mi kardeşliği bize? Horonlar tepmedik mi, halaylar çekmedik mi, zeybekler oynamadık mı, av avlamadık mı, kış kışlamadık mı üzerinde ve hangisini yapmamıza müsaade etmedi? Siz bana verdikçe ben size vermeye devam edeceğim demedi mi? Esirgediği bir şey oldu mu bizden? Peki biz ne verdik bu topraklara, hangi artı değeri kattık? Kuruttuk bu toprakları kuruttuk. Bu toprakları toprak yapan, bu toprakların altında yatanları unuttuk, emanetlerine ihanet ettik. Aldığımızın binde birini bile vermedik. Havasını kirlettik, suyunu kuruttuk, bereketini yok ettik. Daha çok almak için parampaça ettik bağrını. Zehir akıttık durmadan temiz göğsüne. Kırlarını kıraçlaştırdık, yeşilini soldurduk, doğurganlığını öldürdük, her zerresini beton yığınlarıyla doldurduk, adeta ağlattık bu toprakları, ağlattık. Bu toprakları toprak yapan tüm değerleri acımasızca katlettik. Kirlettik bu toprakları, üzerine boca ettik zehirleri. Acımasızca davrandık, kardeşliği düşmanlığa çevirdik, kardeşimizin kanını döktük ve kirlettik bu toprakları. Bir olduk, iri olduk, diri olduk ve hep birlikte kan akıtıp vatan kıldık ama vatan kıldığımız topraklarımızı birbirimizin kanıyla yıkadık. Birbirimize karşı düşmanlık üretmek için kullandık değerleri. Birbirimizi aldatmak, sömürmek ve birbirimiz üzerinden kendimize egemenlik hakkı bahşetmek için hoyratça harcadık tüm değerleri. Ne yaşadık ne de yaşattık!

 

Ne vermedi bu millet bize, hangi artı değeri eklemedi hayatlarımıza? Sevdikte, nefertle mi karşılandık? Aç kaldıkta paylaşmadı mı elindekini, doyurmadı mı bizi? Terlerini, yaşlarını, kanlarını hesapsızca akıtmadı mı? Emeğinin karşılığını alamadığında düşman mı oldu bize? Hak ettiğini bile vermedik, peki yüzünü mü döndü? Omuzlarında taşımadı mı bizi? Biz kötülük ettik, o iyilikle karşılık vermedi mi? Bizi zengin kılmadı mı, çok çalıştı az almadı mı? Aldattık ama aldatmadı bizi. Biz nefret ettik, o sevdi bizi. Elinde avcunda ne varsa aldık ama karşılığında acıdan, sefaletten, dertten, ıstıraptan başka ne verdik? Bizler devr-i alem yaparken, o acılardan acılara sürgün olmadı mı? Bizim çocuklarımız kuş tüyünden yataklarda yatarken, kuş sütüyle beslenirken, onun evinin kapısı bile yoktu, sofrasında kuru ekmek vardı, peki bize küstü mü? Bizim çocuklarımız deniz kenarlarında askerlik yaparken, onun çocukları dağlarda vuruldu ve kırık dökük evlerine bayraklarını yine de astılar ve vatan sağolsun, devlet varolsun dediler, acılarını içlerine akıttılar. Sizlere kinle karşılık mı verdiler, onca yaptığınıza karşı? Peki siz ne yaptınız? Bu milleti hep aldattınız, terlerini, yaşlarını, kanlarını sömürdünüz ve sömürttünüz. Birbirine düşman ettiniz. Politikalarınız zulümden, nefretten, düşmanlıktan, acıdan başka bir şey sunmadı ona. Güldürmeyip hep ağlattınız. Öldürmediniz ama ondurmadınız da. Enerjisini, gücünü berhava ettiniz. Hep laf ürettiniz, bir kere de iş üretmek aklınızın ucundan bile geçmedi. Konuştunuz, konuştunuz, konuştunuz, bir defada konuştuklarımızı yapalım demek aklınıza gelmedi. Asırlarca konuştunuz, susturdunuz ama susmadınız. Bu millet sessizce sinesine çeker yine dediniz. Güldünüz, oynadınız, tepindiniz, yediniz, içtiniz, kustunuz. Bu millette kan kustu, kızılcık şerbeti içti. Bu millet her şeyi sineye çekti, bu da geçer dedi, sustu. Her on yılda bir tepesine bindiniz, evlatlarını harcadınız. Sorun oldunuz, sorun ürettiniz ama çözüm olamadınız. Bu millet sadece yaşamak istedi, evlatları içindi yaşamak istekleri ama bunu bile çok gördünüz. Yaşadınız ama yaşatmadınız!

