DİNLEYİN, DUYUN, ANLAYIN, İNANIN...

Özgür DENİZ - 11.11.2018

Ey insançocukları! Yanlış giden bir şeyler var bu dünyada ve yanlış yapılan bir şeyler. Böyle gelmiş böyle gider diye diye alışılmış ve kanıksanmış bir durum var. Her şey karmakarışık, basitlik ve sadelik sanki taammüden yok edilmiş. Arka planda bir cambazlık işliyor gibi. Ya gerçekten neyin yapılacağı, yapılması gereken şeyin niçin ve nasıl yapılacağı bilinmiyor ya da hiçbir şey yapılmak istenmiyor yahut alışkanlıktan kurtulmak gibi bir dert taşınmıyor veyahut kopkoyu bir cehalet egemen olmuş. Hiçbir şey görülmüyor, duyulmuyor, bilinmiyor, merak edilmiyor, düşünülmüyor, anlaşılmıyor ve hissedilmiyor. Her şey çoğaltılmış ve bu çoğaltma işi muhakkak bile isteye becerilmiş. Zira çokluktan ve çokluğun yarattığı karmaşadan yararlanılarak insanlar aldatılıyorlar ve sömürülüyorlar. Yasalar çoklukta boğuldular, eğitim çoklukta kayboldu, din çoklukta bozuldu, ilim çoklukta filme dönüştü. Samimiyet yok, iyi niyet ve içtenlik yok. Vicdanın sesi boğulmuş ve vicdan susturulmuş. Merhamet zaten toprağa gömülmüş ve üzerine beton dökülmüştü. Saçma sapan, abuk sabuk, malayani ve absürt şeylerle iştigal ediliyor mütemadiyen. Anlaşılır gibi değil. İnsanlar gerçekten fazlasıyla garibanlar. Münhasıran doğal gözlem yapmanız kifayet edecektir bunu hissetmek için. Herkes maişetini temin edip yaşamını idame ettirme kavgasında. Mazlumluk, mahzunluk, çaresizlik, yoksunluk, yoksulluk, yokluk esir almış insanları. Herkes bir koşuşturma içinde. Kimse kimseyi görmüyor, duymuyor, anlamıyor, kimse kimsenin derdini hissetmiyor. Kalabalık yaşıyorlar ama herkes kendi derdiyle meşgul. Herkes birlikte yalnız modern şehirlerin karanlığında ve nesiller tükeniyor şehirlerin karanlık sokaklarında! Emperyalizmin çarklarında acımasızca ve amansızca öğütülüyorlar insanlar. Emperyalizm; eğitimle, yasalarla, sağlıkla, silahla, üretilmiş dinle, ideolojilerle eziyor, sömürüyor, yok ediyor insanlığı. Ve insanlık çaresiz, tutsak, suskun! Çünkü ekmek emperyalizmin avuçlarında ve ekmekle korkutuyor insanları. Gerçekleri haykırdığınız zaman sizden kötüsü yok. Çünkü sömüren memnun, sömürülen razı. Haddizatında böyle bir dünyada, hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi umursamak istemiyorsunuz, bir dakika bile düşünmek istemiyorsunuz, hislerinizi öldürmek istiyorsunuz ve çekip gitmek istiyorsunuz bilmediğiniz, tanımadığınız ve yapayalnız kalmaya mahkûm olacağınız yerlere ama olmuyor, yapamıyorsunuz. Sizden güçlü olanın çarklarının yağını kuruttuğunuz, istenmeyen bir şey yaptığınız ve duyulunca kötü olacak bir şey söylediğiniz zaman bitirmeye çalışıyorlar ama yaşamak zorundasınız. Öyleyse susmak zorunda kalıyorsunuz ve susunca da bir şeyler hep yanlış yapılıyor ve yanlış giden bir şeyler oluyor her zaman.

 

