VARİSLER...17...

Özgür DENİZ - 18.01.2019

‘’’’Hayır, o kitap kendilerine ilim verilenlerin sinelerine sinmiş olan apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr ederler.’’’’ Ankebut-49

 

Ey köleler, ezilenler, mazlumlar, hakikatin sinlerine sindiği masum ve onurlu yürekler! Asla zalim olmayın, çünkü zalimler korkaktırlar ve hakikati de bu yüzden inkâr ve reddederler. Ki, emaneti zalim olarak hak edemezsiniz ve size tevdi de edilmez zaten. Sizler gerçek manasıyla hak ettiğiniz zaman emanet size tevdi edilecek ve sizler insanlığa önderler ve kutsal egemenliğin varisleri olacaksınız. Hakikat sizlerin yegâne kurtuluş ışığınızdır. Bırakın korkanlar korkmaya devam etsinler ama siz korkmayın! Korkanlar korkutmak için yaşarlar, çünkü korkularını korkutarak yenebileceklerini sanırlar. Bu yüzden sürekli yalanlarla beslerler sizi, kolayca yedireceklerini düşündükleri için. Cellatlar öldürürler ama onlar öldürdükçe çoğalırlar kurbanlar, işte böyle bir şeydir buradaki paradoksta. Korkutmak isteyenler şunu bilsinler ve asla unutmasınlar ki; biz korkmayız, susmayız, aldanmayız, geri çekilmeyiz. Çünkü bizim korkmamız hakkın korkmasıdır, bizim susmamız hakkın susmasıdır, bizim aldanmamız hakkın aldanmasıdır, bizim geri çekilmemiz hakkın geri çekilmesidir. Bizim yenilgimiz, insanlığın yenilgisidir. Hak bizim bayrağımızdır, o bayrak düşerse biz de düşeriz! Ne zindanlar korkutup yıldırabilir bizi, ne kelepçeler bileklerimizi ağrıtır, ne barikatlar hedefimize ulaşmamıza handikap teşkil edebilir, ne bukağılar ayaklarımızı yorabilir, ne de prangalar gövdemizi yıkabilir. Bu yola çıkmışsak, bedelini bilerek çıkmışız. Devrim yolu bir yerde ölüm yoludur! Mazluma umut, zalime korku vermek için çıkmışız. Mazlum kim olursa olsun, zalim kim olursa olsun farketmez. Zalimin diline, dinine, ırkına, rengine bakmadığımız gibi, mazlumun da diline, dinine, ırkına, rengine bakmayız. Her dilden, dinden, ırktan, renkten zalimde çıkabilir, mazlumda. Mazlum mazlumdur, zalim de zalim. Ne zalimlerin yalanlarına kanarız ne de mazlumları acılarıyla baş başa bırakırız. Biz adalet için çıktık yola ve aradığımız şey adaletti ve aradığımız adalet; kitap ne vakit ortaya kondu ve karar kitaba göre oldu, işte odur aradığımız adalet. Çünkü biz, insanlığa önderler olacaksak, bu ancak adalet temelinde tahakkuk edecektir, ki bizatihi saf adaletin tecellisi olacaktır filhakika. Binaenaleyh, korkuyla savaşıyorum ve korkuya karşı ayetlerin gücüne sığınıyorum. Korkutanları Allah’ın ayetleriyle korkutuyorum. Allah ile aldatanları da Allah’ın ayetleriyle korkutuyorum ve yalanlarını yutmadığımı haykırıyorum. Ama hayır hakikatin acılığı korkutuyor korkakları. Çünkü korkakların yalandan başka sığındıkları bir liman yok ama o limanda da sığınılacak yer yok. Çünkü gözlere, kulaklara, kalplere ok gibi saplıyorum hakikatleri ve yerini bulan hakikat asla unutturmuyor kendisini. Ve çürük gövdeye ağır geliyor hakikatler, acıtıyor, sızlatıyor, ağrıtıyor. Zira hakikatler yönünü değiştirebilir insanın ve değişen yönle hayatlarda değişebilir ve değişen hayatlar kendisi üzerinde kumar oynatmazlar ve yeni kumarbazlar yaratmazlar ve değişen hayatlar değişmez zannedilen emperyalist sömürü düzenini yerle yeksan edebilirler. Ey ezilenler, köleler, mazlumlar, hakikatin sinelerine sindiği masum ve onurlu yürekler! Sizler zorun ve acının çocuklarısınız. Zor ve acı öyle bir eğitir ki insanı, o insanı tüm dünya birleşse yıkamaz, çünkü onların mukavemetleri keskin olur. Çünkü onlar hakikatin bekası için çalışırlar ve hakikat var olduğu müddetçe varlıklarını ortaya koyabilirler, varolabilirler. Bu yüzden diyorum ki her zaman; ey ezilen, sömürülen, aldatılan, kanı, teri, yaşı ve emeği çalınan köleler asla zordan ve acıdan korkmayın, rahatlıktan korkun ki, rahat olanlar rahat olamasınlar. Siz ki, ne çocukluğunuzun tadını çıkarabildiniz, ne gençliğinizi yaşadınız, ne de yaşlılığınızı yaşayacaksınız, siz birileri çocukluklarının tadını çıkarsınlar diye, gençliklerini yaşasınlar diye, yaşlılıklarında keyif sürsünler diye, birileri ya da size hiçbir faydası olmamış şeyler hep var olsunlar diye yaşadınız, yaşıyorsunuz, yaşayacaksınız, çünkü böyle yaşamaya zorluyorlar sizi ama böyle yaşamamalısınız, kendiniz için yaşamalısınız ve kendi bekanızı düşünmelisiniz, asla yalanlara aldanmamalısınız. Zira sizler kendi hayatınızı kendiniz yaşayın ki, yaşadıklarınızdan sadece kendiniz hesaba çekileceksiniz. Hesabını yapayalnız vereceğiniz bir hayatı, başkaları uğruna harcamayın. Çünkü size yaşadığınız müddetçe, yanan yüreklerin yangınlarını söndürebilirsiniz ancak! Zeki bir kafa, cahil bir kafanın kusmuklarını benimseyemez! Beyni küçücük olan ve kokuşmuş kafasında ki safraları insanlık sofrasına boşaltıp insanlığa yutturmaya yeltenen ahmaklara inanamayız.

Tarih: 18.01.2019 Okunma: 681

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?