İNSANCA, HAKÇA BİR DÜZEN...

Özgür DENİZ - 26.03.2019

Bakınız insançocukları! Şimdi söyleyeceklerimin devletle, hiçbir partiyle, hiçbir cemaatle ve tarikatla, sivil toplum denilen irili ufaklı hiçbir teşekkülle, hiçbir kimlikle, hiçbir kişiyle, hiçbir kurumla, hiçbir basınla vb. ilgisi yoktur. Hatta ve hatta bendeniz bunları da içinde bulundukları çıkmazlardan, tutsağı oldukları yalan yaşamlarından, esir kaldıkları girdaplardan, sürgit tutarsızlıklardan, meçhul ve karanlık düzene bilinçsiz hizmetkârlıktan, kutsal yasalara ve büyük insanlık ilkelerine mugayir eylemlerinden kurtarmaya çalışan, bunların tümünü birden kendi iyilikleri adına saf hakikate davet eden ve herhangi bir etkisi, yetkisi, kudreti, serveti bulunmayan bir insanım. Bu mekanizmaların ahlaki temellerde var olmalarını ve insanlığın varoluşuna katkıda bulunmalarını arzuluyorum. İnsanlığı tedricen tüketmelerinden kurtarmaya çalışıyorum. Çünkü insanlık yok olduğu vakit, kendileri de anlamsız kalacaklardır. Ki, bir insan olarak küçücük bir yer kaplıyorum devasa evren üzerinde, ne yapabilirim ki, mülahazalarımı izhar etmekten, fikirler serdetmekten, çözüm önerileri sunmaktan başka? İnsanım ve insan olarak ödevlerim, sorumluluklarım var ve kendi küçük dünyamda onların üstesinden gelmeye çalışıyorum naçizane. Tek dileğim, Yüce Rabbim hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir şeyde utandırmasın, utanç içinde kalmaktan korusun yaşamımın her boyutunda ve yaşamım boyunca. Kötülüğe bulaşmadan, kötülerle dalaşmadan, kötülük yapma derdiyle uğraşmadan yaşayıp gidiyorum. İyi bir insan olarak kalabiliyorsam, iyilik yapabiliyorsam, kimseye zarar vermemekte direnebiliyor ve bunu başarabiliyorsam ne ala. Hülasa; tüm bu toplumsal mekanizmaların kurtuluşları ve daha sağlam ve daha sağlıklı temellerde varoluşları yolunda kendimce bir şeyler yapmaya gayret eden biriyim ama bunlarında kendi varlıksal konumlarında ve varoluş kavgalarında samimi ve dürüst olmalarını istiyorum. Tabi sözümün bir kıymet-i harbiyesi varsa ve dikkate alınırsa ve çözüme sebep teşkil ederse ne mutlu. İlk evvelde olmazsa olmaz olan bir zihniyet devriminin, akabinde bir vicdan devrimin tahakkuk etmesini, daha sonra büyük uyanışın gerçekleşmesini ve nihayet tüm insanlığı sarsacak büyük insanlık devrimiyle yeni bir çağın başlamasını yani insanlık çağının başlamasını istiyorum, insansızlaşmaya doğru giden bu karanlık evrende. İnsan, varolması ve yaşaması için uğruna savaşmaya değecek yegane varlıktır ve gerçek beka insanın bekasıdır. Zira insanın bekası tehlikede ise hiçbir şeyin bekası garanti değildir. İnsanın bekası yanında her şey teferruattır. Elbette insanım ve kendi küçük dünyamda kendi sorumluluklarımla, ödevlerimle ve dertlerime baş başayım ama kuşkusuz rahatsızlıklarımda var. Ki, rahatsızlıklarımın olmaması bir rahatsızlıktır zira, rahatsız bir evrende ve rahat olamayan insanlık âlemi içinde. Bendeniz hiçbir zaman malum mekanizmalarla sorun yaşayacak ve bunları sorun olarak görecek düzeye inmedim, inmem ve inmeyeceğim yani küçük resimlerle iştigal etmeyeceğim. Böyle şeylere takılıp kalıp büyük resmi gözden kaçırmayı asla istemem. Küçük şeylere takılıp cehenneme evet diyemem. Her daim bunların üzerinde baktım her şeye, her olguya ve olaya. Çünkü küçük şeylerle iştigal ederken, büyük şeylerin insanlığı yok etmesine eyvallah edemiyorum. Bir ağaca göz dikerken büyük bir ormanı kaybetmeyi göze alamam. İnsanlık âleminde yanlış giden bir şeyler varsa, bu gidişatta mezkûr mekanizmalar münhasıran bilinçsiz birer aracıdan başka bir şey olamazlar, böyle bir şeyde bu mekanizmaların çarklarının yanlış yasalarla işliyor oluşu