Ey insançocukları! Ne aldatılıyorsunuz, ne avutuluyorsunuz, ne de uyutuluyorsunuz. Zira sizler ne aldanmayı bilirsiniz, ne avutulmayı, ne de uyumayı. Çünkü sizler böyle duygulara yabancısınız. Sizler, siz değilsiniz. Sizler büyük küçüklersiniz. Sizler, duyguları ve düşünceleri öldürülerek, bilinçleri çekilerek çocuklaştırılmış insanlarsınız. Dünyayı tanımıyor, algılamıyor, anlamıyorsunuz. Her şey unutturulmuş size. Basitlik ve sadelikten kurtarmışlar ama kaosun tam ortasına bırakıvermişler sizi. Doğallıktan koparıp yapaylığa mahkûm etmişler sizler ve artık her şeyiniz sahte olmuş. Her şeye yabancısınız ve hiçbir şey hakkında tek bir şey bilmiyorsunuz. Bildiğinizi sandığınız her şey aslında bir yalandır. Sevgi nedir bilmiyorsunuz, bilemezsiniz. Nefret nedir tanımıyorsunuz, tanıyamazsınız. Dünyayı algılamaya, anlamaya çalışıyorsunuz ama mümkün değil bu. Sizler kompradorlara pazarlanıyorsunuz ey insançocukları! Dünyadan pay almak uğruna peşkeş çekiliyorsunuz. Sizler, kompradorların tüketmesi için üretiliyorsunuz, sizler birer üretimsiniz. Sizler siz değilsiniz! Duygularınız şırınga ile çekilmiş, bilinçleriniz sıfırlanmış. Bir oyun kurulmuş. Bu oyunu kimse bozamaz, bozmak istese de bozamaz. Zaten bozmaz da. Bu oyunu bozanı yok ederler. Sizler tüketilmek için varsınız. Varlığınızı unutmuşsunuz. Sizi kimse kurtarmaz. Siz kendinizi kurtarabilirsiniz ancak. Size iyilik yapacak tek kuvvet yine sizin kendinizde, içinizde, kalbinizde, kafanızda. Gerçek uyanışı sağlayarak, varlığınızı hissederek ve varoluşunuzu sorgulayarak size yani yeniden kendinize dönebilir, dünyayı algılayabilir, kendinizi tanıyabilir, gerçekleri görebilirsiniz ve işte o zaman sahici uyanışı gerçekleştirebilirsiniz ve düşman gözünüzün önünde bitiverir ve onu tereddütsüz tanırsınız; emperyalizm! Sormaya başladığınız an varolmaya başlayacağınız andır. Hatta sorduğunuz an oyunun surlarında bir delik açacaksınız. Zoru başaracak, oyunu bozacaksınız! Bunu yapabilecek misiniz, başarabilecek misiniz? Her şey sizi emperyalizme yem yapmak için kurgulanmıştır. Sizler birer kurgudan başka hiçbir şey değilsiniz. Sizler insan da değilsiniz, bitkiden hiçbir farkınız yok. Kimse size üzülmez, kimse sizin için ağlamaz, kimse size yardım etmez. Çünkü sizler birer ölüsünüz! Bir yeriniz sızladı mı? Gerçekler sızlatır!

 

Ey insançocukları! Her şey bir yalan. Sizde yalansınız. Dünyada yalan. Hayatınız da yalan. İnandığınız, gördüğünüzü sandığınız, bildiğinizi düşündüğünüz her şey yalan. Alıştığınız için gerçek gibi geliyor inandığınız ve yaşadığınız her şey. Gerçek diye bildikleriniz de yalan. Sizler yalan bir dünyada, yalan bir hayatı yaşıyorsunuz. Ölüsünüz ama diri olduğunuzu düşünüyorsunuz ve diriysek yaşıyoruzdur diye sayıklıyorsunuz. Ne yaşadığınızı bilmiyorsunuz. Öğretilenlere inanıyorsunuz. Gerçeklerden korkuyorsunuz. Adaletten, hürriyetten, müsavattan, uhuvvetten korkuyorsunuz. Bir tek kutsal yasaları çiğnemekten korkmuyorsunuz! Bilinçleriniz iğdiş edilmiş, hisleriniz öldürülmüş, akıllarınızı gram gram veriyorlar size, size söylenilenlere inanacak kadar. Hisleriniz ve bilinçleriniz her yönden tazyikat altında. Her türlü yazılı, görsel alet ve edevat kullanılarak, propaganda teknikleri denenerek ve duygularınız ajite ve manipüle edilerek, kendinizle kalmanız ve konuşmanız ve düşünüp sorular sormanız engelleniyor. Bir şekilde düşünmeniz, anlamanız, hissetmeniz, sormanız engelleniyor. Duygularınızla oynuyorlar. Düşüncelerinizi ipotek ediyorlar. Duygularınızı ve düşüncelerinizi etki altında bırakıp sorularınızı boğazınızda bırakıyorlar, sokulmak istendiğiniz duygusal moda girdiğinizde sorularınızın sizi hain yapıp yapmadığını sorgulamaya başlıyorsunuz. İşte o zaman korku egemen oluyor yüreklerinize ve sorularınız daha doğmadan ölüyorlar ve sizlerde ölüyorsunuz ölen sorularınızla birlikte.

 

Ey insançocukları! Bir yudum mutluluk değil miydi şu fani dünyadan umduğumuz? Niçin hak ettiğimiz mutluluğu söke söke almak iradesi göstermiyoruz? Niçin sorularımızı yağmur gibi yağdırmıyoruz beynimizin göklerinden kalbimizin toprağına ve niçin kendi kendimizin dirilmemizi dinamitliyoruz? Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır!

Tarih: 11.11.2018 Okunma: 703

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?