HASTA İNSAN...

Özgür DENİZ - 12.04.2018

İnsan hasta azizim! İnsan gerçekten hasta hem de ağır hasta. Sağlıklı görünen bir hasta. Hem beyin yönünden hem de ruh yönünden hasta. Hastalık kendisini küçültmüş ve basitleştirmiş. İnsan ne yaptığını bilmiyor. Ne yapacağını da bilmiyor. İnsan kör ve bilinçsiz azizim! Bildiğini sandığı şeyin yanlış olmasından feci şekilde korkuyor. Korkmuyormuş gibi yapıyor, gururuna yediremiyor, biliyormuşum gibi davrandım bir kere, şimdi yanlışmış diye kendimi madara edemem gibi düşünüyor ama korktuğu için böyle yapıyor. Bu yüzden de cehaleti sarhoş eden bir ilaç gibi kullanıyor. Sarhoş olmak her şeyi unutturuyor kendisine. Bilgisizlik, biliyormuş gibi yaşamak rahatlatıyor onu. İnsan bu hayata öyle bir alışmış ya da alıştırılmış ki, alışkanlıklarını bozan her şey onu korkutuyor ya da ona saçma geliyor. Hayatın hiçbir boyutuyla ilgili derin bir düşünceye sahip değil. Kesinlikle değil! Derin ve özgür bir yaşama arzu duyamıyor. Özgürce düşünmekten korkuyor. Düşünenden de korkuyor. Düşünenin düşüncesini izah etmesine imkân tanımıyor. Zira kendi düşüncesine güvenemiyor. Belki yaşamaktan korkuyor, bilmediği ama bilmediğini de bilmediği yaşamaktan korkuyor. Yaşamıyor ama yaşıyorum sanıyor. İnsan denilen varlık çıkarlarının peşinde koşmayı, çıkarlarına ulaşmanın mutluluk getirdiğini düşünmeyi, gücüne dayanarak başkasının hakkını gasp edebilmeyi yaşamak sanacak kadar salak bir varlık. Gerçekler beyinde bir kıymık, ruhta derin bir yaradır azizim! Para yaşadığı müddetçe insan hasta kalacak ve yaşamayacak ama hep yaşadığını sanacak! İnsan yaşamın parayla olduğunu sanıyor. Oysa kazandıkça kaybetmekten korkuyor, biriktirdikçe biriktiriyor, azalacak diye bin tereddütle yaşıyor ama bunu yaşamak sanıyor ahmak insan. Bir gülü özgürce koklayamadıktan sonra, güneşin aydınlattığı dünyayı kendine karanlık yaptıktan sonra, nitelikli bir şiirle kendini kaybedemedikten sonra, bir şarkıyı dinledikçe daha da dinlemeye susamadıktan sonra, bir kitapla kanatlanıp uçamadıktan sonra, gerçekleri öğrendikçe ruhunun ıstırap içinde kalmasından zevk duyamadıktan sonra, göklere doğru özgürce haykıramadıktan sonra, kendini bir nehrin akıntısına bırakmış gibi hayat nehrinin akıntısına bırakamadıktan sonra, özgürce sevemedikten sonra, hayatı soluksuz kalıyormuşçasına en dibine kadar yaşayamadıktan sonra, yaşanıldığı varsayılan yaşam ne menem bir yaşamdır söyle bana azizim? Para; insanı öldüren, hayatı tutsak kılan ve gerçek yaşamı çalan bir lanettir azizim! Anlıyor musun azizim? Anlayabilir misin? Paranın yaşamı sunduğunu sanıyorsun ama yaşamayı çalıyor senden! Şaşırıyorsun değil mi, nasıl olur böyle bir şey diye? Dürüst ol azizim! Gerçekler korkunçtur! Ve daha çok korkacaksın gerçeklerden! Eğer yaşamanın gerçekte ne demek olduğunu ve nasıl olduğunu bilseydi, insanı hiçbir şey durduramazdı, ona ulaşmak için coşkun bir sel olup tüm engelleri aşar ve ulaşırdı ona, ulaşmak için tüm gövdesini ortaya koyardı, canını bile hiçe sayardı! Çünkü gerçekten güzel şeydir yaşamak! Tabi yaşamasını bilene.

 

EKSTRA:

 

‘’’’Herkes gerçekten ölür; ama herkes gerçekten yaşayamaz.’’’’

 

Cesur Yürek Filminden

 

‘’’’Düşündükçe; huzursuz olma, itiraz etme, uyumsuz olma ve huzursuz etme kapasiteniz de artar. Kendi başınıza düşünmeniz, kendi başınıza kararlar almanız; kendi başlarına düşünme ve kararlar alma kabiliyeti olmayanları çıldırtır, çileden çıkarır.’’’’

 

Dücane Cündioğlu

 

‘’’’Hukuk, güçlünün değil zayıfın silahıdır.’’’’

 

Aliya İzzetbegoviç

 

NOT: Peki gerçekte kimin silahı hukuk? Bu sorunun cevabını bulabilecek beynimiz ve bulduğumuz cevabı kabullenebilecek yüreğimiz var mı? Yoksa eğer, yaşadığınız gibi yaşamaya layıksınız. Ne diyelim!

Tarih: 12.04.2018 Okunma: 729

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?