DEVLETİ SORGULAMAK...

Özgür DENİZ - 30.06.2017

Soruyorum ve sorguluyorum. İnsanım, aklım var ve hayat denilen şeyle muhatap olmuşum mecburen. İlla ki düşünüyorum, iradem dâhilinde değil bu. Sormayayım ve sorgulamayayım mı? Ama yeri geldiğinde bunu istiyorsun benden. Bir yanlışım olduğunda, niçin düşünmüyorsun diyorsun ve cezada gecikmiyorsun. Aklımı kullanmamı, sormamı ve sorgulamamı tavsiye ediyorsun. Evet, bunu yapmak zorundayım, soracağım ve sorgulayacağım. Bilakis çıldıracağım. Belki suskun nice insanın da sesi oluyorum. Zira kadim bir meseledir bu, hem de çok büyük bir mesele. Ve ömrüm boyunca da kafamı meşgul etmiş, ruhumu boğmuş bir meseledir. Şimdi ben ne yapayım? Evet, buyur söyle ne yapayım? Samimi olmanı istiyorum. Her devre göre kimlik sahibi mi olayım? Yani şahsiyetsiz mi olayım? Her devrin adamı mı olayım? Hakikat olan bir şey, bir devirde yalan olarak telakki ediliyorsa, bende buna göre mi hareket edeyim? Her devrin hakikati mi oluyor, yoksa hakikat her devrin hakikati midir? Böyle evlatların mı olsun istiyorsun? Zaten böyle olduğu için bu millet yükselemiyor ve sen hep yalpalıyorsun ya. Yoksa her zaman namuslu bir insan olarak mı var olayım? Şerefli bir şekilde vazifesini ifa eden, değerlerini koruyan biri mi olayım yahut şerefsiz ve hain biri mi? Hayır, eğer hainsem, her devirde cezam olmalı. Eğer sadıksam her devirde itibarım olmalı. Hangi devrin senin yanında makul olarak görüldüğünü nereden bileyim? Bir devlet, vatandaşını saygıdeğer görmeli. Tabi devletse! Çünkü devlet denilen mekanizma, insanına değer verir ve onu korur, saygın kılar, onun hakkına saygı duyar. Bir düşünce sahibi insan, şayet namuslu ise, düşüncesine uygun olmayan bir devirde her şeyden mahrum mu olmalı, karakterine, ehliyetine ve liyakatine bakılmaksızın? Yok aksi ise yani namuslu ve şerefli ise her devirde hak ettiğine layık görülüp, hakkı teslim mi edilmeli? Her devre ayak uyduramam ki. Sen bir devirde birine yol veriyorsan benim de o yola girmemi mi istiyorsun ve girdiğim yol bozulunca ben de mi bozuk oluyorum? Oysa o yolu açan sen oluyorsun. Ya da en azından o yolun açık kalmasına zımnen onay veriyorsun. Bir yola girmeyince de zımnen girmeye zorluyorsun. Ama bozulan bir yolun bozulduğunu da önceden bildirmiyorsun. Evet, çelişkiler içinde kaldığım için bir isyan olarak algıla bunu. Nasıl isyan etmem ki? Bu devre uyacam, başka devir gelecek ona uymak zorunda kalacam, tekrar bir başka devir gelecek ve yine ona göre kendimi ayarlayacam öyle mi? Bir devlet sistemi böyle mi olmalı? Oysa eğer saygıdeğer bir vatandaş isem her devirde saygıdeğer olmam lazım. Her devirde hak ettiğimi hiçbir zorlukla karşılaşmadan teslim almam lazım. Bilakis sana nasıl saygı duyabilirim ki? Seni hangi saiklerle savunabilirim ki? Sen bana saygı duyup sahip çıkmazsan, aynı şeyi benden bekleyebilir misin? Ben seni gönülden sevmeli değil miyim? Sen bunu sağlamalı değil misin? Ben devletimle gurur duymak zorundayım ama sende gurur duyacağım bir devlet olmalısın. Yanlış mı düşünüyorum? O zaman bana doğrusunu izah eder misin? Lütfen hainsem cezamı ver, sadakatimden şüphen yoksa da hak ettiğim değeri ver. Bunu yap ki, bir devletim olduğu ve bana saygı duyduğu, benim saygınlığımı koruduğu ve bana onurlu bir hayat sunduğu için o devletin çatısı altında yaşamaktan ve o devletin vatandaşı olmaktan büyük bir mutluluk duyayım. Lütfen!