olabilir ancak yani kökende bulunan derin cehalet ve hakikate karşı körlük ya da kurnazca tezgahlar ve ucuz menfaatler. Binaenaleyh, bu minvalde düşünülmem yani mezkûr mekanizmalarla sorunluymuşum gibi algılanmam bendenizin küçülmem, basitleşmem ve düşmem demektir. Öyleyse varlık âlemine ve bu âlemin dâhilindekilere küçük bakamam ve küçük bakıyormuş gibi algılanmayı tolere edemem. Ama olgulara ve olaylara bu toplumda yaşayanlar gibi de bakamam, bakmıyorum, bakmayacağım hiçbir zaman. Zira bu toplumun kahir ekseriyetinin varlık âlemine ve dâhilindekilere nasıl baktığını ve hangi temellerde baktığını çok iyi biliyorum. Elbette saygı duyuyorum ama aynı şekilde bakmamakta bireysel hürriyetimdir ve saygı duyulmayı gerektirir. Öyleyse bildiğim bir şeye göre bir şeyler yapamam, çünkü böyle bir şey zül olur. Bunu kafalarınıza iyice sokun, olguyu ve olayı iyice anlayın, ne yapacaksanız ondan sonra yapın. Ama ilk önce namusluca anlayın, sonra dilediğinizi yapmakta hürsünüz. Eğer anlamadan bir şeye yeltenen olursa, nefsi çıkarımlarla, ucuz hesaplarla, küçük düşüncelerle ithamlarda bulunulursa, böyle yapanları şerefsizlikle damgalıyorum peşinen ve sonra suçlanmayı reddediyorum.  Birazcık akletmenizi ve hissetmenizi istirham ediyorum sadece. Tekrar söylüyorum, mezkûr mekanizmalarla ilgilenmiyorum, mezkûr mekanizmalar üzerindeki mekanizmayla ilgileniyorum. Ve önerimi de bu temelde izah ve izhar ediyorum. Bendeniz büyük resme bakıyorum ve o resimde gördüklerime göre hareket ediyorum ve haykırıyorum: Başkaldırıyorum! Bu kirli, kanlı, karanlık ve meçhul düzene başkaldırıyorum. Bu düzenin tezgahlarına, kumpaslarına, mugalatalarına kanmıyorum. İnsanı ezen ve sömüren, insanlığı yok sayan ve insanlığın varoluşuna zerre miskal katkı yapmayan bu düzeni reddediyorum. Mezkûr tüm mekanizmaları kendi çıkarları uğruna kullanan, istediği gibi yönlendiren ve istediklerini yaptırıp rezil bir duruma düşüren, hissedilen ama görülemeyen bu karanlık düzene hayır diyorum. İnsanlığın kanını, terini, yaşını, emeğini, hayallerini, umutlarını çalan ve insanlığı karanlığa mahkûm eden bu melun düzene başkaldırıyorum. Her türlü şeyi kendi menfaatleri uğruna kullanmaktan imtina etmeyen ama sıra insanlığa gelince insanlık için tek bir adım bile atmayan bu düzene isyan ediyorum. Söylemleri ayrı eylemleri ayrı olan bu düzene hayır diyorum. Hatta tüm evreni muhasara altına almış bu lanet düzene tüm insanlığın başkaldırmasını diliyorum. Anadolu’nun teriyle, yaşıyla, kanıyla, emeğiyle ürettiklerini metropollerde kusarcasına, tarifsiz bir lakaytlıkla tükettiren ama paya gelince Anadolu’ya hiçbir şey bırakmayan bu düzene isyan ediyorum. İnsanlığın iradesine ipotek koyan, aklını çalan, vicdanını harap eden, yarınlarını bugünden öldüren bu düzene başkaldırıyorum. İnsanlığı aldatmak için büyük yalanlar üreten ve o yalanları, mezkûr mekanizmaları da aldatarak, saptırarak, kullanarak insanlığa hakikatmiş gibi satan bu görünmeyen, meçhul, karanlık ve devasa düzenin çökmesini istiyorum. Ki, yekpare insanlık âleminde de böyledir bu düzen maalesef. Birilerinin istedikleri gibi yaşadıkları, istediklerine çok kolay ve ucuz şekilde ulaştıkları ama çoğunluğun, hak ettiği halde, üstelik onca tere, yaşa, kana, emeğe rağmen hiçbir şeye ulaşamadığı, hakkını alamadığı, hayallerini ve umutlarını kaybettiği, sürekli düş kırıklıkları yaşadığı bu düzene hayır diyorum ve insanca, hakça bir düzen istiyorum. Bu düzenin kölesi olmayı içime sindiremiyorum. Mezkûr mekanizmaları da bu düzenin yok olması yolunda fedakârlıklar yapmaya davet ediyorum. Devleti, partileri, sivil toplum kuruşlarını vb. daha samimi, daha ahlaklı hareket