YALANCI İNSAN...

Özgür DENİZ - 14.06.2018

İnsan yalancı be dostum! Çok üzücü ve kahredici ama gerçek bu, yüreğim burkuluyor söylerken bile. Ve yalanlarla avunacak kadar kafasız insan. Ya da yalancı olduğunu bile bilemeyecek kadar cahil. Yahut yalana alıştığı için doğruyu unutmuş. Yalan hayatlar yaşıyoruz. Yalan konuşuyoruz, yalanlarla yaşamları çalıyoruz. İnsan sürekli aldatıyor ve aldanıyor. Ya da yuttuğumuz yalanlarla ve o yalanlara barikat olamayan cahil kafalarımızla zalimlerin çarklarının kolayca dönmesine aracı oluyoruz. Niye böyle insan ya da böyle olmak zorunda mı? Niye geldik biz bu dünyaya? Gerçekten bir mikrop gibi yaşayıp, bir mikrop gibi ölmek için mi geldik? O zaman insan olmanın anlamı nedir? Hey dostum düşünsene, bu hayatta doğru olsaydın yaşayabilir miydin? Kim severdi seni? Olduğun gibi görünseydin değer görür müydün? Hakikati çırılçıplak söyleseydin yanında tek kişi kalır mıydı? Ya da özgürce dolaşabilir miydin, ayağına dolanmaz mıydı bildiğin hakikatler? Tek bir dostun olur muydu, sen, sen olsaydın? Ya da, sen, sen olmadığında dostun olduğunu söyleyen, gerçekten dost olabilecek değere sahip midir? Olduğu gibi görünen kim değer gördü? Doğruyu söyleyemeyecek kadar korkuyor insan, bu dünyada. Çünkü doğruyu söylediğin zaman hainsin! Bu korku öyle böyle bir korku değil. Burada ki korku, bildiğimiz korkulara da benzemiyor. Niye korkuyorsun oğlum, kızım, arkadaşım, dostum diyemezsin böyle bir korkusu olana. Dip derinliklerde kökleşmiş bir korku bu. Belki bu korkuyla doğdun. Böyle olunca da yalanlarla yaşamaya alışmak zorunda kaldın. Peki, niye böyle bu? Böyle değilse ne ve nasıl böyleymiş gibi görünüyor? Böyle olmak zorunda mı? Böyle bir zorunlulukla mı var olduk? Öyleyse yaşamak bir avuntu, bir sanrı mı? Ve yalan mı insan? Sorular bitmiyor ki? Sormaktan bile korkuyorsun. Bu dünyada herkes yalan söylüyor. Herkes birbirini kandırıyor. Bir yalan bataklığı içinde yaşıyoruz. Niye yalan söyler insan? Doğru niçin söylenmez ya da niçin korkarız doğruyu söylemekten? Yani gerçekten ilginç değil mi? İnsanlar doğruyu söylemekten korkuyor. Ya da kademeli bir şeymiş gibi bu durum. Birçok gerçeği söyleyebilecek olan var ama söyleyemiyor, birazcık gerçeği söylemesi gerekenler var ama söyleyemiyor, çok az gerçeği söylemesi gerekenler var ama söyleyemiyor. Sonra da dürüstlükten dem vuruluyor ve bizlerde cahil kafalarımızla atılan bu yemi mal gibi yiyoruz. Hayatlarımız, yalanlarla göz göre göre çalınıyor ama biz ahmakça bakıyoruz. Kim korkutuyor insanları? Nasıl korkutuyor? Bakınız bunu yapan bir insan değil aslında. Belki insan gibi duyumsanıyor ama insan değil. İçinde insan olabilir ama bir bütün olunca insan olmuyor. Garip bir şey! Bak onu bile ifade etmekten ürküyor insan. Nasıl bir şey bu? Niye böyle bir şey? İnsanı ilgilendiren her şey bir yalan havuzunun içerisinde ve dışarıya yalan olarak savruluyor ve her şey hakkında söylenen tüm şeyler yalan. Korkularla örülmüş duvarın içerisinde her şeyini kaybetmiş insan; vicdanını, merhametini, sevgisini, kardeşliğini, cömertliğini ve insanlığını ve kaybetmiş yaşamı. Ama ben yaşamak istiyorum dostum! Yalansız, dolansız bir hayat istiyorum. Yalanlarla, yaşamak sevincimin çalınmasını istemiyorum. Kendim olmak istiyorum. Sevmek, hep sevmek, herkesi sevmek istiyorum. Kimseyi dışarıda bırakmak istemiyorum. İnsanlar kendileri olsunlar istiyorum. Kendileri olan insanların, yaşamı zenginleştireceklerine inanıyorum. Bir uçurtma gibi özgürce savrulmak istiyorum gökyüzünde gerçek rüzgârla. İnsanlar kendileri olmasınlar istersem, onları yalan bir hayata sürüklemiş olmaz mıyım?  Ben ağız dolusu gülmek istiyorum. Bazen kırlarda haykırmak istiyorum. Ben çiçeklerle yaşamak istiyorum. Ben insanlarla kucaklaşmak ve hep birlikte, barışın, kardeşliğin, paylaşımın türküsünü terennüm etmek istiyorum. Düşüncelerden ötede değerli olan şeylerin olduğunu hissediyorum, kavga değil barış, düşmanlık değil kardeşlik istiyorum. Peki, niye olmuyor tüm bunlar? Mücadele mi verilmiyor, mücadele verildiği halde mi olmuyor, olması imkânsız da mı olmuyor, olması mümkünse niye olmuyor? Bu nasıl oluyor?