 

Şimdi, öyle sanıyorum ki, vatandaşlarını bir şekilde biliyorsundur. Biliyorsundur yani, bunun lamı cimi yok. Hem de kafasında taşıdığı düşünceye kadar. Elbette bilmen gerekenleri biliyorsundur ve bu da senin için yeterlidir. Ki öyledir de zira. Peki, bildiklerine nasıl davranacağını bilemez misin? Pekâlâ, çok iyi bilirsin. Zira bilmen gerekenleri biliyorsan, kimin gerçekten hain, kimin gerçekten sadık olduğunu da bilmelisin. Bilmiyorsan, devlet olduğunu hissetmek mümkün olamaz zaten. Hainleri cezalandırman kadar normal bir şey yoktur ve buna olumsuz bakacak kimse de yoktur. Ya sadıkları cezalandırman nasıl mümkün olabilir? Öyle ya, madem biliyorsun, bildiklerinin de kim olduklarını biliyorsun, peki vicdanların yaralanmasına nasıl müsaade edebiliyorsun? Böyle bir adaletsizliğe nasıl göz yumuyorsun? Böyle yapman ne kazandırır? İnsanlar sana korku ile mi bağlansınlar istiyorsun? Bu doğru bir yol mudur? Korku ile bağlılığın ömrü ne kadar olur? Ömrünü sana hizmetle geçirmiş, sana sadakatinde kusurlu olduğu tek bir gün bile olmamış, seni kusurlarına bile bakmadan savunmaya sebat ve tahammül göstermiş, tüm zevklerinden senin uğruna feragat edip yaşamak nedir bilmemiş, her yerde ilk önce devletim deyip senin hakkını korumuş, senin için gecesini bile gündüz yapmış evlatlarına nasıl davranman gerektiğini herhalde bilmen gerekir diye düşünüyorum, sana sadakatinden zerre şüphe olmayan bir vatandaşına da sen ihanet edemezsin, etmemelisin, buna hakkın yok. İhaneti sadece vatandaş yapmaz! Bildiğin bir evladına, sana evlat olmaya layık olmayan bir itin iftirasıyla nasıl adil olmayan bir muamele yapabilir ya da yaptırabilirsin? Bunun örneğini çok sevdiğim bir dostumdan biliyorum. İftira ile açığa alıyorsun, sonra geri döndürüyorsun ve işin garibi iftirayı da biliyorsun. Peki, o müfteri piçi niçin cezalandırmıyorsun? Mağdur evladının hayatı ne olacak? Ona iftira atan piçe öyle bir damga vurmalısın ki, bir ömür böğründe taşımalı o damgayı. O müfteri piçin hainden ne farkı vardır? Ki bunun gibi ne büyük ıstıraplar vardır hayatta kim bilir. Sen baba olmalısın ve düzeni, emniyeti, adaleti ayakta tutmak olmalıdır varoluş gayen. Adalet olmadan senin mevcudiyetin nasıl payidar olabilir? Böyle bir şeyi düşünebilir misin? Bunun ruhlarda ne derin yaralar açacağını, kafalarda ne büyük kaoslara sebep olacağını herkesten iyi senin bilmen gerekir. İnsanları münhasıran bedenden ibaret görmüyorsundur herhalde? Zira insanlar bir de ruh taşımaktadırlar ve gönül incinmesi diye bir şey vardır. Gönül incinirse, o gönlün feryadı dağları, taşları inletir, yeri sarsar, göğü çökertir biliyor musun? Bildiğini biliyorum. Öyleyse!?! Yoksa önemsemiyor musun? Ama bil ki, insan yaşarsa SEN YAŞARSIN!

 

SÖZLER:

 

‘’’’Her şeyi sorgulayın.’’’’

 

Karl Marks

 

‘’’’Din, dincilerin pazarında haraç mezat satılmakta.’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’’’Çok pahalı ödedim inanmanın bedelini.’’’’

 

Nazım Hikmet

 

‘’’’Dinci değildi, kâfir bir beyni olmasına karşın mümin bir gönlü vardı! Mümin bir beyni olup da kâfir bir gönlü olan kimselerden ne çok ayrıydı! Jean Paul Sartre böyleydi. Bu yüzden dincilerden daha değerliydi benim gözümde. İnsanlığın sorunlarına duyarlıydı.’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’’’Dinci, din üzerinden geçimini sağlar; dindar, dini Allah için yaşar.’’’’

 

Ali Şeriati

 

‘’’’Sor ki, insana yakışır yaşamın, sana yakışıp yakışmayacağını anlayalım.

Sor ki, yaşamayı hak edip etmediğini bilelim.

Sor ki, yaşamak nedir bilip bilmediğini fark edelim.

Sor ki, gerçekten bir aklın olup olmadığını anlayalım.

Sor ki, düşünme yetinin yeterliliğini bilelim.

Sor ki, cesaretinin derecesini ölçelim.

Sor ki, yaşamaktan korkup korkmadığını keşfedelim.

Sor ki, yaşamaya özlem duyuyor musun görelim.