etmeye ve bu temellerde uygulamalar yapmaya davet ediyorum. Fillerin tepiştirildiği ama her zaman çimenlerin ezildiği bu düzeni içime sindiremiyorum. Bazılarının her zaman, her yerde, her şatta ve koşulda daha ayrıcalıklı oldukları bu düzeni reddediyorum. İnsanlığa, mütemadiyen mülk maymunu kompradorların egemen olmalarının ve insanlığın mukadderatına yön vermelerinin yolunu açan bu kahpe düzenden tiksiniyorum ve böyle bir düzene başkaldırıyorum. Gerçekten kaliteli insanları, yetkin insanları, kalifiye insanları elekte eler gibi eleyip toplum dışına atan ve insanlığa hizmetten mahrum bırakan, yerlerine de dördüncü türleri getirip insanlığın terakkisine darbe vuran bu düzene hayır diyorum. İnsanları kavga ettiren ve kavgalardan bile rant üreten bu düzeni reddediyorum. Suçluları suçsuz saydıran, suçsuzları suçlu saydıran ve yetkisini ona göre kullanan ve tüm insanları ve mezkûr mekanizmaları da suçlarına ortak eden bu kirli, kanlı, karanlık düzene başkaldırıyorum. Adaleti hakkıyla uygulatmayan, ahlakı derinden derine çökerten, namusluları hiçbir zaman dikkate almayan ama namussuzları el üstünde tutturan bu ahlaksız ve zalim düzene isyan ediyorum. Kardeşi kardeşe düşman eden, terörizmi kendi çıkarları uğruna sinsi bir şekilde kullanmaktan imtina etmeyen, sürekli garibanların ölümüne yol veren eylemlere el veren, mezkûr mekanizmalara adaleti ve ahlakı çiğnettiren, mazlumların ve güçsüzlerin sürekli kaybettiği, kompradorların ise sürekli kazandığı bu düzenin çökmesini istiyorum. Hakikatte birbirleriyle hiçbir sorunu olmayanların, toplum önünde dövüşmelerini ve bu dövüşten dövüşenlerin hiçbir şey kaybetmediklerini ama sadece seyretmekle iktifa eden, ellerinden hiçbir şey gelmeyen garibanların ise her şeylerini kaybettiklerini ve bu çarkın çok sistemli, planlı ve programlı çalıştığını çok iyi biliyorum. Ve bu düzenin yıkılıp yerine ikame olunacak insanca, hakça bir düzen içerisinde mezkûr mekanizmaların bile daha sağlıklı işleyeceklerine inanıyorum. Karanlık düzen içerisinde herkesin kendi çıkarının peşinden koştuğunu, her şeyi çıkarına göre yorumladığını, çıkarına uymadığında önünü ardını düşünmeden yok etmekten imtina etmediğini çok iyi biliyorum. Kılcal damarlara bakıyorum ve orada tahminlerin ötesinde bir adaletsizlik görüyorum hem de aşikâr bir şekilde ve meçhul düzenin bu adaletsizlikten beslendiğini çok iyi biliyorum. Devleti de, milleti de, insanlığı da ancak bu karanlık düzeni çökerterek kurtarabiliriz ve insansızlaştırılmaya doğru evrilmiş evreni yeniden insanlaştırmaya başlayabiliriz. Bakınız, bu düzenin ne kadar uzantısı varsa ve bu düzene eklemlenmiş ne kadar kişi, kurum, yapı, mekanizma varsa hepsi kirlenmiş, kararmış ve bozulmuş durumdadır. Ve daha nice alengirli tezgâhlar, kumpaslar, planlar, programlar, eylemler… Uyanalım ey insançocukları! Hep birlikte başkaldıralım. Uyanın ve başkaldırın! Mezkûr tüm mekanizmaları, meçhul ve karanlık düzenin tasallutundan kurtaralım ve insanlık için çalışır hale gelmelerini sağlayalım. Elbette manevi bir başkaldırı benimkisi. Zira maddi başkaldırı için ne gücüm, ne servetim hatta ne de konumum var. Böyle bir şey yapsam zaten altında kalırım yaptığımın ama manen bu düzene isyan ettiğimi ve bu düzenin çarklarının işleyişine başkaldırdığımı, bu düzenin suçlarına ortak olmadığımı, olmayacağımı tüm vicdanımla ve aklımla ilan ediyorum. Küresel düzenin izdüşümü mahiyetinde olan ve her vatanı, her milleti, her devleti muhasara altına almış bulunan bu melun düzene başkaldırıyorum.  Ve bu düzenin nasıl işlediğini çoook iyi biliyorum…

Tarih: 26.03.2019 Okunma: 860

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?