VAROLUŞ MÜCADELESİ

Özgür DENİZ - 22.11.2008

Bugün bu toprağın soylu çocuklarının varoluşsal sorunu vardır. Var olmak özü yaşamak ve yaşatmak demektir. Bugün öz değerlerin en dinamik ve etkin temsilcisi olması gereken gençlik dehşetli bir muhasara altındadır. Her cihetten tazyikata maruz kalmıştır ve savunmasız bırakılmıştır. Teknolojinin şatafatlı gelişimi ve görüntüsü ve baştan çıkarıcı cazibesi, ruhu, beyni ve gözü hakikate karşı tesirsiz kılmıştır. Hakikat görülememekte, hissedilememekte ve kavranamamaktadır. Buna birde gençlik döneminin deli dolu coşkusunu, heyecanını, arzu ve isteklerini eklersek için vahameti tezahür eder.

 

         Bir an önce gerekli tedbirler alınmalı, sorunlar tahlil ve tetkik edilerek teşhis yapılmalı ve isticalen tedaviye yönelinmelidir. Zamane gençliğinin marjinal duygu ve düşünceleri kaldıramayacağı aşikar olmuştur. Öyleyse gençliğe farklı fakat muhkem ve dinamik bir bakış açısıyla bakmalı, sorunlarını anlamalı, tesirli ama tolere edilebilir çözümler üretmeliyiz. Ateşe benzinle gidilmez.

 

         Şayet var olmak, sahnede kalmak ve dimdik ayakta durmak istiyorsak pasif değil aktif, edilgen değil etken, nesne değil özne, sünger değil katalizör olmak zorundayız. Tarihin dehlizlerinde kaybolmamak için mutlak surette kendimiz olmamız, değerlerimize sahip çıkmamız ve yaşayan kültür oluşturmamız mübremdir. Lakin hiçbir şey tek taraflı olmuyor. Biz de zamanın getirdiği yeniliklerle, teknolojinin artılarıyla değerlerimizi müspet şekilde kaynaştırmayı ve özgün yapılar üretmeyi başarabilmeliyiz. Tabi ki değersiz, dilsiz, dinsiz, ayakta kalmak hayaldir. Yine teknolojiden behresiz de yaşamak olanaksızdır. Öyleyse mutlaka teknikle ruhun imtizacını sağlamalıyız.

 

         Bize gösterilen istikamette terakki etmek şart. Ve gerçek istikameti tayin eden yegâne olgu imandır. İmansız hiçbir alanda mutlak başarı kabil değildir. Dürüst ve adil olacağız. Köklü, yapıcı ve kalıcı bir senteze ihtiyacımız var. İsticalen, ama temel kriterlere ve vicdanın öz kanunlarına dokunmadan, insanlığın ortak ve öz vicdanını eksen alarak terakki yollarını tayin edeceğiz. Bilakis teddeni etmek ve zamanda saplanıp kalmak mukadderdir. Durum vahimdir. Varlığımızın idamesi muhaldir. ‘’Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.’’ Olay bu.

 

         Her cihetten muhasara altındayız. Ölüm kokan tuzaklar karşısında naçar kalıyoruz. Oyunlar sinsi şekilde icra ediliyor. Düşmanla teşrik-i mesai yapan gafiller ve hainler dört koldan tazyikte bulunuyorlar. Öz değerlerimize yabancılaşmışız. Dünya platformundan izole edilmişiz zımnen. Müteyakkız olmak zorundayız. Ya peyklik ya otonomi. Ya istiklal ya ölüm. Ya hak ya batıl. Tam Bağımsız Türkiye yolunda durmak yakışmaz bize. Demir ağlarla örülen Anadolu’yu emperyalizmin kanlı çarkları ezemeyecektir. Bu vatan çocuklarının iman yüklü çelikten gövdesi ve demir yumruğu her nevi tehlikeye karşı siper olacaktır.

 

         Öz tevhit altyapısı üzerinde şekillenen bir adalet ve özgürlük yurdu inşa etmek herkesin üzerinde ağır bir sorumluluktur ve sorumsuzluğun sonu ebedi esarettir, acıdır, sefalettir ve son tahlilde alçakça yokoluştur.

 

         Bu toprağın çocukları birlikte mutlu olmak zorundadır. Yaşamboyu birlikte paylaşımlar üretmek zorundadır. Her türlü ihanete, suikasta, tefrikaya, tuzağa, terörizme, kahpeliğe ve kaba emperyalist-siyonist dayatmalara birlikte direnmek zorundadır. Çoğalmak zorundadır birlikte. Yeryüzü döşeği ve gökyüzü yorganı arasında kardeşçe birlikte yaşamak zorundadır, öyle masum, öyle doğal, öyle onurlu. İdeolojik dayatmalarla değil özgür iradeleriyle birbirlerini sevmek zorundadır. Yoksa hepbirlikte kaybedişler acı kaderi olacaktır bu toprağın necip çocuklarının. Zira düşman her an bir iş peşindedir.

 

 Kitap-Ahlak-Devrim. Tevhit-Adalet-Özgürlük. Emek-Vatan-Bağımsızlık. 