Sor ki, diğer insanların yaşamak isteklerine takoz olup olmadığını anlayalım.

Sor ki, diğer insanların senin yüzünden acı içinde kalıp kalmadığını öğrenelim.

Sor ki, kalibreni ve kaliteni fark edelim.

Sor ki, neyi istediğini, istediğin şeye yönelik arzunun derecesini bilelim.

Sor ki, hürriyete, adalete, uhuvvete, müsavata olan inancının kuvvetini ölçebilelim.

Sor ki, insanlık yolunda neredesin bilelim.

Sor ki, uğruna ölebileceğin neyin var görelim.

Sor ki, neyi hak edip etmediğini anlayalım.

Sor ki, gerçeğe susuzluğunun derecesini ölçebilelim.

Sor ki, gerçeği gerçekten istiyor musun öğrenelim.

Sor ki, sana saygımızın, sevgimizin, muhabbetimizin seviyesini belirleyebilelim.

Sor ki, gerçekten türkü gibi, şiir gibi yaşamayı hak edip etmediğini anlayalım.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Sorun, çünkü sormak, vicdanınızı uyandıracak yegâne itici güçtür. Sormak, insanlaştırır. Bir yanlış yaparsınız. Şimdi ben bunu neden yaptım dersiniz, yapmama sebep nedir ki durduk yerde dersiniz, oysa bu yaptığım insanlığa aykırı ama hayvanlığa yaklaştırıcı bir şey dersiniz, yapmayabilirdim dersiniz, alçaldığınızı duyumsarsınız, utanırsınız ve vicdanınız uyanır, insan olduğunuzu anımsarsınız ve geri cayarsınız o yanlıştan. O yanlışı ya nefsinize uyarak, ya menfaatinizi düşünerek, ya basit bir düşmanlık besleyerek,  ya da hased ederek yapmışsınızdır belki ve sordukça zihninizin tıkanmış damarları açılır ve açılan damalardan oksijen girmeye başlayınca utanma duygunuzu yitirmemişseniz utanırsınız. Soru, ilaçtır! Uyandırır!’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Soru, size yaşamayı bahşeder. Çünkü aldanıp aldanmadığınızın cevabını ancak sorarak bulursunuz. Aldanmıyorsanız sorun yoktur. Aldanıyorsanız; aldatanları, nasıl aldattıklarını, neyle aldatıldığınızı, aldanmaktan nasıl kurtulacağını keşfedersiniz. Gerçeklere ulaşırsınız ve gerçekler, sizi özgürlüğe ulaştırır, özgürlüğe ulaşmak yaşama kavuşmak demektir. Soru, yaşama açılan kapıdır! Soru, karanlığa tutulan ışıktır!’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Soru, başkalarını yargılamadan önce kendi kendinizi yargılamayı öğretir. Başkalarını yargılarken, sorularınız olursa, sizi rahat bırakmaz, önce kendinize bakmanızı söyler sorularınız. İnsanları yargılama hakkınız olup olmadığını fısıldar kulağınıza. Sen kendin nasılsın ki, başkalarının nasıllığını sorgulama hakkını kendinde buluyorsun der sorularınızın cevapları. Cevap olması için soru olması gerekir çünkü. Tabi önce akıl gerekir. Farklılıklara saygı duymanız gerekir cevabını verdirtir, eğer soylu sorularınız varsa ve o soylu sorularınıza cevap verecek bir soylu vicdana sahipseniz. Ben kimim ki, hangi hakla, hangi sebeple, başka birinin hakkına müdahale ediyor, başka birinin hayatını seçiyor ya da başka birinin hayatını belirleme, biçimlendirme hakkına sahip oluyorum dedirten sorularınız olmalı. Soru; ölüyü diriltir! Ölen insanlığımız soruyla dirilecektir, tabi dirilmeye hazır bir insanlığımız varsa.’’’’

 

Bendeniz

 

