CUMA ÖNERİSİ...

Özgür DENİZ - 08.12.2017

Benimkisi naçizane bir fikir, bir öneri. Yanlışta düşünüyor olabilirim, doğruda. Kafamız var, kalbimiz var, vicdanımız var. Yanlış düşünüyorsak şayet, tahlil, tetkik, tahkik, analiz yaparak ve tertil, tedebbür, taakkul ile hareket ederek doğrusuna ulaşırız. Doğru düşünüyorsakta icrasını bekleriz. Bundan gayrısına gücümüz kifayet etmez. Geçelim! Cuma günleri camilerde ciddi bir kitleye hitap edilmektedir. Tüm camilerde ilk hitapta Kur’an okunabilir. Ama bu öyle alelade bir okuma olmaz. Aklı uyandırıp düşünmeye sevkeden, yürekte gömülü duyguları uyandırıp eyleme sevkeden bir okuma olur. İnsanlar Kur’an diye bir kitapları olduğu bilgisine sahip olur. Ne diyor bu demeyin, bendeniz böyle inanıyorum, çünkü bir kitabımız olduğunu bilseydik, bildiğimiz başka şeylerde olurdu yani olabildiğince kitaba göre yaşamaya çalışırdık çendan. Kur’an okunur derken yani ayetler okunur. O ayetler boşuna inmedi değil mi? Ama sümme haşa boşuna inmiş gibi bir yaşama sahibiz. 10 ayet okunsa kifayet eder, ilk bölümde. Şöyle, yüreğimizle, tam inanmış olarak okunursa hedefi bulur. Sonra sünnettin akabinde imam minbere çıkar ve minber de şöyle bir şey yapılır; sözün özü, çok net, keskin, sarsıcı, can alıcı ifadelerle kafalara ve kalplere çivi gibi çakılır hakikatler. Misal; ‘’namaz kötülüklerden alıkoyar’’ denir kuvvetli bir şekilde ve belki tek bir cümle daha kurulur keskin ifadeleri mündemiç olan. Başka bir gün; ‘’namaz kılan harama el uzatamaz’’ denir kuvvetli bir şekilde ve belki tek bir cümle daha kurulur keskin ifadeleri mündemiç olan. Bir başka gün ‘’namaz kılan kul hakkı yiyemez’’ denir ve belki tek bir cümle daha kurulur keskin ifadeleri mündemiç olan. Daha başka bir gün; “namaz kılan adaletsiz olamaz” denir kuvvetli ve keskin bir şekilde ve belki tek bir cümle daha kurulur keskin ifadeleri mündemiç olan. Yine bir gün; ‘’işçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz’’ denir keskin ve sarsıcı bir şekilde ve belki tek bir cümle daha kurulur keskin ifadeleri mündemiç olan. Ve bu böyle gider. Bu durum her cuma gününde aynı şekilde tekrar edilir. Çok söylemek sözün değerini düşürür ve sözü, laf derekesine indirger, bu da etkiyi yok eder. Hakikat kafalara ve kalplere çivi gibi çakılmalı, bu da hitapla mütenasip bir şeydir. Ahlaka mugayir bir hareket yapılacağında, hakikat, ruhu acıtmalı ve ahlaksızlıktan vazgeçirmelidir. Hani çivi bir yerinize batsa ve batan yeri oynatsanız ne olur? Çok acı hissedersiniz değil mi? İşte bu şekilde, hakikat, kafanıza ve kalbinize çivi gibi saplandığı için ve siz kötülük yapmaya yöneldiğiniz an, o hakikatler kafanızı ve kalbinizi acıtır ve sizi kötülükten el çektirir. Normalde yeknesak ve roman gibi çok uzun bir şekilde yapılan hitapların kafalarda ve kalplerde etkisi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bilakis mütemadiyen aynı tekdüzelikte olduğu için sıkıcı oluyormuş gibi geliyor. Bir de Kur’an’ın ahlak yasalarına dair pek bir şey söylenmiyor. Hutbede hakikati işiten insan ürpermeli ve dışarıya çıkınca yüreği titremeli, gövdesi sarsılmalıdır. Eğer bu başarılamıyorsa, her şey boşunadır. Yat kalk, kalk yat ile olmaz. Ama maateessüf böyle oluyor. Minberde Allah’ın ve Önderin emri okunuyor. Dışarı çıkılınca mutlak zıtlıkta hareket ediliyor ve biz kendimize Müslümanız diyoruz. Riyakârız. Evet riyakârız. Hatta sahtekârız. Bu da anlatılanların hiçbir etkisinin olmadığını gösteriyor. Hakikat ağırdır ve acıdır kardeşim ve acı, insanı insan eder, yeter ki acı sahici olsun ve ders alınsın. İşitip itaat etmeyeceksen işitmek neye yarar? Sağda solda edebiyat mı parçalayacaksın, Allah böyle diyor, Peygamber şöyle diyor, Kur’an öyle diyor diye? Kur’an edebiyat kitabı değildir kardeşim, eylem kitabıdır! Yol keseni, yol gösterici yapan kitaptır! Namaz kılıyor ama aklına gelen her türlü kötülüklerden el çekmiyorsan, niye kılıyorsun o namazı, gösteriş olsun diye mi kılıyorsun? Namazın bir yaptırımı olmalı değil mi? Pisliğin dibine gömülmüşüz, konuşmaya geldi mi bizden gayrı herkes suçlu, bir tek biz temiziz!!!

 

EKSTRA:

 

‘’’’Her şeyi sorgula!’’’’

 

Karl Marks

 

‘’’’Gerçeği, yerin altına gömseniz bile, o orada büyüyecek ve birgün patlayarak her şeyi yok edecektir.’’’’

 

Emile Zola

 

‘’’’Önce İnsan olmalı! Dilden, Dinden, Irktan, Mezhepten Ve Her şeyden Önce..!’’’’

 

Ernesto Che Guevara

 

‘’’’Aydınlanma, kişinin, kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir.’’’’

 

İmmanuel Kant

 

‘’’’Yalnızlık, tüm mükemmel beyinlerin kaderidir.’’’’

 

Arthur Schopenhauer

 

‘’’’Keşke tutkulu bir düşünürle, yani şu ana dek anladıklarını hayatında dürüstçe ve onurlu bir şekilde gösteren biriyle tanışmayı tecrübe edebilseydim.’’’’

 

Kierkegaard

 

“”Gönül toprağında zehirli bir rüzgâr esiyor. Çiçekler soluyor ağır ağır. Terk eden bir şeyler var içimizde bizi. Kuruyoruz!””

 

Bendeniz

 

‘’’’İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde ne büyük sanatçı ne de büyük mücadele adamı vardır. Orada var olan zamanın yok ettiği, içleri boş yaratıklardır. Bütün mesele büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır.’’’’

 

Ludwig Van Beethoven

 

‘’’’Dünya, büyük görünen içi boş yaratıklarla dolu, bizim gözlerimiz perdelenmiş, aklımız iflas etmiş, hissimiz ölmüş sadece, bu yüzden fark edemiyoruz.’’’’

 

Bendeniz

Tarih: 08.12.2017 Okunma: 708

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?