 

İnsan hasta be dostum! Vallahi, billahi, tallahi hasta ve yaşamayı bilmiyor insan. Gözünün önünde ki sahtekârlığı bile anlayamayacak, idrak edemeyecek, hissedemeyecek kadar cahil. Önüne ne korsan mal gibi yiyor insan maalesef. İnsan, insanlığın diliyle değil, hırsların, kin ve nefretlerin, düşmanlığın diliyle konuşanlara yüzsuyu döküyor. Dili var konuşamıyor, aklı var düşünemiyor, kalbi var hissedemiyor, vicdanı var merhametten yoksun. Lanet olasıca dünya, hasta etmiş insanı. Gerçekten hasta, üstelik hastalığını da bilemeyecek kadar hasta. Yalan söyleyen insan hastadır be dostum. İnsan haram yemekten çekinmiyor, kul hakkına el uzatmaktan utanmıyor ve üstelik bunları kanıksamış, çok normal görüyor. Olması gerekiyormuş gibi algılıyor. Olmadığında şaşırıyor. Bu yüzden de hiç rahatsızlık duymuyor. Bu insan gerçekten sağlıklı olabilir mi? Bi araba, biraz para, dört duvar, hadi yaşa. Ya git keyfini sür hayatın ya da gönder aldıklarını. Bu işte her şey! Bu kadar basit, bu kadar küçültücü. Kaybetmekten korkuyorsun ve katlanıyorsun zorla, yalan bir yaşama. Ve elinden alırım diyerek korkutuyor ve seni mahkûm ediyor, bu kadar zavallıca her şey. Ben yalanlara inanmak, günahlara ortak olmak, hastalanmak, hastalanmış insanlığa uyum sağlamak zorunda mıyım? Zorunda değilim ve olmamalıyım be dostum? Öyle değil mi ama? Hadi be dostum, konuşsana!  Ben fani değil miyim? Öyleyse nedir bu tasa, keder ve nedir ömrü heder ettiren şey? İnsan neye adamalı kendisini? İnsan nasıl olmalı? Ahhh be dostum! Ne cinayetler işleniyor yalanların arkasında ve işlenen bu cinayetlerde ne insanlar ölüyorlar masumca. Böyle olmuyor be dostum! Vicdan kabul etmiyor bunu. İnsan nasıl kurtulabilir böyle bir dünyadan? Kurtulabilir mi? Nereye gidebilir? Adanıyorsan yanıyorsun, yakıyorsan yaşıyorsun bu dünyada. Biliyor musun dostum? Bu dünyada, yaşamayı, çok az insan hak ediyor aslında? Hak etmeyenler zaten bilmiyorlar ki yaşamayı, onlar yaşadıkları için, ölüyorlar diğerleri. Hiç vicdanınla baş başa kaldığın oldu mu? Vicdanının sessiz çığlıklarını işittin mi ya da vicdanın işitti mi sessiz çığlıklarını? Kaçtığı, buluştuğu, konuştuğu bir vicdanı vardır her insanın be dostum. Ne diyor vicdanın sana? Çocukları göz göre göre öldürüyoruz be dostum. Oysa her şey çocuklar gülsün diye olsaydı ne güzel olurdu değil mi? Onların gülmeleri ne güzeldir be dostum! Taaa yürekten gülerler, öylesine saf, öylesine temiz, öylesine doğal, öylesine masumca. Sahi hiç düşündük mü, çocuklara nasıl bir dünya bırakıyoruz