""Şüphelen. Sorgula. Önyargılarını öldür. Şu niye böyle oldu, bu niye böyle oldu de. Niçin böyle olur, nasıl böyle olur de. Şöyle olamaz mıydı, böyle olamaz mıydı de. Olanların bana bir faydası var mı de. Bana bir faydası olmalı mı de. Olmuyorsa niye olmuyor, oldurulmuyorsa kim oldurmuyor de. Olmuyorsa ne yapıyorum ben de. Ne yapmalıyım de. Kim kazanıyor de. Kime kazanıyor de. Benim için mi kazanıyor de. Ben kazanıyor muyum de. Kazanmam gerekiyor mu de. Kazanmam gerekiyorsa niçin kazanmıyorum de. Olguları bil. Olayları tahlil et. Çelişki görürsen merak et, şüphe et, sor ve sorgula. Sorgulamaktan asla korkma. Niçin olgu ile olay örtüşmüyor de. Örtüşmeli değil mi de. Örtüşmemesinden kazananlar mı var de. Kim kazanıyor de. Bunun bana zararı ne, faydası ne de. Şu zamanda şöyle anladığımı bu zamanda nasıl olurda böyle anlıyorum de. Bu nasıl olabilir de. Olgular nasıl olaylaşıyor ama nasıl olaylaşmalıdır de. Olgularla sömürülüyor muyum de. Nasıl ve ne şekilde sömürülüyorum de. Olgulara aşırı bağlılığım aslında benim kaybettiğim nokta mı de. Olgulara bağlılık kaybettirir mi, kaybettirmeli mi de. Olgulara bağlılığım bana kaybettiriyorsa niçin bağlı kalayım de. Hala bağlı kalmalı mıyım ve niçin de. Olguları putlaştırıyor muyum acaba de. Olgulara körü körüne bağlılık mıdır yaşama sevinci mı çalan de. Kim kim de. Kimler gerçekten bildiğim gibi mi de. Ya bildiğim gibi değilse de. Ben niçin yaşıyorum de. Başkaları için mi yaşamalıyım de. Niye böyle bir şey yapayım de. Yapmalı mıyım bunu de. Kimler kimler için yaşıyor de. Benim için yaşamayanlar için ben niçin yaşıyorum de. Yaşıyor muyum de. Korkmalı mıyım de. Kimden korkmalıyım, niçin korkmalıyım de. Korkmam söylenenlerden korkmam gerekiyor mu, niçin korkmalıyım de. Korkularımla sömürülüyor muyum yoksa de. Bu nasıl oluyor de. Ölmeli miyim de. Niçin ölmeliyim de. Uğruna ölünecek bir şey var mı de. Uğruna öldüğüm şey gerçekten ölmeye değer mi de. Uğruna ölüyorsam ne kazanıyorum de. Yoksa benim uğruna öldüğüm şey başkalarına mı kazandırıyor de. Ben ölürken kazananlar var mı de. Uğruna öldüğüm şeye değiyor mu ölmem de. Benim uğruna öldüğüm şey beni yaşatıyor mu yoksa öldürüyor mu de. Beni öldürüyorsa ben niçin beni öldüren için öleyim de. Niçin cevap bulamıyorum de. Bulduğumu sandığım cevaplar gerçekten aradığım cevaplar mı de. Cevapları da sorgula yeniden. Değişmeli miyim de. Niçin değişmeliyim de. Değişmezsem ne olur, değişirsem ne olur de. Cesaret et. Geri dönme. Sorarak ilerle. Sorgulayarak diren. Ya olursun ya ölürsün! Ya yaşarsın ya bakarsın! Her şey sende başlar, sende biter.""

 

Bendeniz

 

""Siz varsınız. Akıl diye bir şey var. Yaşamak var. Yaşamakı yaşayabiliyorum diyebilmeli insan. Öyleyse her an merak edin, hiç durmadan sorun. Sorular cehenneminde yaşayın. Sorgulamadığınız hiçbir şey kalmasın. Sorgulamak gerçeğe ulaşmak, gerçek ise özgürlük, özgürlükse yaşamak demektir. Sorgusuz gerçek, gerçeksiz özgürlük, özgürlüksüz yaşamak yoktur, yaşamak yoksa da, sen sen olamazsın. Sen sen değilsen, varım diyemezsin.""

 

Bendeniz

 

""Zamanların adamı değil, her zaman adam ol ki, zamanların adamlarını yargılama hakkın olsun. Sende zamanların adamı olursan, zamanların adamı olanlara söyleyecek hangi sözün olabilir? Ve neyi değiştirebilirsin bu şekilde? Sen sadece adam ol ve zamanlar adamlığınla değerlensin, anılsın. Zamanlarda ölme, zamanlar senle dirilsin. Zamanlar seni değiştirmesin, seninle değişsin zamanlar.""

 

Bendeniz

 

""Düşünmek gerçekten de acı vericidir. Çünkü farkındalık yaratır ve şüpheye yol açar. Düşünmek insana bir yük gibi görünür. Bu yüzden insanların çok büyük bir bölümü düşünmekten kaçmak için kendilerini kalıplaşmış düşüncelerle hipnotize ederler.""

 

Krişnamurti

 

""Cahil de eksik olan akıldan daha çok ahlaktır. Çünkü o kurnazdır ama erdemli değildir.""

 

Bernard Show

 

""Sevmek de yorulur.""

 

Cahit Zarifoğlu

 

""Herkesin acısı, sevgisi kadar.""

 

Müslüm Gürses

Tarih: 30.06.2017 Okunma: 755

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?