KIYIYORUZ HER ŞEYE...

Özgür DENİZ - 15.05.2018

Her şeye yazık ediyoruz. Toprağa, suya, havaya, insana, hayvana. Tüketiyoruz durmadan, kirletiyoruz, kirlettikçe kirleniyoruz, kirlendikçe kirletiyoruz. İnsanı umursamıyoruz. İnsan mı, madde mi diye bir tercih hakkımız olsa, sektirmeden madde diyecek haldeyiz. Şu masmavi göğe bakmasını, şu yemyeşil dağları görmeyi, şu şırıl şırıl akan suların seslerini dinlemeyi, şu yağmurda ıslanmayı, bir çiçeği koklamayı, masum ve günahsız çocukları sevmeyi bilmiyoruz. Bu yüzden de kupkuru bir yüreğe sahibiz. Hissedemiyoruz, anlayamıyoruz, hüzünlenemiyoruz. Kalplerimiz merhametten uzak, beyinlerimiz çoraklaşmış. Menfaatlerin, hırsların, ihtirasların kurbanları olmuşuz. Hayvani duyguların kıskacında can çekişiyoruz. Maddeye tapıyoruz. Bir türlü doymak bilmiyoruz. Kuru bir dört duvar için doğayı katletmekten imtina etmiyoruz. Taş yığınını yeşile müreccah kılıyoruz. Taşları yiyemez ki insan, aç kalınca! Kirli, kanlı, karanlık menfaatlerimiz, bitmek tükenmek bilmez hırslarımız, ahmakça ihtiraslarımız uğruna sevgiyi öldürüp nefreti diriltiyoruz, merhameti kalplerimizden kovuyoruz, beynimizi düşündürmekten korkuyoruz. Kardeşliği çiğniyoruz. Adil olmaktan korkuyoruz, çünkü kendimize güvenemiyoruz! Biz yaşamaktan korkuyoruz, özgürlükten korkuyoruz. Maddeye kopmaz bağlarla bağlanıp, kendi kendimizi zincirliyoruz. Her şeye ihanet ediyoruz. Şehirleri beton yığını haline getiriyoruz. Niçin? Daha fazla kazanmak, daha fazla güçlenmek, daha fazla kibirlenmek için. Sahip oldukça doyumsuzlaşıyoruz, duyarsızlaşıyoruz. Sokaklar teneke parçalarından geçilmiyor. Doğallığımızı kaybediyoruz. Ayaklarımız toprak görmüyor. Ramak kaldı, göklerle gözlerimiz arasında ki boşluğun kapanmasına. Birbirimize kin duyuyoruz. Birbirimizin açığını arıyoruz. Sevgiyle selamlayamıyoruz insanı. Huzur dağıtacağımıza, acı ekiyoruz gönüllere. Ağız dolusu gülemiyoruz mesela. Birbirimizin hakkını yemekten, kuyusunu kazmaktan imtina etmiyoruz. Umarsızca kul hakkı yemekten zerre gocunmuyoruz. Birbirimize tebessümle selam veremiyoruz, verilen selamı almaktan hazer ediyoruz. Çocukları sevgiyle sarıp sarmalayamıyoruz. Niye kötülük yaparız, niye iyilikten korkarız anlamıyorum. İçimiz kötülükle dolmuş, dışarıya kötülük kusuyoruz. Oysa sevebiliriz insanları, gülümseyebiliriz onlara, insanların yüreklerini bir yudum huzurla, bir parça neşeyle doldurabiliriz. Onların yaşamdan keyif almalarını sağlayabiliriz. Onların zincirlerini kırabiliriz. Birbirimizi nasıl suçlarız diye yaşıyoruz. Menfaatler, hırslar, ihtiraslar uğruna nesilleri bile feda etmekten imtina etmiyoruz. Yalanlarla yaşıyoruz. Aldanıyoruz, aldatıyoruz mütemadiyen. Birlikte üretip, birlikte tüketmekten korkuyoruz. Çünkü birlikte güçlenmekten korkuyoruz. Baki kalan kubbede bir fani olarak hoş bir sada bırakabilecek miyiz, düşünmüyoruz hiç. Verdiklerimiz neyse, alacaklarımızın da o olduğunu anlayamıyoruz. Yazık ediyoruz, kendimize, sevdiklerimize, sevenlerimize ve tüm insanlığa! Bu gidişle, yaşayamadan ama yaşadığımızı sanarak geberip gideceğiz. Eyvahlar olsun!