diye ve ardı gelmeyen sorular sorduk mu bunun için? Çocuklar ölmese keşke değil mi? Aç kalmasalar hiç? Aç kalan bir çocuğun acısını hissedebilir misin dostum? Eğer sadece bunu hissedebilseydik, nasıl bir dünya olurdu burası? İnsan çok şey elde etmiş, çok şey kazanmış ama kendini kaybetmiş ve kaybettiği yerde öylece donup kalmış. İnsanın, kendisini adayabileceği yüce şeyler yoksa, insanın var olmasının hiçbir anlamı yoktur bu dünyada. Ve adanmak çok farklı bir şeydir. Hayatını hakikate, hürriyete ve adalete adamak, bir haysiyet, hissiyat, hassasiyet, mesuliyet, şeref ve şahsiyet meselesidir dostum! Bunun için de, yürekli gazeteciler, yürekli aydınlar, yürekli âlimler, yürekli bilim adamları, yürekli sanatçılar velhasıl yürekli insanlar lazım bu dünyaya, yalan rüzgârlarını dağıtacak, karanlığı aydınlatacak, bataklığı kurutacak, yalan hayatı yok edip hakikatli hayatı ve yaşamı getirecek. Karanlığı yok edip aydınlığı dünyamıza taşıyacak. Toplum içinde yaşamanın sevincini kaybetmek ne demektir dostum, biliyor musun? Sahtelik, yalan, dolan, kibir, kompleks, haset, fitne, fesat, haram, kötülük, zulüm, adaletsizlik, ahlaksızlık ile dolu hayat boğuyor insanı ve kovuyor. Belki de beni kirlettiler, bende seni kirletirim, girme içime diyor. Kahroluyorum, üzülüyorum, umudumu, yaşama sevincimi kaybediyorum yavaş yavaş. İnsanlığımdan utanıyorum dostum! Daha korkutucu olanı, insanlığımı kaybetmekten korkuyorum be dostum!

 

BAYRAM MESAJI

 

Allah, insana, kula kulluğu ve köleliği reddedecek bilinç versin. Adalete şerefiyle iman edecek yürek versin. Kötülük, zulüm, adaletsizlik yapana, bendendir deyip eyvallah etmeyecek şahsiyet versin. Dinin özünü anlayacak ve hakikati görecek feraset ve basiret versin. Haksızlık karşısında asla boyun eğmeyecek cesaret versin. Korkusuzca yaşayacak irade versin. Hakikati kabullenebilecek yürek versin. Özgürce kullanacak ihtiyar yetisi versin. Aklını kendisine kullandıracak mesuliyet şuuru versin. Şuurlanmayı hızlandıracak okuma gücü ve aşkı versin. Kendi kaderini kendisinin belirleyeceği iman, zekâ ve kuvvet versin. Bu topraklara ve yeryüzünün tüm mazlum topraklarına bayramla birlikte baharı ve güneşli güzel günleri getirecek gayret versin. İnsan olmak, insan kalmak ve insanca yaşamak umuduyla. Ey insan! Tüm kalbimle, bilincimle bayramını kutluyorum. Sadece insan olabilmişlerin, insan kalabilmişlerin ve insanca yaşayabilenlerin bayramlarını kutluyorum.

Tarih: 14.06.2018 Okunma: 726

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?