 

Artık yaşamak istiyoruz! Ağlayarak doğduk, ağlayarak yaşamak ve ölmek istemiyoruz. Biz sevmek istiyoruz insanı ve insanlığı. Biz topraklarımızda insanca yaşamak istiyoruz. Harcadığımız emeğin, döktüğümüz terin, akıttığımız yaşın, verdiğimiz kanın karşılığını istiyoruz. Bu topraklar bizim topraklarımız, bu topraklarda doğduk, bu topraklarda yaşayacağız ve bu topraklarda öleceğiz. Ama insanca yaşamak ve insanca ölmek istiyoruz, bize dayatılan yaşamı reddediyoruz. Sofralarımıza bereket, yuvalarımıza huzur istiyoruz. Ucuz ölümler istemiyoruz bu topraklarda artık. Kardeş kanıyla yıkansın istemiyoruz topraklarımız. Kavga istemiyoruz. Kinden, nefretten bıktık artık. Kardeşçe yaşamak, el ele tutuşmak, sevgiyle kucaklaşmak istiyoruz. Politikalarınızın canı cehenneme. Ucuz politikalarınızın kurbanları olmak istemiyoruz artık. Sizin İslamcılığınıza, Milliyetçiliğinize, Kemalizminize, Solculuğunuza ihtiyacımız yok bizim. Bizim ahlaka, vicdana, güvene, adalete, hürriyete, uhuvvete, müsavata, barışa, kardeşliğe ve ekmeğe ihtiyacımız var. Sevgiye ihtiyacımız var bizim ve huzura. Yaşadığımız her anı hazzederek, hazmederek, hissederek yaşamak istiyoruz. Bu topraklarda yaşamak zor biliyoruz. Acının ve sevincin iç içe geçtiği ama daha çok acının yaşandığı topraklar bu topraklar. Ama artık yetsin istiyoruz çektiğimiz acılar. Dini, vatanı, Atatürk’ü, sosyal adaleti, milliyeti afyon gibi kullanmanızdan ve bizleri aldatmanızdan bıktık, usandık artık ve yorulduk gerçekten. Birbirinizi aldatabilirsiniz ama bizleri aldatmaktan vazgeçin artık. Siz tepişirken bizler ezilmek istemiyoruz. Herkesin birbirini aldattığı, birbirini aldatanların milleti aldattığı topraklar olmaktan çıksın artık bu topraklar. Yaşamın toprakları olsun artık ve umudun toprakları. Umudun, inancın, sevginin, kardeşliğin, direnişin toprakları olsun ve karanlık gecelerimiz aydınlansın. Uçurtmalarını mavi göklere uçurtsunlar çocuklarımız özgürce. Tertemiz havasını soluyalım. Berrak nehirlerinde yıkanalım, yemyeşil vadilerinde huzuru hissedelim, kirlerden arındırılmış denizlerinde kulaç atalım ve özgürce haykıralım insanlığın şarkısını. Varolduğumuzu, yaşadığımızı duyumsayalım artık. Ağız dolusu gülelim, bir yudum huzur içelim. Ekmeğimizle korkutulmak istemiyoruz artık kendi topraklarımızda. Vermediğiniz ekmeği nasıl alabilirsiniz bizden? Vermediğiniz canı yok etmeye nasıl cüret edebilirsiniz? Gerçek adaleti, gerçek hürriyeti, gerçek barışı, gerçek kardeşliği istiyoruz biz. Bıktık artık sahteliklerden, sahtekarlıklardan, düzenbazlıklardan, dalkavukluklardan, yalanlardan, ihanetlerden. Bu toprakların gülmesini istiyoruz, gülen toprakların acı çeken insanlarını güldürmesini istiyoruz. Çocuklarımıza güzel yarınlar istiyoruz. Umudun çorak topraklarını diriltmek istiyoruz. Ürettiğiniz karanlıklarda yok olmak değil, üreteceğimiz aydınlıklarda varolmak istiyoruz. Okumak, öğrenmek, anlamak istiyoruz. Düşünmek ve düşündüklerimizi özgürce konuşmak istiyoruz. Yaşamlarımızın bir felsefesi olsun istiyoruz. Felsefeyi de öğrensinler ve sorsunlar, sorgulasınlar istiyoruz çocuklarımız. Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz, yaşattıklarımızın bizlerden yaşamlarımızı çalmalarını istemiyoruz! Biz yaşamın ve insanlığın şarkısını söylemek istiyoruz artık! Yeter artık…

Tarih: 28.04.2019 Okunma: 703

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?