 

 

 

AYRINTILAR:

 

1.Merak et! Sor! Dur ve düşün! Düşündüğünüz an kazandığınız andır!

 

2.Âlimler peygamberlerin varisleridirler ve bu onurlu mirasa sadakatli olmak zorundadırlar. Çağımızı kötülüklerin kaplaması bu yüce mirasa sadakatsizliğin neticesidir. Âlimler! Lütfen görevinizi yapınız ve onurlu davranınız. Ölümden en son korkması gereken insanlarsınız.

 

3. Bir insan bir tünel içinde ve her yer zifiri karanlık. Sonda bir ışık ve adam o ışığın izini sürüyor. Adam çok dikkatli olmak zorundadır. Tünelin her yönüne bakış fırlatmak zorundadır. Zira bir yöne bakmazsa düşma ihtimali mevcuttur. Çok teennili ilerlemek zorundadır ve takipçiler bunu derin anlayışla karşılamalıdırlar. İşte IŞIĞIN SAVAŞÇILARININ zor görevi.

 

4. MAZİNİZE LAYIK BİR ŞEKİLDE SAVAŞINIZ. Fatih Sultan Mehmet.

 

5. TUTTUĞUMUZ YOL KURU BİR KAVGA YOLU DEĞİLDİR. Osman Gazi

 

6. HAYDİ DÜŞMANLARIMIZI TİTRETELİM. Napolyon

 

7. ALLAH ile U-YA-NAN bir dünyayı ALLAH ile U-YU-YAN bir dünya haline getirmişiz. İhsan Eliaçık (haber 10 da ki son yazısını muhakkak ama muhakkak okuyunuz ey düşünen insanlar topluluğu!) İşte sefaletimizin ve esaretimizin gerçek sebebi.

 

8. Bugünkü dünyanın en büyük talihsizliği bilgi kaynaklarından mahrumiyet değil ahlak kaynaklarından mahrumiyettir. İnsanlık şu kadim derin gerçeği artık iyi tahlil ve idrak etmek mecburiyetindedir. Hiçbir kavim bilgisizlikten helak olmamıştır ama ahlaksızlıktan helak olmuştur. İşte bu yüzden sorunlarımızın yegâne kaynağı ahlaksızlıktır. Ne siyaset, ne ekonomi ve ne bilmem ne, hiçbir şey değil. Ama biz bu saf gerçeği görmekten ve duymaktan korkuyoruz. Ne hazin. Bu gerçekle yüzleştiğimiz zaman dirildiğimiz zamandır biliniz ey düşünen insanlar topluluğu! Bu derin ve kadim hakikate kulaklarımızı, gözlerimizi ve gönüllerimizi sağır kıldığımız müddetçe sürünmeye, ezilmeye, itilmeye, tükenmeye mahkûmuz.

 

9. İnsanlar üç kadim olgu için dövüşürler. AHLAK-ADALET-ÖZGÜRLÜK. Ahlak, hayvanca değil insanca yaşam mücadelesidir. Adalet, hakkın sahibine iadesi mücadelesidir. Özgürlük, hakikate giden yoldaki handikapların kaldırılması ve kula kulluğa son verilmesi mücadelesidir. Ve bu üç esas ve kadim mücadele teorisi ve pratiği münhasıran İslam’a aittir.

 

10. Her sistem bir düşüncenin ürünüdür. Her sistem kendi kurum ve insan kalıplarını üretir. Yoksa yaşayamaz. Dolayısıyla kendini imhaya çalışan kurum ve kişileri ya yok eder ya da ağır baskı altında tutar. Her düşüncenin diğer düşüncenin mengenesinden kurtulması bir zihniyet devrimi doğurması ve bu minvalde bir bakış açısı geliştirmesine merbuttur.

 

Tarih: 22.11.2008 Okunma: 587

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

18.10.2008 - 13:29

TEŞEKÜRLER CANIM ABİM. KEYİFLİYDİ.SAYGIYLA

SEFER GAZİ

19.10.2008 - 08:37

Okudum ve düşündüm. Selam ve saygılarımla.

Adem Şahin

18.10.2008 - 23:05

Dört gizlilik dereceleri güzel sıralamışsınız Hizmete özel.Taraf’a özel. Ergenekonculara özel.CIA ya özel de. Bu millete özel bir şeyler yokmu? var tabi k!.. Kısaca söylemek gerekirse özel olarak sömürmek!... Yetmezmi?

özgür deniz

18.10.2008 - 13:29

TEŞEKÜRLER CANIM ABİM. KEYİFLİYDİ.SAYGIYLA

SEFER GAZİ

19.10.2008 - 08:37

Okudum ve düşündüm. Selam ve saygılarımla.

Adem Şahin

18.10.2008 - 23:05

Dört gizlilik dereceleri güzel sıralamışsınız Hizmete özel.Taraf’a özel. Ergenekonculara özel.CIA ya özel de. Bu millete özel bir şeyler yokmu? var tabi k!.. Kısaca söylemek gerekirse özel olarak sömürmek!... Yetmezmi?