 

EKSTRA:

 

‘’’’Bugün, içimizde, yapmak, yaratmak, yaşatmak ideali nedir bilmeyerek, sırf kazanmak, apartman, otomobil sahibi olmak için yaşayanlar çoğalmaktadır. Medeniyet satın alınır zannettik, elbiseyi aldık, insanı göremedik bile ve hazır aldığımız bu teknik, sahibi tarafından kullanılamayan, sahibine yabancı bir gizli el tarafından, sahibinin hesabına ve onun varlığında kullanılan bir bıçak gibi, benliğimizde derin yaralar açtı. Biz, ağacı yetiştirmeden, meyvesini toplamaktan zevk aldık. Hakikat aşkını duymuş nesiller yetiştirmeden, insan hayatının değerine dair bir cümle öğretmeden, ilmin meyveleri ve hakikatin yemişleri olan teknik vasıtaları memlekete doldurduk. Netice ne oldu? Memleketin büyük kütlesi adeta mağara devrinin hayatını yaşarken, iki şehir teknik harmanı haline getirildi. Üniversitelerine dünyanın her tarafından mütehassıslar getirilen milletin genç nesilleri bünyesiz, çelimsiz ve öksürüklü bir hale geldi. Avrupa ve Amerika'nın üniversiteleriyle kendi üniversitelerinden şu son devirde binlerce mühendis çıkarmış olan bir millet, kendi yolsuz yurdunda kuşlar gibi uçmak ihtiyacındadır.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Şehrin dışında dolaşıyorum. Bir adam gördüm; elinde fenerle bir şey arıyor gibiydi. Yaklaştım; ne arıyorsun? Dedim. Bir şey mi yitirdin? Adam cevap verdi; hayır. Vahşi hayvanlar arasında yaşamaktan usandım; insan arıyorum. Zavallı dedim, beyhude yoruluyorsun. Onu asla bulamazsın. Ben diyarımı terk ettim de yine bulamadım. Evine git! Rahatına bak... Adam cevap verdi: Bulamayacağımı bende biliyorum. Lakin ben onu aramakta vecd buldum. Bana dokunma. Bulmasam da arayacağım.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Sen, insana ulaşmadan, Allah'ı nasıl arıyorsun?’’’’

 

Muhammed İkbal

 

‘’’’Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.’’’’

 

Mahatma Gandhi

 

‘’’’Çok şeyi var şimdi insanın; ama mutluluğu azaldı.’’’’

 

Dostoyevski

 

‘’’’Ne doymaz bir varlıktır insan! Ulaştığı her tatmin yeni bir arzunun tohumudur. Dolayısıyla onun doyurulamaz arzularının sonu yoktur.’’’’

 

Arthur Schopenhauer

 

‘’’’Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.’’’’

 

Simone de Beauvoir

 

‘’’’-Öğrenmek, zalimlerin yağma edemeyecekleri tek zenginliktir. -Bilginin içinizde yanan kandilini söndürecek tek güç ölümdür... Eğer bilginiz size nesnelerin değerini öğretmiyor ve sizi maddiyata bağımlılıktan kurtarmıyorsa, Gerçek’in tahtının yamacına hiç bir zaman varamazsınız.’’’’

 

Halil Cibran

 

‘’’’Mutluluğumdan yaralandım ben: tüm acı çekenler hekim olsun bana!’’’’

 

Friedrich Nietzsche

 

‘’’’Eşya insan ile izah edilecek yerde, insan eşya ile izah edilmeye başladı.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Cahilin elinde din, ineğin önüne konmuş yasemin gibidir.’’’’

 

Muhammed İkbal

 

‘’’’Toplum, aptal kafaların sığ ve yavan gevezeliklerini, büyük beyinlerin düşüncelerinden daha ikna edici bulur.’’’’

 

Arthur Schopenhauer

 

‘’’’Bizde henüz insan yok, aydın-cahil, ilerici-gerici var.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Zulüm; bilerek, isteyerek, başkasının ruh bedenine acı çektirilmesidir. Merhametsiz kalplerde filizlenir, gelişir, açığa çıkar. Kaynağı ise, hırs, haset, menfaat ve kin duygusu gibi bütün hayvani ihtiraslardır.’’’’

 

Nurettin Topçu

 

‘’’’Açları besleyen, kendi ruhunu ferahlatmış olur. Hikmetin gereğidir bu...’’’’

 

Friedrich Nietzsche

 

‘’’’Kahpe, pespaye, müptezel ve melun Siyonizm, emin ol ki; insanlık uyanıp dirildiğinde, senin kanlı ve kirli ellerin, insanlığın üzerinden çekilecek, düşecek ve sen gebereceksin!’’’’

 

Bendeniz

 

RAMAZANINIZ MÜBAREK OLSUN. HAYIRLI, BEREKETLİ, HUZURLU GEÇSİN.

Tarih: 15.05.2018 Okunma: 736

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?