AHHH BE GÜLÜM!...

Özgür DENİZ - 27.09.2018

Şu eve bak! Bir gün viran olup gidecek, bir tek taşı bile kalmayacak, belki de kalacak ama sen yoksan anlamı olmayacak yani yine kalmayacak ve ölmeye, çürümeye mahkûm bir şeye nasıl bağlandım diye yüreğin ağlayacak. Tabi göğüs kafesi diye taşıdığının içinde bir yürek yaşatmışsan. İnsan yüreği kadar insandır be gülüm! Çünkü insanlık yürekten fışkırır, filizlenir, dal budak salar ve bir ağaç olur, ormanlaşır. İnsanın yüreğinde bir sonsuzluk olmalı, derin duygularla beslenmeli o yürek, akıp gitmeli sonsuzluğa, bazen sızlamasını bilmeli, inip kalkmalı, bir hoş olabilmeli garip durumlarda, sevinç duyduğu kadar acı çekmesini de bilmeli, hesapsız, kitapsız, umarsız olabilmeli, kirli çıkarlar peşinde koşmamalı ve kirletmemeli temiz düşleri. Sana temiz bir tarih yazdırabilmeli, güzel anılar bıraktırabilmeli ve bıraktığın mazin konuşmalı her zaman, dilinin konuşmasına gerek kalmamalı. Bazen susan dil çok şey konuşur be gülüm! O yürek her zaman cenneti sunmalı. Dünya için dünyaları kirletmene müsaade etmemeli, cenneti cehenneme çevirtmemeli. Böylesine anlamsız, saçma ve boş şeyler uğruna insanları nasıl oldu da satabildim diye kahrolacak o yürek,  tabi yürekse, hiçbir şeyin geri dönüşü olmadığı, nedamet gözyaşlarının fayda etmediği zamanlarda. Şu giden insana bak! Bir gün ölecek, mezarı kazılacak ve gömülecek, belki bakışları, gülüşleri kalacak ama dolaşamayacak şurada, burada, orada ve nasıl oldu da bir gün burayı terk edip gidecek o insana zulmettim diye yüreğin acı çekecek, tabi yürekse yürek diye taşıdığın o şey. İnsanlara acı çektirmeye değmez bu dünya be gülüm! Şu dağlara iyi bak, akan nehirlere, yemyeşil ağaçlara, uçan kuşlara, doğan ve batan güneşe, şu sayamadığın yıldızlara, akılsız dolaşan zararlı zararsız hayvanlara. Şu sömürgene ve sömürülen şu güçsüze iyi bak. Ben neredeyim diye düşün be gülüm! Biz özü öldürdük, kabuklara yapışıp kaldık. Eylemi öldürdük, edebiyatta boğulduk. Hiçbir şeyin kendisi yok şimdi, münhasıran edebiyatını yapıyoruz her şeyin, ki onu bile becermekte aciziz. Dostluğun, ahlakın, dinin, vatanın, kimliğin, onurun edebiyatını yapıyoruz. Dillerimiz şifa dağıtırken, eylemlerimiz zehir kusuyor. Kendi çıkarlarımız için, başkalarının hayatlarını zindana çevirmekten zerre hicap duymuyoruz. Görmek için tüm çabamız, inanmaya yüzümüz yok. Çünkü inanmak isteğimiz yok. İnandığımız zaman cennetimizin cehennem olacağına inanıyoruz. İnanmadığımız için hiçbir zaman göremeyeceğiz. Gördüğümüze inanmak alelade bir inanıştır be gülüm! Biz, her gün hayata bir telaşla başlayan, bitevi koşturmaca halinde olan, nice zorluklardan geçip gelen, acılardan acılara sürgün yaşayan, evine ekmek götürmek derdiyle yanıp tutuşan insanları anlayacak bir yüreğe sahip miyiz acaba? Biz hesaba inanmıyoruz be gülüm! Oysa sofrasından ekmeğini çaldığın insanlara hesap vereceksin. Onurunu çiğnediğin insanlar onurunu çiğneyecekler ve ses edemeyeceksin. Merhamet etmediysen, merhamet dilenemeyeceksin. Peşinden koşarken ve ulaşmak için insanları aldattığın dünya leşinin hiçbir hayrını göremeyeceksin. Eğer vebal almışsan asla altından kalkamayacaksın. İşlediğin günahların ağırlığı altına ezileceksin. Nasıl oldu da insanların dünyalarına şuradan buradan oradan girdim de, o küçücük dünyalarını kirlettim diyeceksin. Herkesin bu acı hayat içinde ekmek peşinde koştuğunu anlayacaksın. Kim ekmeğini kaybetmek ister ki? Kim gecesinin zindan, gündüzünün cehennem olmasını ister ki? Kim duyguları kirletildiği zaman acı çekmez ki? Kim özlemlerinin, umutlarının çalınmasını ve yarına kapkara bakmayı ister ki? Kim sofrasından ekmeğinin alınmasını ister ki? Kim onurunun çiğnenmesine isteyerek rıza gösteri ki? İnsan yüzü, insan eli, insan yüreği sıcaktır oysa ve hep sıcak kalabilmeli be gülüm! Bir insanın, çocuğunun saçlarını okşarken ki halini düşünüyor muyuz hiç? Bir insanın bir dilim ekmek kazanmak uğruna neleri feda ettiğini hissedebiliyor muyuz? Bir insanın buz gibi gecelerde yatağına nasıl girdiğini düşleyebiliyor muyuz? Anlayabiliyor muyuz hayatı, insanı ve yaşama kavgasını? İnsanın acısını hissetmeli ve yüreğinde insanlık olanın yanında olabilmeli, çıkarların yanında değil vicdanın yanında durabilmeli bu hayatta ve giderken gülerek gidebilmeli bu hayattan be gülüm! Ahhh be gülüm!

Tarih: 27.09.2018 Okunma: 706

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Özgür Deniz

12.09.2017 - 20:06

belkide...............................................................................................................................


derin ve kalbi saygılar saygıdeğer Paşam.

Özgür Deniz

12.09.2017 - 20:06

belkide...............................................................................................................................


derin ve kalbi saygılar saygıdeğer Paşam.